Haftanın Peraşası BülteniAaron'a,Menora'nın kandillerini yakması emredilir ve Levi kabilesi, Mişkan'da hizmetetmek üzere göreve atanır...


Bu Hafta İçin Saatler

19 SİVAN

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5776

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:13

20:30

-----

Yeruşalayim

19:13

20:30

Tel Aviv

19:30

20:33

25HAZİRAN

Tel Aviv

19:30

20:33

İstanbul

20:25

21:07

2016

İstanbul

20:25

21:05

İzmir

20:19

21:09

İzmir

20:19

21:09

      BEAALOTEHA-בהעלותך

 

Peraşa Özeti

[www.chabad.org]

Aaron'a, Menora'nın kandillerini yakması emredilir ve Levi kabilesi, Mişkan'da hizmet etmek üzere göreve atanır. Manevi açıdan saf olmadıkları için Pesah korbanını zamanında getiremeyen bir grup Yahudi'nin "Bu mitsvadan neden mahrum kalalım?" ricasına cevaben ikinci bir Pesah korbanı (Pesah Şeni) tesis edilir. Tanrı, Bene-Yisrael'in çölde yolculuk ederken ve kamp kurarken uyacakları düzen hakkında Moşe'ye talimat verir. Halk yaklaşık bir yıl boyunca kamp kurduğu Sinay Dağı'ndan bu düzenle ayrılır. 

Halk "gökten yağan ekmek" (Man) konusunda memnuniyetsizdir ve Moşe'den kendilerine et temin etmesini ister.  Tanrı bu amaçla halka sülünler gönderir. Moşe, halkı yönetme yükünü kendisiyle paylaşmaları için, ruhu ile aydınlattığı yetmiş yaşlı kişi seçer. Miryam, Moşe hakkında olumsuz konuşur ve tsaraatla cezalandırılır; Moşe onun iyileşmesi için dua eder ve bütün halk yedi gün boyunca Miryam'ın iyileşmesini bekler.

 

Mİ-DRAŞ YİTSHAK

Rav İsak Alaluf

 

         PEŞ PEŞE ÜÇ OLUMSUZ ŞEY YAN YANA GELMEZ

Beaaloteha peraşasında Aron Aberit’in taşındığını yazan yerde ilginç bir durum söz konusudur. Konular arasında bağlantısız iki cümle yer alır. Bu cümlelerin başında ve sonunda da iki ters “nun” harfi vardır. Tanrı bu iki ilgisiz gibi görünen pasuğu buraya yerleştirmiştir ama bunların yeri aslında burada değildir. Maşiah’ın günlerinde bu iki pasuk yine Tanrı tarafından olması gereken yere yerleştirilecektir. Burada bu pasukların konma sebebini RaMBaN’ın açıklamaları ile görmeye çalışalım.

Bu haftaki peraşada üç olumsuz olay peş peşe verilmektedir. Bunlardan birincisi “mitonenim – şikayetçiler” diye bilinir. Halkın bir kısmının “Tavera” adlı yerde  ateşle yakılmasıyla sona ermiş acı bir olaydır.

İkinci olay “Vayisu mear Ad… - Tanrı’nın dağından hareket ettiler” sözleri ile verilen halkın Sinay dağını terk etmesi olayıdır. Burada olumsuz bir şey görünmese de GemaraTosfot’ta bu olay için “okuldan kaçan çocuk” ifadesini kullanır ve olumsuz değerlendirir. Yahudi toplumu okuldan kaçan çocuk gibi neşeyle Sinay dağını terk etmiştir. Halbuki  iyi bir öğrenci okuldan kaçmaz aksine gün bitiminde okulla beraber yoluna devam eder. Yahudi toplumundan beklenen de Sinay dağından kaçar gibi ayrılması değil Sinay dağı ile birlikte onu içselleştirerek yola devam etmesidir. Rabi Mordehay Gifter öğrencilerin okuldan ziyade okuldaki kural ve düzenden kaçtıklarını söyler. Benzer şekilde Yahudi toplumu da Sinay dağının getirilerinden belki de temsili olarak kaçmak için Sinay dağını neşeyle terk etmişlerdir. Olayın olumsuz tarafı Tora ve mitsvot olmadan gerçek özgürlüğün olmayacağı gerçeğinin Yahudi toplumu tarafından anlaşılamamış olmasıdır.

Üçüncü olumsuz olay ise “asafsuf” dediğimiz man adlı gıdadan şikayet edenlerin ve bunun sonunda “Kiryat Ataava” denilen yerde halkın ciddi bir darbe aldığı olaydır. İşte RaMBaNTora’nın bu üç olumsuz olayı peş peşe vermediğini araya bunları ayıran bir şey koyduğunu ifade eder.   

Gemara’da bir kural vardır. Bir şeyi “beli neder” demeden üç kez gerçekleştirirsek artık olay “hazaka” olur ve resmen kemikleşir. Örneğin Şabat gününü erken almak ve geç bırakmak idealdir. Şabat çıkışında sigara yakmak için bekleyenler olduğu gibi bunu bir süre erteleyenler de olabilir. Eğer bu erteleme “beli neder” denmeden üç kez gerçekleşirse “hazaka” durumu meydana gelir ve artık pek değişmez. İşte RaMBaN üç olumsuz olayın Yahudi toplumunda “hazaka” gerçekleştirmemesi için Tanrı’nın bu iki pasuğu buraya koyduğunu öğretmektedir.

Gazetedeki haberleri okuduğumuz zaman peş peşe gelen üç olumsuz haber büyük bir sürpriz değildir. Ama gazeteler dünyayı etkilemezler. Kainatın yaratılışının el kitabı olan Tora, hayatın ta kendisi olan Tora’da yer alan her şey mutlaka o veya bu şekilde dünyayı etkiler. Bu yüzden de Tora’da peş peşe gelen üç olumsuz şey dünyaya olumsuz bir etki yapması yönünden sakıncalıdır ve bu gerçekleşmemiştir.

İzmir’deki çok eski bir gelenekten söz edelim. Rabi Hayim Palaçi kitaplarında kendisinin çocukluğundan dahi kalan bir geleneğe dikkat çeker. Hukat peraşasının okunacağı Şabat gününden evvelki Cuma günü şehir halkı seyahate çıkmaz. Çünkü birçok trajedi bu peraşanın okunduğu hafta gerçekleşmiştir. En çarpıcı örnek Kazak saldırılarının başlamasıdır. Sefer tora yakılması, kısmi sürgünler bu haftada gerçekleşmiştir. Bunun nedeni olarak “zot Hukat ATora” sözcüklerinin açıklandığı yerlerde “gezer adeoratya – Tora’yakarşı  bir karar” ifadesi karşımıza çıkmaktadır. Tora insanları ve kainatı etkilemektedir. Birçok kişi Noahperaşasının okunduğu haftada yağmur yağacağına inanır. Bu birçok kez gerçekleşmiştir.

Bu iki pasuğun buraya konması Tanrı’nın korumasının üzerimizde olduğunun da bir işaretidir.

Hepimizin bildiği gibi Tora “taamim” dediğimiz notalarla okunur. Bunlardan bazıları her peraşa için oldukça fazladır. Bazıları ise nadiren karşımıza çıkar. Özellikle Sefarad geleneğinde peraşaların bu taamim’e göre okunması büyük önem taşır. Hatta bazıları kaçırılan, okunmayan veya farklı okunan taamim için uyarıda bile bulunur. Bunun nedeni sadece Tora’nın sözlerinin değil taamim dediğimiz notalarının dahi bizleri etkilemesidir. İlginç bir örnek verelim.

“Pazer gadol” dediğimiz bir taam peraşalarda fazla bulunmaz. Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa “Vayhi” peraşasında sadece iki tane vardır. Bu hafta okuduğumuz peraşada ise tam yedi tane bu taam’dan yer alır ve bu oldukça ilginçtir. Çünkü bu taam çok fazla yer almaz. Rabi Eli Mansour bu peraşanın okunduğu haftalarda insanlarda yazlıklara doğru bir dağılma gerçekleştiğini söyler. Sezon finalleri peş peşe gelir. İnsanlar her zaman gittikleri sinagogtan daha farklı yerlerde Şabat günlerini geçirmeye başlarlar. Kısacası büyük bir dağılma vardır. Pazer Gadol sözcük itibarı ile büyük dağılma anlamına gelir. Taamim’in dahi insan hayatında etkileri vardır.

Baal Şem Tov şöyle anlatır: Adam günah işlemeden önce bütün ruhların bir arada olduğu çok kutsal bir ruha sahiptir. Günah işlediği anda ruhu bir patlama geçirir ve “nitsot sota kedoşot” dediğimiz ruhunun kutsal kıvılcımları her tarafa dağılır. Görevimiz Maşiah’ın günlerine kadar bu kıvılcımları asıl yerine ulaştırmaktır. Ama bunu yapabilmek için bunları bulmak gerekir ve bunun için bir alet henüz icat edilmemiştir. Ancak hepimizin neşaması bir takım kıvılcımlarla ilişkilidir. Tanrı bizleri yaratırken bizi bunları bulabileceğimiz yerde ve zamanda yaratmıştır. Bunları toplamanın yolu, Tefila söylemek, mitsva yapmak, Tora öğrenmek ve Gemilut Hasadim konusunda hassas olmaktan geçer. Böylelikle neşama bunları bir mıknatıs gibi çeker. Hiç yoktan bir yere gittiğimizde bile içtiğimiz bir suda bile bu kıvılcımlardan olabilir bir “şeakol” berahası bile bunları yakalamamıza neden olabilir.

Tsadikler için Zohar şöyle der: “Avu şakle veazle – tsadikler konuşur ve yürür.” Ben İş Hay “şakle” sözcüğünün aynı zamanda toplar anlamına geldiğini de söyler. Tsadikler yürürken düşündükleri Tora ile konuştukları güzel şeyler ile hem yürümekte hem de bu kıvılcımları toplamaktadırlar.

Mısır’da bulunduğumuz iki yüz on yıl bittiğinde Mısır balıksız okyanus gibi kalır. Çünkü oradaki bütün kıvılcımlar toplanmıştır. Bu yüzden Tora artık Mısır’a gitmeyi yasaklar çünkü artık orada yapılacak iş, toplanacak kıvılcım kalmamıştır. Sürgün boyunca bir yerden bir yere giden Yahudiler bulundukları yerlerdeki kıvılcımları da toplamışlar henüz Maşiah gelmeden yerine iade etmektedirler. Bulunduğumuz yer, gönderildiğimiz yer mutlaka bu kıvılcımları toplamak için gitmemiz gereken yerdir ve tesadüf değildir. Ancak buradaki kıvılcımları toplayıp toplamamak sadece bizim davranışımıza bağlıdır. Pazer Gadol’da da dağılırken gittiğimiz yerde mitsvot yapmayı unutmamak gerekir çünkü bunun için orada bulunmaktayız. Bütün kıvılcımlar toplandığında ise Maşiah’ın gelmesi mümkün olacaktır. Adam Arişon tamamlanacaktır.

 

DİVRE TORA

Rav Selim Eskenazi

Veata nafşenu yeveşa…”

“Ve şimdi ruhumuz kuru…”

Çölde yolculuk yapan atalarımızın içine sızmış kötü huylu insanlar, halkı galyana getirip ruhani bir yiyecek olan “man” yerine et gibi fiziksel olarak tatmin edici bir yiyeceği talep etmişlerdir.

İlk bakışta anlaşılması güç nokta şudur: bu kişiler vücutları ile ilgili bir konu olan et yeme talebinde bulunurlar iken nasıl olur da neşama’nın 3 bölümünden biri olan “nafşenu yeveşa” “ruhumuz(nefeş) kuru” gibi bir söylemde bulunmuşlardır. Gözüken o ki fiziksel isteklerinin yanında ruhlarına bağlı bir ruhani talepte de bulunmaktadırlar.

Bu konu derinlik gerektiriyor. Açıklamaya çalışalım.

İnsanın yediği her yiyecek, insanda “taavot” arzular uyandırıyor. Man’ı diğer yiyeceklerden farklı kılan özelliği, man  Am Yisrael’i öyle bir saflaştırıyordu ki Am Yisrael’in içinde hiçbir fiziksel arzu uyandırmadan sadece Aş-em’i arzulamalarını sağlıyordu. Asafsuf adı verilen, Bene Yisrael’den olmayan kötü huylu insanlar arzuları arzuladılar bir başka deyişle man onların arzularını uyandırmadığı için et yemek istediler ki, et onların arzularını uyandırabilsin.

Bu açıklama bize farklı bir soru sorduruyor. Pasukları dikkatli incelersek şunu görüyoruz “Bene Yisrael de ağladılar ve dediler ki bize kim et yedirecek…”, demek ki bahsi geçen kötü huylu insanların dışında Bene Yisrael de et yemeyi talep ettiler!

Rebbe miSlonim Netivot Şalom adlı kitabında  bu soruya şöyle cevap veriyor.

Bene Yisrael de gerçekten et yemeyi talep ettiler, fakat fiziksel zevkleri için değil, Aş-em’in ibadetinde man’dan alamadıkları heyecanı ve ruhani zevki hissedebilmek için talep ettiler. İnsanın fiziksel arzularına karşı gelip, başarılı olması o kişinin Aşem’e karşı olan ibadetinde o kişiye büyük bir haz vermektedir. İşte pasuktaki “ruhumuz kurudu” ifadesinin anlamı da budur. Aş-em’in ibadetinde heyecan hissetmediğimiz için ruhumuz kurudu.

Bene Yisrael’in et talebi leşem şamayim olmasına rağmen, yani talep edilen şeyin amacı Aş-em’in ibadetini güzelleştirme isteği olmasına rağmen,Bene Yisrael Aş-em’in 40 sene boyunca “tikun gamur” “tam tamirat”ı sağlamaları için vermek istediği ve onları çok daha yüksek seviyeye çıkaracak olan sadece man’ı istememe konusunda hatalı davrandılar.

Man “İtareruta deleela” yani göklerden gelen uyanışı temsil eder, Bene Yisrael kendilerini aşağıda hazırlamadıkları için yani “itareruta deletata” yeryüzünden uyanışı devreye sokamadıkları için fiziksel zevklerden tamamen bağımsız,direk olarak sevgiden ve istekten sadece Aş-em’e yapışma duygusunu hissedemedikleri için yetser ara’nın yönlendirmesiyle hataya düşüp problemin man’dan kaynaklandığını ve tekrardan fiziksel zevkler karşısında yapılacak mücadele sonucunda alınacak başarının çok daha büyük bir haz hissi doğuracağına inandılar. “İtareruta deletata” olmadan “itareruta deleela” devreye giremediği için man’ı yeteri kadar takdir edememe hatasına düştüler.

Nasıl ki man insanı saflaştırıp o kişinin üzerinde kutsiyetin barınmasını sağlıyorsa ve bunun sonucunda otomatik olarak fiziksel arzular uyanışa geçmiyorsa, aynı şekilde Şabat yemekleri de eğer “Şabat yemekleri” adına yenilirse, Yahudi’nin vücudunu ve kanını kutsallaştırır.

Bu yazının tamamına yakın kısmı Netivot Şalom adlı kitaptaki farklı yazılardan sentezlenmiştir.

                                                                                                     

                                                                                              PİRKE AVOT

                                                                                                      -Rav İsak Alaluf                

                                                RABİ MEİR’İN SÖZLERİ (BİRİNCİ BÖLÜM)

“Rabi Meir şöyle der: Her kimkiTora’yı “lişma” sadece Tora’nın onuru için öğrenecek olursa birçok şeye layık olur.”

Rabi Meir’in oldukça uzun mişnasının girişinde Tora’yı “lişma” öğrenen kişiler için birçok şeye layık olacakları belirtilmektedir. Burada ilk incelemek istediğimiz şey “lişma” sözcüğünün ne anlama geldiğidir.

Rambam bu sözcüğün Tora’yımitsvaları yerine getirmek amacı ile öğrenmek anlamına geldiğini kabul eder. Rabi ŞneurZalman ise kişinin kendini Tora’nın içine yerleştirmesi olarak vurgular. Kotzsk Rabi’si ise Tora’yı yaşamın tek rehberi olarak kabul etmek şeklinde yorum getirir.  Ancak hangi yorum olursa olsun dikkatimizi çeken şey Tora’yı “lişma” olarak öğrenen kişinin yaşamında en önemli yeri yine Tora almaktadır.

Birçok insan için Tora yaşamın ögelerinden biridir. Ama asıl ögesi değildir. Buna şöyle bir örnek verelim. Tuz bir yemek için önemli bir içeriktir. Tuz olmadan yemek tatsız olur. Ancak insan zorda kalınca bunu feda edebilir. İşte birçokları için Tora da gerekli olan ama olmadan da yaşanabilecek bir ögedir. Birçokları için de Tora bir fazlalıktır. Yani olsa da olur olmasa da. Ancak TalmudBerahot 18/B’de şöyle der: “Tora’yı reddeden kişi yaşarken bile ölü olarak kabul edilir.”  Dr. Twersky Spirituality adlı kitabında insanın fiziki ve ruhani olarak iki elementten meydana geldiğini söyler. Fiziki olarak insan birçok memeli ile benzer yapıdadır. Ufak tefek ayrılıklarla onlardan ayrılmaktadır. İnsanı insan yapan ise onun ruhani yapısıdır. Buna şöyle bir örnek verelim. Hesed ruhani bir özelliktir ve insana mahsustur. Bir kaplan karşısına çıkan bir avı “bu zavallıyı yemeyeyim” şeklinde bir düşünce ile geri çevirmez. O doğanın gereğini yapar. Ancak insan doğasındaki hesed özelliği sayesinde karşısındaki hakkında karar vermeden biraz düşünür.

Bir insan ruhani yapısını geliştirdikçe daha yukarılara tırmanır ve kişiliğini sağlamlaştırır. İşte Tora ruhanilik için vazgeçilmezdir. Tora’yı reddeden ruhunun gelişimini de reddetmiştir. Bu yüzdendir ki Talmud ruhaniliği olmayan bir insanı “yaşıyor” kabul etmemektedir. Evet fiziksel olarak yaşamaktadır ama “insan” olarak yaşıyor değildir. İşte Kotzsk Rabi’sinin dediği Tora’nın hayatın rehberi olmasının gereği burada devreye girmektedir. Tora bir kişiyi gerçekten kişilik sahibi bir insan haline getirir. (DEVAM EDECEK)

 

 

                                                                                              MİMAAYAN


                                                                                                                  Rav İsak Alaluf

                                                                                               ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK

PeraşamızMoşe’nin alçakgönüllü olmasından söz ederken bununla bağlantılı bir  anlatıya yakından bakalım.

Tarihimizde gerçekten çok alçakgönüllü davranan bilgeler olmuştur. Hepsi de bilgilerinin ve değerlerinin farkında olmuşlardır. Yirminci yüzyılın en büyük Tora otoritelerinden biri olan Rabi MoşeFeinstein hem bilgi hem de alçakgönüllülük konusunda gerçek bir örnektir. Bir keresinde kendisine Siyam ikizlerinin alahik olarak ayrılması ile ilgili bir soru sorulur. Rabi olayı bütün detayları ile inceler. Medikal anlamda önemli kişilerle istişarede bulunur. Daha sonra Amerika’nın en büyük operatörü ile bir araya gelir ve fikir alış verişinde bulunur. Doktor daha sonra yaptığı açıklamada bilgi ve alçakgönüllülük konusunda Rabi’nin gerçek bir deha olduğunu vurgular. Bir başka tıbbı olayda inanılmaz bir bilgelik sergileyen Rabi’ye belki de Maşiah’ın günlerinde Sanhedrin’in bir üyesi olabileceğini bile söylerler. Elbette ki Rabi Feinstein de bütün bunların farkındadır. Ancak bu farkındalık onun alçakgönüllülüğüne halel getirmez.

Rabi Eli Mansour’a göre gerçek alçakgönüllülük kendi potansiyelinin farkında olmak ve buna göre davranmaktır. Kişi başarılı olunca bununla haklı bir onur duyar ancak boş bir gurura kapılmaz. Onun amacı bu yeteneklerini daha da iyiye taşıyabilmektir.

Burada almamız gereken çok önemli bir ders vardır. Hepimizin belli bir potansiyeli, yetenekleri, başarıları ve ulaştığı noktalar vardır. İnsan olarak bu başarıların bilincinde olmak gerekir. Önemli olan potansiyelimizi daha da iyi bir hale getirerek çok daha büyük başarılara imza atabilmektir. İşte insanın alçakgönüllü olması bunun da ayrımına varabilmekte yatar. Divre Ayamim 1 29/11’de yer alan bir pasuk bizlere David’in bu olayı nasıl anladığını çok güzel anlatmaktadır: “Tanrı’m büyüklük, güç, yücelik, zafer ve görkem Sen’indir. Gökte ve yerde olan her şey Sen’indir.  Egemenlik Sen’indir ey Tanrı’m.  Sen her şeyden yücesin. Zenginlik ve onur Sen’den gelir. Her şeye egemensin. Güç ve yetki Sen’in elindedir. Birini yükseltmek ve yüceltmek Sen’in elindedir. Şimdi ey Tanrı’m Sana şükrederiz. Görkemli adını överiz.”

                                                                      HAFTANIN SÖZÜ

                                Bilirim ki duam sana hoş görünür,  sevincim bundandır yüce Tanrım. (Teilim 104/34)

                                                )