Bu Hafta İçin Saatler 

23 TEVET

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5777

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

16:27

17:41

-----

Yeruşalayim

16:33

17:47

Tel Aviv

16:42

17:43

21 OCAK

Tel Aviv

16:49

17:49

İstanbul

17:53

18:34

2017

İstanbul

18:02

18:43

İzmir

17:59

18:50

 

İzmir

18:07

18:58

ŞEMOT- שמות


28 Ocak 2017 Roş Hodeş Şevat

 

Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Şemot 1:1-6:1)

 


Yosef'in ölümüyle Bereşit kitabı bitmiştir. Tora'nın ikinci kitabı Şemot, Yaakov'un oğullarından oluşan ve "Bene-Yisrael" adını alan milletin bağımsızlığa kavuşmasını konu eder. Bu haftaki peraşamızın başında, Mısır hakimi Paro'nun, Bene-Yisrael'in gösterdiği nüfus patlamasından korkarak onları köleliğe zorlamasını okuruz.
 Ancak doğum oranı buna rağmen artınca, Paro Yahudi ebeleri çağırır ve doğan tüm erkekleri öldürmelerini emreder. Ebelerden biri olan ve bu emri uygulamayı reddeden Yoheved, bir süre sonra Moşe'yi doğurur ve gizli verdiği ilk emrin işe yaramadığını gören Paro'nun, doğan tüm erkek çocukların Nil Nehri'ne atılmasını gerektiren ikinci ve bu kez açık emrinden korumak için, Moşe'yi bir sepet içinde Nil sazlıkları arasına bırakır. Paro'nun kızı Moşe'yi bularak, onun büyük olasılıkla İbrani olduğunu anlamasına rağmen onu evlat edinir. Moşe'nin olayı başından itibaren seyretmekte olan ablası Miryam, kimsenin sütünü kabul etmeyen Moşe için, Paro'nun kızına bir sütanne teklif eder. Bu sütanne, Yoheved'den başkası değildir. Moşe böylece sarayda, kendi annesinin denetiminde büyür.

Yıllar sonra Moşe bir İbrani'yi dövmekte olan bir Mısırlı'yı öldürür. Bu olay sonucunda hayatı tehlikeye giren Moşe Midyan'a gider; burada, çobanlarla başı derde giren Tsipora'yı kurtarır ve onunla evlenerek Yitro'nun damadı olur. Yitro'nun çobanlığını yapan Moşe, sürüsüyle birlikte Horev (Sinay) Dağı'nın yanından geçerken, ateş içinde olmasına rağmen yanmayan bir çalılık fark eder. İlgisi uyanan Moşe yaklaşınca Tanrı kendisiyle iletişim kurarak, kendisine, kölelikten çıkaracağı Bene-Yisrael'i, atalarına vaat etmiş olduğu topraklara götürmesini emreder. Halkın kendisine inanmayacağından endişelenen Moşe kabul etmeyince Tanrı, inanırlığını sağlaması için ona üç tane mucize yapmasını söyler: Asası yılana dönüşecek, sağlıklı eli bir anda cüzamı andıran yaralarla dolacak, su kana çevrilecektir.

Moşe iyi bir konuşmacı olmadığını öne sürünce Tanrı, Aaron'un onun sözcülüğünü yapacağını söyler. Mısır'a dönen Moşe'yi Aaron karşılar; ikisi Paro'nun karşısına çıkarak Bene-Yisrael'i serbest bırakmasını talep ederler. Paro'nun buna cevabı, Bene-Yisrael üzerindeki baskıyı artırma şeklinde olur. Buna göre Bene-Yisrael'e artık hammadde verilmeyecek, ama üretimde günlük tuğla kotasına ulaşmaları yine de beklenecektir. Halk tüm ruhunu kaybetmiştir. Tanrı, duruma içerleyen Moşe'yi, Paro'nun sonunda Bene-Yisrael'i serbest bırakmak zorunda kalacağına ikna eder.

 

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
İYİMSER OLMAYI BİLMEK

 


Şemot peraşasında Moşe Rabenu yanan çalı yolu ile ilk kez Tanrı ile karşılaşır ve arkasından uzun süren diyaloglar sonucunda toplumu Mısır’dan çıkarma misyonunu edinip yola koyulur. Paro ile ilk karşılaşma oldukça cesaret kırıcıdır. Paro sadece çıkma isteğini reddetmekle kalmamış aynı zamanda Bene Yisrael’in işini de zorlaştırmıştır.

Gemara Tanrı’dan gelen ne olursa olsun iyi olduğunu öğretir. Bilginler Tanrı’den gelen ne olursa olsun “kötü” ifadesinin kullanılmaması gerektiğini öğretirler. Ancak ne yazık ki Moşe burada “era et aam aze – bu halka kötülük ettin” demiştir. Bu yüzden de önümüzdeki hafta okuyacağımız peraşanın hemen başlangıcında Tanrı’dan çok ciddi bir azar işitir. “Vaydaber” sözcüğü ile başlayan cümlede her ne kadar yargı ile hareket ediyorsa da Tanrı’nın isminin dört harfli isim olduğuna dikkat çekilir. Cümle yargı da olsa merhamet özelliğinin hep devrede olduğunu öğretmektedir. Tanrı burada Moşe’ye gördüklerinin sınırlı olduğunu ve geleceği göremediğini söylemektedir. Burada büyük bir iyiliğin gizli olduğunu Tanrı Moşe’ye göstermiştir.

KÖLELİKTEKİ İNDİRİM

Tanrı ile Avraam arasındaki antlaşmada köleliğin dört yüz yıl süreceği yazılıdır. Oysa Mısır köleliği sadece iki yüz on yıl sürmüştür. Tanrı yüz doksan yıllık bir indirime gitmiştir. Aradaki indirim de köleliğin şiddeti ile orantılıdır. Şiddet arttıkça orada geçirilen zaman azalmıştır. Burada hepimizin aklına bir soru daha gelebilir. Eğer kölelik dört yüz sene sürecekse ve iş bu kadar ağır olmayacaksa varsın süreyi tamamlamak zorunda kalalım da bu kadar ağır işlerde çalışmayalım görüşü Zohar’ın karşıt görüşü ile çürütülür. Bu durumu Zohar şöyle açıklar. Bene Yisrael Mısır’da olumsuzluğun kırk dokuz basamağının tümünü geçmişlerdir. Ellinci basamağa gelmelerine bir an kalmıştır ve eğer Tanrı onları oradan o anda çıkarmamış olsaydı bu basamak da geçilecek ve Bene Yisrael ebedi esarette kalmak zorunda kalacaklardır. Bu yüzden iş ağırlaşmış ama süre ciddi oranda kısalmıştır. Burada görülmesi gereken “iyi” nokta burada yatmaktadır.

“Hayatlarını acılaştırdılar” anlamına gelen “vaymareru et hayeem” sözcükleri üzerinde  “kadma ve azla” şeklinde okunan iki tane “taam” vardır. Bu sözcükleri dilimize çevirecek olursak erkenden gittiler ifadesi ortaya çıkar. Bu sözcüklerin sayısal değerlerini de hesaba katarsak ortaya 190 sayısı çıkar ki bu da erkenden çıkılan yılların sayısını verir. Buradan Tora’nın sadece sözcüklerinin değil melodik ifadeler olan taamlarının da doğru okunması gerektiğini öğreniyoruz. 

İYİMSER OLMAK

Lublin’li Hoze olarak bilinen 1745 ile 1815 yılları arasında yaşayan Rabi Yitshak Horowitz optimist insanların iyiliği daha çabuk karşılayacaklarını öğretir. Her şeyin Tanrı’dan geldiğini bilen ve bu konuda güveni olan insanlar iyi olanı daha çok davet eder. Rabi Vayişlah peraşasındaki bir pasukta bunun kanıtını bulmaya çalışır. “Veata amarta etev etiv imah – ve Sen dedin ki sana iyi olanı yapacağım.” Burada Rabi cümleyi ikiye böler. İlk bölümde “veata amarta etev – sen iyi dersen” ifadesi yer alır ki bu söz eğer Tanrı’dan gelen her şeyin iyi olduğuna kalben inanırsan anlamına gelir. Cümlenin ikinci kısmında “etiv imah – sana iyi yapar” ifadesi o zaman iyi olan sana erişir anlamını getirmektedir.

TANRI’YA GÜVEN

Günün birinde inançlı zengin bir iş adamı sabah Tefila sonrası derste ahkam kesmektedir. Ona göre çok fazla çalışmaya gerek yoktur. Sinagogta daha fazla vakit geçirilmelidir. Tanrı zaten parnasayı gönderecektir. Ilk bakışta bu iş adamının Tanrı’ya olan güveninin mükemmel olduğu izlenimi hakimdir. Ancak Hazon İş bu adamın bitahon yani güvenliğinin henüz sorgulanmadığını öğretir. Nitekim bir sure sonra kendisi gibi aynı işi yapan bir başka iş adamı adamın bürosunun tam karşısında iş yeri açar. Adamın bütün bitahon söylemleri karşısındakini suçlamalara dönmüştür. Gerçek bitahon Tanrı tarafından gelen her şeyin iyi olduğuna kalben inanmaktır.

Hatam Sofer’in öğrencilerinden Rabi Şimon çok uzun bir yaşam sürer. Bunun nasıl olduğunu kendisine sorduklarında Tanrı’nın yaptıklarını fazla sorgulamadan kabullenmek olarak yanıtlar. Tanrı’da her şeyin yanıtı vardır ve zamanı gelince bunu bizlere de söyleyecektir. Yanıt alma zamanını yaklaştırmanın hiç gereği yoktur. Tanrı’yı sürekli sorgulayan kişi hayatını riske eder.

TANRI HER ŞEYLE İLGİLENİR

Bazı görüşler öncelikle Tanrı’nın varlığını ve her şeye hükmettiğini kabul ederler. O görüşe göre Tanrı yani genel anlamda hükmetmekte ve özel durumlara girmemektedir. Sözgelimi bir kasırganın olacağına hükmederken kimin zarar görüp görmeyeceği ile ilgilenmemektedir. Detaylar O’nu ilgilendirmemektedir. Bu durum çok büyük bir holdingin CEO’sunun masasına benzetilir. CEO genel durumla ilgilenmekte detaylarla ilgilenmeye yardımcılarına bırakmaktadır. Yahudilik bu inanış tarzını “kofer baikar” diyecek kadar hatalı bulur. Tanrı hem genel detaylarla “aşgaha klalit” hem de özel detaylarla “aşgaha pratit” ilgilenmekte ve her şeye hüküm vermektedir. Rabi Hayim Volojin’e gore Tanrı’nın dört harfli ismi aşgaha klalit, E.loim ismi de aşgaha pratit ile ilintilidir. Yamim Noraim boyunca söylediğimiz “Ad… U AE.loim” cümlesi her iki durumda da Tanrı’nın ilgilendiğini göstermektedir.

On emir birçoğumuz tarafından defalarca okunmuştur. İlk emirde daha bu iki kontrolü yani aşgaha olayını görmek mümkündür. İlk emir Tanrı’nın bizi Mısır’dan esaret evinden çıkardığını öğretir. Rabi Hayim Volojin’e gore aslında bizi Mısır’dan çıkardığını belirtmesi yeterli gibi durmaktadır. Ancak köle bir toplumun ilahi bir yardım olmadan başarılı bir ayaklanma ile kaçışı aşgaha klalit inananları tarafından kabul edilebilen bir olaydır. Elbette Tanrı İbraniler’i Mısır’dan çıkarmıştır. Ancak İbraniler son bela öncesinde evlerinin kapılarına kanı sürdükten ve Tanrı emrini yerine getirdikten sonra Tanrı Bizzat Kendisi ev ev dolaşarak durumu yerinde görmüş ve onuncu belayı Bizzat idare etmiştir. Bu aşgaha pratit için iyi bir örnektir. Emir hem Mısır çıkışını hem de “mibet avadim – köle evlerinden” söz ederken her ev ile tek tek Tanrı’nın ilgilendiğini öğretmektedir. 

SONUÇ OLARAK   

Genellikle başımıza bir şey geldiğinde “bu neden başıma geldi” şeklinde bir soru sorarız. Bu oldukça hatalı bir sorudur. Tanrı’nın sadece genel ile ilgilendiğini ve özele inmediğini söylemek gibi bir şeydir. Soru eğer “neden Tanrı bunu bana verdi” şeklinde gelirse o zaman daha doğru olur. Her şeyi veren Tanrı’dır ve neden bunu bana verdiği için soru sormaya çalışıyorum anlamını taşımaktadır.

Başımıza bir şey geldiği zaman Tanrı aklımızdan çıkmaz. Tsadikleri ziyaretten dua etmeye kadar her şeyi yapıp o olumsuzluk betaraf edildiğinde ise nedense Tanrı unutulur ve kurtuluşumuzun sebepleri hakkında detaylı, bilimsel, akılcı izahatlar aranmaya çalışılır. Halbuki sorun var iken Tanrı her zaman dilimizde ve aklımızdadır.

Arvit duasında “veaser satan milefanenu umeaharenu – satan’ı hem önümüzden hem de arkamızdan çıkar” cümlesi vardır.   Zor anlarda satan önümüzdedir bunun “kötü bir şanstan geldiğine” dair bizi ikna etmeye çalışır. Kurtuluştan sonra ise arkamızdadır “kurtuluşun nedenlerini araştırmamız ve bu nedenlerden Tanrı’yı dışlamamız” için gayret eder. Halbuki inanç sahibi bir kişi sıkıntıların da kurtuluşun da Tanrı’dan geldiğini aklından çıkarmamalı ve her zaman olumlu düşünmeye devam etmelidir.

 

DİVRE TORA
Rav Berti Derofe

 

“Mısır’da Yosef’i tanımayan yeni bir kral tahta çıktı.”(Şemot 1:8) 

Talmud Masehet Şabat 119A bize Yosef Mokir Şabat yani Şabat’a değer veren Yosef hakkında bir hikaye anlatır. Yosef çok fakir bir adamdır. Ekmeğini kazanmak için çok çalışmaktadır. Fakat Şabat gününü keyifli geçirip Şabat’ı onurlandırmak amacıyla hafta içi harcamaları kısıp, bütün parasını Şabat’a için yapacağı alış verişe saklamakta ve bu sayede Şabat gününü güzel yiyeceklerle geçirmektedir. Yosef’in çok zengin goy bir komşusu vardır. Bir gün falcılardan biri bu komşuya, bütün zenginliğinin Yosef’e geçeceğini bildirirler. Bunun üzerine korkan goy gider, bütün mal varlığını satar, bu para ile bir elmas alır ve bu elması şapkasının altına diker. Bir gün deniz kenarından geçerken bir rüzgar çıkar ve şapkayı denize uçurur. Denize düşen elması balıklardan biri yutar. Adam bütün mal varlığını kaybetmiştir. Çok büyük bir üzüntüyle evine dönerken en azından mal varlığının Yosef’e geçmemiş olduğu düşüncesiyle teselli bulmaya çalışır. Aradan bir kaç gün geçer ve Cuma günü Şabat’a çok az bir vakit kala elması yutan balık balıkçıların ağına takılır. Balık çok güzel ve tazedir. Fakat bu saatte, herkes evinde hazırlıklarını tamamlamak üzere olduğundan satacak kişi bulamayacaklarını düşünen balıkçıların aklına birden Yosef gelir. “Yosef mutlaka bu balığı almak isteyecektir” der ve onun evine giderler. Balığı gören Yosef çok sevinir ve onu satın alır. Balığı kestiğinde ise elması bulur ve zengin olur. Bunun üzerine Eliyau Anavi ile karşılaşır ve Eliyau Anavi ona “Şabat için borç alan kişinin borçlarını Şabat öder” der.

Bu hikaye bize Şabat’a verilen değerin önemini ve Şabat için yapılan harcamaların kişiye hiç bir eksiklik getirmeyeceğini öğretir. Peki ama hikayedeki goyun bize vermek istediği mesaj nedir? Bu hikayeyi aradaki komşuyu karıştırmadan da anlatsak aynı mesaj çıkmayacak mıdır? Aslında hikayedeki goy komşu bize çok önemli bir mesaj vermektedir. Eğer Tanrı bir karar çıkardıysa, bu kötü kararı değiştirmek amacıyla ona dönüp teşuva ve tefila yapmak, iyi edimlerde bulunmak dışında yapılacak her türlü kurnazca hareket, sadece Tanrı’nın planının gerçekleşmesine yardım edecektir. Yosef’in komşusunun bir çok farklı yerde gayrimenkulü vardı. Farklı yerlerde paraları vardı. Bunların hepsinin Yosef’in eline geçmesi aslında çok zordu. Fakat falcının Yosef’in komşusunun içine düşürdüğü kuşku ile yaptığı hareketler sayesinde bütün mal varlığının Yosef’e geçmesi çok daha kolaylaşmıştır.

Paro da aynı şekilde davranmıştır. Paro, Yosef Mokir Şabat’ın hikayesini bilmiyordur. Yani Tanrı’nın bir planı varsa, yapacağı hareketlerin planı bozmayacağı, tersine plana yardımcı olacağının bilincinde değildir. O yüzden falcıları ona, doğan bir İbrani erkek bebeğin onun yerini alacağını söylediğinde, gidip bütün İbrani erkek bebeklerini Nil’e atma emrini verir. Bu sayede Moşe'nin annesi Yoheved'in, oğlunu kurtarmak amacıyla sepete koyup Nil’e bırakması sonucunda Moşe, Paro’nun kızı yoluyla saraya girer ve orada bir prens olarak büyür.

Peki neden orada büyümesi bu kadar önemlidir? Çünkü köle olarak büyümüş birinin ruhuna kölelik işler. Köle, efendi korkusuyla yaşar. Nitekim Moşe de aynı şekilde bu insanların arasında büyümüş olsaydı, Paro’nun karşısına dikilip “Halkımı salıver” diyecek cesareti kendisinde bulamayabilirdi. Saray ile, Paro ile nasıl baş edebileceğini, onunla nasıl konuşması gerektiğini bilemeyebilirdi. İşte Paro’nun kurnazca davranıp Tanrı’nın planını boşa çıkarmaya çalışması, Tanrı’nın planının gerçekleşmesine hizmet olmuştur.

Tabii ki Yisrael Halkı Mazal’ın yani yazgının üzerindedir. Kaderimizi değiştirmek ve kötü yargıları iptal etmek bizim elimizdedir. Ancak bu kendi mantığımızla aldığımız maddi tedbirlerle değil, sadece teşuva, tefila ve tsedaka ile gerçekleşebilir.

 

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar
MISIR SÜRGÜNÜ BAŞLAR

 

                       

“Paro tüm halkına emir vererek [şöyle] dedi: “Doğan her erkeği Nil’e atın; fakat tüm kızları yaşatın.” Şemot 1:22

Geçen haftaki peraşanın sonunda Yosef 110 yaşında bütün kardeşlerinden önce ölmüştür, Yosef’in ölümünün ardından da kardeşleri ölür. En son ise Levi 137 yaşında ölür. Levi’nin ölümüyle beraber, yani Yaakov bütün oğullarının ölmesiyle beraber Tanrı’nın Avraam’a da söylediği gibi Mısır’daki sürgün başlar. Yaakov’un ailesi Mısır’a geldikten sonra çok kalabalık bir hale gelir ve Paro’da, Bene Yisrael’in böyle çoğalıp güçlenmesinden korkmaya başlar ve bundan sonra sürgün tam anlamıyla başlar. Ve işte Tora’nın ikinci kitabı olan Şemot’ta Bene Yisrael’in Sürgününün nasıl başladığını anlatarak başlar.

Paro en sonunda yukarıdaki pasukta da yazdığı gibi tüm erkek çocuklarının Nil Nehri’ne atılmasını ister. Bunun nedenini Raşi şöyle açıklar. Paro’nun astrologları, Yahudiler’in kurtarıcısının doğacağı günü belirlemişler, ama bu kurtarıcının İbrani mi yoksa Mısırlı mı olduğunu tespit edememişlerdir. Astrologların gördükleri başka bir şey de, kurtarıcının su yoluyla geleceğidir. Bunun sonucunda Paro, o gün Mısırlı doğan bebeklerin bile öldürülmesini, bunun da onları suda boğarak yapılmasını emretmiştir.

Astrolojinin bazı şeyleri önceden belirlemekte başarılı olduğu doğru olsa da, bu bilgiler genel konularla sınırlıdırlar. Astroloji detaylar hakkında kesin bilgi almak için yetersizdir; dolayısıyla her zaman yanıltıcıdır. Nitekim Paro’nun astrologları bazı şeyleri doğru görmüşlerdir. O gün gerçekten bir Yahudi aileden Moşe doğmuştur. Fakat onun Paro’nun sarayında büyüyeceği onları şaşırtmış, bu yüzden de kurtarıcının Mısırlı da olabileceğini düşünmüşlerdir. Bu kurtarıcının suyla ilgili olduğu konusunda haklı çıkmışlardır, fakat bu, Nil’in suları değildir. Dahası, annesi Moşe’yi Nil Nehri’ne sepetle bıraktığı zaman astrologlar “Yisrael’in kurtarıcısının nehre atıldığını” söylemişlerde ve Paro’da bu yüzden rahat bir nefes almıştır.

 

YAZILI VE SÖZLÜ TORA
Rav İsak Alaluf
ŞEMUEL

 

Şemuel annesi tarafından sütten kesildikten sonra Kohen Gadol Eli’nin yanına getirilir ve orada tertemiz bir terbiye ile büyütülür. Tanrı bir akşamüstü Şemuel’e seslense de Şemuel kendisini Eli’nin çağırdığını zanneder. Tanrı bir kez daha Şemuel’e seslenir ve Eli ailesinin sonunun geldiğini söyler.

Şemuel’de kutsal bir ruh bulunduğunu anlayan Kohen Gadol Eli onu yanına çağırarak bütün duyduklarını paylaşmasını rica eder. Şemuel de ona oğullarının kötü hareketlerini ve kendilerini bekleyen acı sonu anlatır.

Şemuel bütün ülkede artık peygamber olarak tanınmaktadır. Kohen Gadol Eli hakkındaki söyledikleri de ne yazık ki gerçekleşir. Peliştiler ile çıkan savaşta Aron Aberit Peliştiler’in eline geçer. Bu savaşta Eli’nin iki oğlu hayatını kaybeder. Doksan altı yaşında olan Eli savaşın sonucunu öğrenince tahtından düşer ve hayatını kaybeder. Eli kırk yıl sure ile hakimlik yapmıştır.

MİMAAYAN
Rav İsak Alaluf
İYİMSERLİK VE SUKUNET

 


Gemara Rabi Akiva ile ilgili bilinen bir öyküye yer verir. Kasabada bir hana giden Rabi Akiva kendisine yer bulamaz. Bunun üzerine yanındaki eşeği, horozu ile birlikte açık araziye çıkar. Bir sure sonra bir aslan eşeği kapıp gider. Rabi buna da ses etmez. Kısa bir süre sonra horoz kedi tarafından kapılır. Esen rüzgar da mumu söndürür. Rabi geceyi yalnız ve karanlıkta geçirir. Rabi bu başına gelenleri iyi olarak yorumlar. Ertesi sabah kasabanın haydutlar tarafından basıldığını ve halkın kılıçtan geçirildiğini öğrenir. Handa kalmayan Rabi’nin hayatı kurtulmuştur. Bu gürültüler karşısında ses çıkarabilecek olan hayvanlar Rabi’nin elinden alınmıştır. Karanlık olduğu için de Rabi görülmemiştir. İyi düşünen Rabi’nin başına da iyi şeyler gelmiştir. 

Gemara Rabilerin sözlerinin sakinlikle dinlenmesi gerektiğini ifade eder. “Divre Hahamim benahat nişmain.” Rabiler bazen eleştirse de etik verse de dinleyenlerin bunu sakince dinlemeleri önerilir. Pirke Avot da “haham” kimliğini sorgularken “aroe et anolad – geleceği gören” demektedir. Rabi Akiva bunu da başaran biri olduğu için gerçekten bir talmid hahamdır. Rabi Akiva üç şey yitirmiştir. “Ner – mum, hamor – eşek ve tarnegol – horoz.” Bu üç şeyin ilk harflerini aldığımız zaman “nahat – sakinlik” sözcüğünü bulmaktayız.

 

HER HAFTA İKİ ALAHA

 


*Tsitsit takabilmek için bir elbisede dört köşe olması gerekir. Buna rağmen Bene Yisrael bu mitsvayı yerine getirebilmek için kendilerine “Talit Katan” yapmayı veya almayı adet edinmişlerdir.

*Talit Katan’a sarınılmaz. Bu yüzden de “leitatef betsitsit” berahası söylenmez.

 

HAFTANIN SÖZÜ

 

İnsanlar ile diğer canlılar arasında bir fark yoktur. Er veya geç aynı sonu paylaşır. (Kohelet 3/9)