Bu
Hafta İçin Saatler |
13 TİSRİ |
Gelecek
Hafta İçin Saatler |
||||
Şabat |
Başlangıç |
Bitiş |
5777 |
Şabat |
Başlangıç |
Bitiş |
Yeruşalayim |
17:32 |
18:43 |
----- |
Yeruşalayim |
17:24 |
18:35 |
Tel
Aviv |
17:48 |
18:44 |
15 EKİM
|
Tel
Aviv |
17:40 |
18:37 |
İstanbul |
18:09 |
18:49 |
2016 |
İstanbul |
17:59 |
18:39 |
İzmir |
18:14 |
19:02 |
|
İzmir |
18:04 |
18:53 |
AAZİNU-האזינו |
||||||
17-23EKİM 2016 SUKOT 24 EKİM 2016 ŞEMİNİ HAG AATSERET 25 EKİM 2016 SİMHA TORA |
PeraşaÖzetİ
[www.chabad.org]
Aazinu peraşasının büyük bölümü,
70 dizelik bir şarkıdan oluşur. Bu şarkı, Moşe tarafından, dünyadaki hayatının
son gününde Bene-Yisrael’e
söylenmiştir.
Yeryüzü ve gökleri tanık olarak
davet eden Moşe, halkı “Eski günleri hatırla / Tüm nesillerin yıllarını anlayın
/ Babana sor ve o sana anlatsın / Yaşlılarına [sor] ve sana söylesinler”
sözleriyle teşvik etmektedir. Bahsettiği, Tanrı’nın onları çölde nasıl bir ulus
haline getirdiğinin, Kendi Halkı olarak seçtiğinin ve onlara bollukla mübarek
kılınmış bir ülkeyi bahşettiğinin halk tarafından hiçbir kuşkuya yer olmadan
bilinmesinin önemidir. Şarkı aynı zamanda bir uyarıda bulunur: “Yeşurun
[=Yisrael] şişmanladı ve tekmeledi / Yağ bağladın, kalınlaştın ve kabalaştın / Onu
meydana getiren Tanrı’ya sırtını döndü / Ve kurtuluşunun Kayası’nı hakir
gördü”. Bu durumun sonucu, akıl almaz felaketler olacaktır. Tanrı bunu
Tanrı’nın “Yüzü’nü Saklaması” olarak tanımlar. Yine de Moşe bir söz verir:
Sonunda Tanrı, Kulları’nın kanlarının intikamını alacak ve Halkı ile Ülkesi ile
teselli edecektir.
Peraşa Tanrı’nın Moşe’ye, Nevo dağının zirvesine çıkması konusunda talimat vermesiyle
sona erer. Moşe buradan, ölmeden önce Erets-Yisrael’i
görebilecektir. Ancak oraya, Tanrı’nın Bene-Yisrael’e verdiği Ülke’ye giremeyecektir.
Mİ-DRAŞ YİTSHAK
RUHUMUZU BESLEMEK
Bu hafta
okunan Aazinu peraşası Moşe’nin büyük hitabı ile başlar: “gökler kulak verin
konuşacağım ve yeryüzü ağzımın sözlerini işitsin.” Burada Moşe göklere daha
yakın durmakta olup yeryüzüne karşı daha mesafeli bir yerdedir. Halbuki Yeşayau
peygamber kendi sözlerinde bu hitabın hemen hemen tam tersini kullanır: “duyun
gökler ve yeryüzü kulak ver.” Burada Yeşayau göklere daha mesafeli ama
yeryüzüne daha yakın durmaktadır. Hasidik bilgeler burada bir Yahudi’nin hangi
yolu izlemesi gerektiğini sorgularlar.
Acaba kişi
kendisini manevi dünyaya adayıp dünyevi işlerden elini eteğini çekmeli midir?
Veya Yeşayau gibi maneviyatı dünyevi işlerde bulup ona göre davranmalı mıdır?
Bu ikilem aynı zamanda çok kritik bir dönemde karşımıza gelmektedir. Bu peraşa
genellikle “on teşuva günü” içinde veya Kipur gününden sonra kendi şahsi vicdan
muhasebemizi yaptığımız zamanda okunmaktadır.
Sifri
ve Zohar bizlere Moşe’nin gökyüzüne daha yakın olduğunu öğretmektedir. Göklerin
dinlemesi için kullanılan ifade “kulak verin” ifadesidir ve bu da yakın olmanın
işaretidir. Öte yandan “duy” komutu uzak olmanın bir ifadesi olarak karşımıza
çıkmaktadır. Aynı şekilde Yeşayau için söylediklerimizin tam tersi geçerlidir.
Peygamber yeryüzüne göklerden daha yakın durmaktadır.
Ancak
bu karşıtlık bizleri şaşırtmaktadır. Zohar’a göre Tora aynı zamanda öğrenim,
eğitim anlamına gelir ve her sözü Yahudiler için bir eğitim aracı anlamına
gelir. Moşe göklere yakın durup yeryüzünden uzaklaştığını belirtiyorsa her
Yahudi’nin kendini dünyevi yaşamdan mümkün olduğu kadar soyutlaması ve
maneviyata daha yakın durması gerekir. Eğer durum böyle ise yani her Yahudi bu
manevi düzeyi yakalamak konusunda çaba içinde olmak zorundaysa nasıl olur
ki YalkutYeşayau’ya göre en büyük
peygamberlerden biri olan Yeşayau neden bu düzeye erişememiştir. Tanya adlı
eser neden Yeşayau’nun bu düzeyden daha aşağıda olduğunu sorgulamaktadır.
Sifri
daha da ilginç bir şey ekler: Yeşayau’nun sözleri Moşe’nin sözlerinin bir
devamıdır. Eğer bunu da dikkate alırsak Yeşayau’nun sözlerini anlamak daha da
zorlaşacaktır. Çünkü eğer Moşe’nin devamı olarak konuşuyorsa gökyüzüne daha
yakın olmak onun için işten bile değildir.
Hasidik
bilgelere göre aslında Yeşayau daha aşağı değil aksine daha yüksek bir düzeyde
bir mesaj vermeye çalışmaktadır. Yeşayau peygamber Moşe’nin bıraktığı yerden
söyleme devam etmektedir. Sadece gökyüzüne değil aynı zamanda yeryüzüne de
yakın olmanın gereğinden bahsetmektedir. Yeşayau’nun sözleri de Tora’nın bir
parçasıdır ve Yahudiler için evrensel bir mesajdır.
Yahudiliği
Himalayalar’ın tepesinde ücra bir mağarada dünya ile ilişiğini kesmiş bir
şekilde aramak mümkün değildir. Yahudi kendini dünyadan soyutlamış bir şekilde
kendini maneviyata ancak belli bir süre için adayabilir o süre bitiminde
yaşayacağı yer yine burasıdır. Dünyanın kendisidir. Tora bizlere onunla
yaşamamız için verilmiştir. Dünyevi yaşamımızda maneviyatı bunun içine
yerleştirmek ise bizlerin görevidir. Bunu yapmak ise hiç de zor değildir.
Midraş
aynı zamanda Tora parçalarının okunma zamanı hakkında da ipucu verir. Bu peraşa
her zaman Roş Aşana ile Sukot arasında okunmaktadır. Bu zaman aralığı kişinin
kendini düzeltmek ve yaşamına yeni bir anlam katabilmek için en çok çabaladığı
zamandır. O halde Moşe’nin söylediği gibi maneviyata yakın durmak ve
Yeşayau’nun tembihlediği gibi bu yakınlığı güncel yaşamın içinde bulabilmek
için adım atılacak zaman bu zamandır. Oşea peygamber bunu ŞabatTeşuva Aftara’sında
çok net ifade etmektedir:
“Kehu
imahem devarim veşuvu el Ad… - kendinize bir şeyler alın ve Tanrı’ya dönün.”
Herkes
hayatının sonuna doğru büyük sıkıntılar çeken Nahum İş Gam Zu’nun hikayesine
aşikardır. Görme yeteneğini, kollarını ve bacaklarını yitirmiştir. Öğrencileri
başına neden bunun geldiğini sorduklarında bilge onlara başından geçeni
anlatır. Günün birinde yiyecek dolu üç eşekle seyahat ederken karşısına zavallı
bir adam çıkar ve ona “Rabi parneseni – Rabi beni doyur der.” Rabi eşekten
inene kadar beklemesini söyler ve hamle yapar fakat Rabi yiyeceklere ulaşana
dek adam açlıktan ölür. Bu yüzden Rabi bu tip cezalarla cezalandırıldığını
söyler. Gemara’da yer alan bir başka öyküye göre de Rabi kendisine lanet eder
ve başına bu sıkıntılar gelir.
Bu
hikayeyi anlamak gerçekten çok güçtür. Tanrı’nın tsadiklere karşı yargısının
sert olduğu ve en küçük hataların bile ciddi cezalara neden olduğu bir
gerçektir ama bilge karşısındakine kötülük veya yanlış yapma amacında değildir.
Onu geri çevirmemiştir. Aksine onu doyurmak için hemen hamle yapmıştır. Fakirin
ölmesi elbette üzücüdür ama Nahum İş Gam Zu’nun bundan sorumlu tutulması
oldukça gariptir.
Buna
verilecek bir takım cevaplar olsa da Rabi Eli Mansour bu öykünün bir örnekseme
olduğunu iddia etmektedir. Bu belki de Yamim Noraim içinde bulunduğumuz şu anda
bir yaşam dersi vermek üzere tasarlanmıştır.
Her
insan iki bölümden meydana gelir. Bunlardan biri maddi kısımdır ki
vücudumuzdur. Diğeri ise ruhani kısımdır. Vücudumuzu sağlam ve sağlıklı tutmak
için yeriz, içeriz egzersiz yaparız rahatsızlandığımızda da doktora giderek
tedavi olmaya çalışırız. Ruhumuz ise daha fakirdir. Ruhumuz aydınlanması için
Tora ve mitsvalara ihtiyacımız vardır. Ne yazık ki ne kadar öğrensek ve mitsva
yapsak da ruhumuzu değil vücudumuzu şımartmaya çalışırız.
Nahum
İş Gam Zu sadece kendisinin değil birçoğumuzun
ortak hikayesini anlatmaktadır. Fakir adam ruhumuzu simgelemektedir.
Ruhumuz bize sıklıkla yalvarmakta ve “parneseni – ben doyur” demektedir. O
ümitsizce onu doyuracak ruhani besini arzulamaktadır. Bizim yanıtımız
genellikle bilgenin yanıtının bir benzeridir. “Eşekten inene kadar bekle.” Eşek
güçlü, inatçı bir hayvandır ve fizikselliği temsil eder. İbranice ismi olan
“hamor” da “homriyut” yani fiziksellikten gelir. Ruhumuz bizden manevi besinini
isteyince onu reddetmek gibi bir şey yapmayız ama ona “şimdi değil” demekten de
geri kalmayız. Önce işimizi düzene sokarız, kariyerimizi sağlamlaştırırız,
evimizi yapar, evlenir çocuk sahibi oluruz. Daha birçok şey ruhumuzun
beslenmesinden önce gelir. Fakir insana “sadece ihtiyaçlarımızı karşılayana
kadar beklemesini” sempatik bir biçimde tekrarlar dururuz. Hepimizin bildiği gibi hiçbir zaman fiziksel
ihtiyaçlarımızı tam olarak karşılamayız ve ruhumuzu o fakiri beslemek için
zamanımız olmaz. Pirke Avot “zamanım olunca öğreneceğim deme hiç zamanın
olmayabilir” öğretisini işaret eder.
Bilgelerimiz
“veata – ve şimdi” sözcüğünün yer aldığı yerlerde konunun teşuva olduğunun
altını çizmektedir. Geçen hafta okuduğumuz Vayeleh peraşasında bu hafta okunan
“Haazinu” şiirinin yazım emri aynen bu sözle verilir. “Veata kitvu lahem et
aşir azot – ve şimdi onlara bu şarkıyı yaz.” Bu hafta okuduğumuz Aazinu peraşası
da teşuva yapılmadığı durumlarda başımıza gelenleri anlatmaktadır. Yetser ara’nın
et etkili silahlarından biri “biraz bekle” silahıdır. Nedense birçoğumuz bu
tuzağa düşer ve gerekeni yapmayız. Bu her zaman için iyi bir mesaj taşır ancak
içinde bulunduğumuz yargı günlerinde daha da önemlidir. Bekleyecek fazla zaman
yoktur. Gecikme yapacağımız sınır ise bitmiştir. Fakir adam ölümün eşiğindedir
ve onu beslememizi, doyurmamızı beklemektedir. Bunu yapabilmek için de en doğru
zaman dilimineyiz. Adımlarımızı atalım ve daha da geç olmadan o fakir adamı
ölümden kurtaralım.
DİVRE TORA
Rav
YeudaAdoni
Şelomo Ameleh
Mişle kitabında, dürüst insan hep bilgi sözleri konuşur demiştir. Yani iyi
düşünen hayat tecrübesine sahip olan kişi ağzından çıkaracağı sözleri düşünerek
söyler. İyi insan inanç sahibi olan kişi güzel bir meyve ağacına benzer,
meyveleri bol ve o meyveleri koruyan yaprak ve dalları da güçlüdür. Güneş
meyvelere zarar vermez, çünkü ağaçta esas olan onun meyveleridir. İyi bir baba
mükemmel bir aile reisi çocuklarını ve aile fertlerini eğitmek için her konuyu
onlar ile konuşur ve öğütlerini verir. Konuştuğu konular içinde daima dürüstlük
ve Tora sözleri vardır.
Bilgelerimizin
dediği gibi: Un yoksa Tora olmaz, Tora yoksa un olmaz. Un ekmeği yani
maddiyatı, Tora manevi hayatı ifade eder. Maddiyat ve manevi duygular bir
birlerini tamamlayan iki unsurdur. Tanrı’nın istediği ve Tora’mızın tavsiye
ettiği insan, ruhu güçlü, hislerine hakim olan kişidir.
İnsan iki
bölümden oluşmuştur, maddi ve manevi. Beden maddi, Ruh manevi bölümlerini
teşkil eder.
Moşe Rabenu
Ben Yisrael’e Toramızın değerini bilip ona saygıda kusur etmeyin demiştir.
Bu nedenle
Tanrı’mız, bizim geleceğimiz için gökleri ve yeryüzünü tanık olarak
göstermiştir ve bu sözleri şöyle ifade etmiştir. Gökler söyleyeceklerimi
dinleyin ve yeryüzü ağzımdan çıkanlara kulak verin. Moşe Rabenu bu sözleri
söylediği zaman göklere daha yakındı, zira hayata veda etmek zamanı gelmiş
yeryüzünden uzaklaşıyor ve Tanrı katına ulaşma yolculuğuna çıkıyordu. Artık
maddiyat onu ilgilendirmiyordu, o ebedi, manevi hayat yoluna doğru gidiyordu.
Bu nedenle önce gökleri yani manevi hisleri sonra maddi hislerle dolu olan
yeryüzünü dile getirmişti. Bu çok engin olan sözler şunu anlatıyordu. Eğer
günün birinde Bene Yisrael Tora’ya ilgi göstermezse gökler ve yeryüzü
hatırlatacaklar göklerden yağmur
yağmayacak toprak ise ürünlerini vermeyecek. Moşe Rabenu tanık olarak neden
gökyüzünü ve yeryüzünü almıştır. Zira onlar her zaman var olan, dünyanın
parçalarıdır. Gökler ve yeryüzü daima Tanrı’nın emri üzerine hareket ederler.
Hiçbir zaman sistemlerini değiştirmezler midraşların dediğine göre Moşe Rabenu,Şamayim
gökyüzü sözünü söylediği zaman gökyüzünde bir sessizlik ‘’ Aarets’’ yeryüzü dediğinde yeryüzünde bu sessizlik
hüküm sürmüş. Can kulağı ile onlara verilen tanıklık görevini dinlediler.
Aazinu Peraşasına
aynı zamanda ŞİRAT Aazinu yani Aazinu şarkısı adı verilir. Zira Sefer Tora’da
şiir halinde yazılmıştır. Peraşanın özünde Moşe Rabenu Tanrı’nın 40 yıl boyunca
ve her zaman Bene Yisrael’e yaptığı mucizeleri iyilikleri dile getirdikten
sonra ona yapılan itaatsizlikleri ve günahları anlatır. Ve üçüncü bölümde :
Bene Yisrael’in yaptığı teşuva ve Tanrı’nın tekrar dönüşünü dile getirir. Bu
Peraşanın güncel olarak bize anlattığı Tanrı’ya inanç sonsuz, onun sözünden
asla çıkmamak ve her zaman onu beklemek bizlere iyilik getirecektir.
PİRKE AVOT
Rav İsak
Alaluf
NEŞAMA’NIN
DUYACAĞI SES
Mısır’a gönderilen on cezanın mucizevi bir olay
olduğunu düşünürüz. Kızıldeniz’in yırtılması büyük bir mucize olarak algılanır.
Ancak asıl mucize oldukça farklıdır. Fiziksel ve ruhani olan çok uzun süre
köleleştirilmiş olan bir toplum sadece ve sadece yedi hafta içinde muhteşem
ruhani bir toplum olma seviyesine gelmiştir. Şemot kitabında söylendiği gibi
“mamlehet kohanim ve goy kadoş – Kohenler krallığı ve kutsal bir toplum” sadece
yedi hafta içinde gerçekleşmiştir. Bu mucizenin asıl sebebi ise Horev dağında
alınan Tora’dır. Bu bizlere gösterilen yegane yol ve gerçek özgürlüğün
yoludur.
Mişna’mız Tora öğrenimi ile meşgul olan kişilerin
yüceldiklerinden söz ederek olayı farklı bir boyuta da taşımaktadır. Kişi kendini eğitirken aynı zamanda
karakterini de geliştirmektedir. Bu karakter gelişimi onun davranışlarına
yansımaktadır. Burada Mişna Bamidbar 19/21’de yer alan bir pasuğu
getirmektedir. “Umimidbar matana, umimatana Nahaliel. Uminahalie lbamot.”
MİMAAYAN
Rav İsak Alaluf
Zot atora adam
ki yamut beoel - bu çadırda ölen bir adam için kurallardır." Bamidbar kitabında yer alan bu cümle Rabiler tarafından farklı
bir şekilde öğrenilir. Öğretmek için kullanılan İbranice sözcüklerden biri
Tora'dır. Tora eğitim anlamına da gelir. O halde cümleyi bir kez daha okuyalım.
"Tora'ya ilişkin bir adam öldüğünde..." Gemara Masehet Berahot 63
B'de şöyle der. Bu cümle aynı zamanda şu demektir. Tora okuyan bir kişi
gerektiğinde yaşamını onun için feda etmelidir. Tarih defalarca Talmud'u haklı
çıkarmıştır. Nice insan bu uğurda yaşamını feda etmiştir. Amaç Tora eğitiminin
devamlılığını sağlamaktır. Bu gün bu devamlılığı yaşayabilen bizlerin hayatını
feda edenlere karşı bir şükran borcu vardır.
HAFTANIN SÖZÜ
Güneşin altında yeni bir şey yok. (Kohelet)