Bu Hafta İçin Saatler

 25ADAR

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5776

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

17:01

   18:21

-----

Yeruşalayim

17:06

18:26

Tel Aviv

17:21

    18:23

 5 MART

Tel Aviv

17:26

18:28

İstanbul

17:45

    18:29

2016

İstanbul

17:53

18:36

İzmir

17:48

18:38

İzmir

17:55

18:45

    VAYAKEL-ויקהל

                                                ŞABAT ŞEKALİM      -       10-11Mart 2016 ROŞ HODEŞ VEADAR                                                                                                       

                                                                                             

                                                                                          PeraşaÖzetİ
                                                                                      [www.chabad.org]

Moşe, Yisrael halkını toplar ve Şabat'a uyma emrini onlara tekrarlar. Sonra Tanrı'nın, Mişkan'ın yapılması ile ilgili talimatlarını iletir.

Halk gerekli malzemeleri bol miktarda bağışlar ve altın, gümüş, bakır, mavi, erguvani ve kırmızıya boyanmış yün, tiftik, bükülmüş keten, hayvan derileri, ağaç, zeytinyağı, baharatlar ve değerli taşlar getirir. Halk o kadar cömertçe bağışta bulunur ki, sonunda Moşe artık getirmeyi bırakmalarını söylemek zorunda kalır.

Bilge kalpli bir zanaatçılar ekibi Mişkan'ı ve mefruşatını yapar. Bunların ayrıntıları, önceki Teruma, Tetsave ve Ki Tisa peraşalarında verilmiştir: Üç kat çatı örtüsü; 48 tane altın kaplama duvar kalası ve 100 tane gümüş temel yuvası; Mişkan'ın iki odasını ayıran Parohet (ayıraç) ve ön cephesindeki Masah (paravan); Aron Aberit ve üzerinde Keruvim figürlerinin bulunduğu kapağı (Kaporet); Masa ve özel ekmekler; yedi kollu Menora ve özel olarak hazırlanmış yağı; Altın Mizbeah ve üzerinde yakılan tütsü; Mesh Yağı; yakılan korbanlar için dışarıdaki bakır Mizbeah ve araçları; avlu için perdeler, direkler ve temel yuvaları; bakır aynalardan yapılmış su kazanı ve kaidesi.

 
 

                                                                                                                  

                                              Mİ-DRAŞ YİTSHAK

                                                    Rav İsak Alaluf

                                                                                         ATEŞ VE KAVGA

Mişkan çadırının inşaat aşamasını anlatan Vayakel ve Pekude peraşaları ile Şemot kitabı sonlanır. Vayakel peraşası Mişkan inşaatını anlatırken ilginç bir şekilde Şabat emrini hatırlatır ve Şabat günü ateş yakılmaması emrini söyler. Şabat günü yasak olan otuz dokuz tane iş kategorisinin bazılarını bizler Tora’da görebilmekteyiz. Ancak yazmak, avlanmak veya elemek gibi birçok yasaklanmış iş kategorisi hakkında Tora tek bir söz bile etmemektedir. Biz bunları Mişna dediğimiz Sözlü Tora’dan öğrenmekte ve uygulamaktayız. RaMBaN “lo tevaaru eş behol moşevotehem beyom aşabat” emrinin neden burada verildiğini sorgular. RaMBaN’a göre yom tov ile Şabat arasındaki farkı vurgulamak için bu emir burada verilmiştir. Açıktır ki yom tov günlerinde yemek pişirmek için ateşten ateş yakma iznimiz vardır. Ancak Şabat gününün farklılığı burada bu cümle ile vurgulanmaktadır.

Zoar Akadoş ise daha farklı bir açıklama getirir: Şabat girdiği zaman barış Suka’sı da girer ve dünyaya yayılır. Barışın Suka’sı ancak Şabat ile gelir. Böylelikle Şabat günü bütün olumsuz enerjiler gömülür ortaya çıkamaz. Çünkü bu kadar büyük bir kutsallığın olduğu yerde olumsuz güçler barınamaz. Şabat günü diğer günlerden farklı görünmemiş gibi dursa da Şabat’ın farklılığı yemeklerde, sinagogta ve evdeki ortamda hissedilir. Dünya koruma altındadır. Şabat günü koruma için dua etmeye gerek yoktur. Hafta arası günlerde söylenen “Aşkivenu” duası ile Şabat günü söylenen “Aşkivenu” duası farklılıklar gösterir. Çünkü koruma ile ilgili bölümler Şabat okunmaz. Zoar aynı zamanda Gehinom’daki ateşin bile sustuğunu öğretir. Orada bulunanlar Şabat gününü kutsayanlara ve kendilerine bu rahatı sağlayanlara dua ederler. Böylelikle Şabat gününü kutsayanlar her taraftan beraha alırlar. Gehinom’daki ateşin bile sustuğunu bu pasuğun Zoar açıklaması ile öğreniyoruz. Geleneğe göre  Avdala zamanında ateş yakıldığında Gehinom ateşi geri gelir. Gehinom ateşi en geç Avdala söyleyen sinagogu takip eder. orada olanlar bu gecikmeden dolayı da sinagogta olanlara beraha verirler.   

Şela Akadoş  Dereh Hayim kitabında ilintili ancak farklı bir açıklama yapar. Buradaki “eş” kavramını “eş mahloket” ve “eş kaas” olarak nitelendirir. Mahloket ve kaas kavramlarının bir karakter olmasının yanı sıra birer “avon” olduğuna dikkat çeken Şela Akadoş haftanın yedi gününde öfkelenmenin zarar verici olduğunu yineler. Ari Akadoş öfkenin fiziksel zararının yanı sıra neşama üzerinde zarar verici olduğunu öğretir. Hatta öfkelenen birinin Mikve’ye dalması gerektiğini Mikve ile öfke anlamına gelen Kaas sözcüklerinin aynı sayısal değerlere sahip olduğunu söyler. Şela Akadoş Şabat günleri öfkelenmenin Gehinom ateşini yeniden canlandırdığını ve Gehinom’un o kişiye geldiğini söyler. Artık pasuğumuzu  “Lo tevaaru eş behol moşevotehem beyom aŞabat – Bütün oturduğunuz mekanlarda Gehinom ateşini  yakmayın” şeklinde okursak Şela Akadoş’un öğretisini daha iyi anlayabiliriz.

Neden bu tür tartışmalar her zaman Şabat günü veya hemen öncesinde gerçekleşir? Normal şartlar altında haftanın günlerinde herkes meşguldür ve kimsenin kimseyi görecek hali pek yoktur. Sinagog da pek kalabalık değildir herkes duasını yapıp işine gitmek için acele içindedir. Böyle bir ortamda insan aklına kavga ve mahloket kavramını pek de getiremez. Ancak sinagogun  daha kalabalık olduğu Şabat gününde açık bir pencere, yanlış yerde duran bir masa, erken söylenen bir Kadiş, birine hitaben söylenen bir söz insanlarda anında öfkeye neden olmaya başlar. Çünkü acele gidilecek bir yer yoktur. İnsan hafta boyunca takmadığı şeyleri takmaya başlar.

Şabat sofrasında bütün aile beraber yemek yerken birinin söylediği bir söz diğerinin hoşuna gitmeyebilir ve aralarında bir tartışma çıkabilir. Bu tartışma bir mahloket veya öfkeli çıkışlarla sonlanabilir. Çünkü gerçekten hafta içinde kişilerin pek de kavga etmeye mecalleri yoktur.

Ben İş Hay burada Leha Dodi ilahisine dikkat çeker. İlahinin sonunda üç kez “boi kala” ifadesi yer alır. “Boi” sözcüğünün sayısal değeri on üçtür. Bu sayı sevgi anlamına gelen “aava” sözcüğü ile aynı sayısal değere sahiptir. Her söylenen “boi” sözcüğünde farklı bir kavana tutmak gerekir. İlk “boi” mahaşava yani düşünsel anlamda sevgiye, ikinci kez söylendiğinde dibur yani söz anlamına sevgiye ve üçüncü kez söylendiğinde de maase yani eylemsel anlamda sevgiye kavana tutmak gerekir. Bu kavana da kişiyi mahloket ve öfkeden uzaklaştıracaktır.

Rav Hida Şabat Minha saatinin kişi ile eşi, çocukları ve çalışanları arasındaki ilişkide çok tehlikeli bir zaman olduğunu söyler. Yetser ara iş başındadır ve Şabat gününü öfke ile gölgelemek için hazır beklemektedir. Yetser ara ile savaşıp sürekli zafer kazanmak mümkün olmadığından Şabat öncesinde meydana gelen aksiliklerin hiçbirine kafayı takmamak gerekir. Çünkü bu aksilikler kişinin kendi isteği ile değil yetser ara zorlamasıyla meydana gelmektedir. Ben İş Hay aklı olan bir kişinin bu zamanda meydana gelen ve kendisini öfkelendirmeye sevk edecek şeyleri kafasına takmaması gerektiğini ifade etmektedir.

Ben İş Hay Gemara Gitin’de yazan bir öyküyü de paylaşır. İki kişi sürekli olarak Cuma akşamları kavga etmektedirler. Sonunda Rabi Meir’e hakem olması için müracaat ederler. Rabi Meir üç Cuma onlara gider ve sonunda barışı sağlar. Oradan çıkarken de yetser ara’nın sesini duyar. “Vay ki Rabi Meir beni bu evden uzaklaştırdı.”

Ben İş hay burada yetser ara tarafından söylenen “vay” sözcüğünün bir anlam taşıdığını anlatır. Bir kişi özellikle Cuma akşamı ve Şabat gününde öfkelenirse Gehinom’daki ateşi harekete geçirir. Oradakiler buna üzülür ve “vay” lafını kullanırlar. Dünyadaki kişi buna sebebiyet verdiği için Gehinom’daki sıkıntıdan etkilenir ve o da “vay” demek zorunda kalır.

Şabat günü Zoar’da haftanın kalbi olarak nitelendirilir. Kalp nasıl ki birçok organa hayat kaynağı oluyorsa Şabat da haftanın günlerine beraha kaynağı olur. “Vay” sözcüğünün sayısal değeri on altıdır. Öfke iki kez “vay” denmesine neden olmaktadır ve bu da sayısal olarak otuz iki anlamına gelir. Otuz iki “lev – kalp” sözcüğünün sayısal değeridir. Ben İş Hay bu iki tane “vay” sözcüğünün haftanın kalbi olan Şabat gününü olumsuz etkilediğini söylemektedir. Yetser ara “vay” derken Rabi Meir’in ona Şabat gününü bozma keyfini tattırmadığını da ifade etmektedir.

Gemara Tanrı beraha verdiği zaman bu berahanın dolacağı bir kabın gerekli olduğunu söyler. Kap olmadan beraha boşa gidecektir. Beraha için en iyi kap kuşkusuz Ş.alom yani barış içinde olmaktır. Diğer günlerde selamlaşmanın farklı şekilleri olabilir ama Şabat gününün selamlaşması barış ile Şabat Şalom şeklinde yapılmalıdır. Berahanın en fazla olduğu altı günlük berahanın yeryüzüne indiği gün olan Şabat gününde berahayı toplamak için barış içinde olmak gerekir. Bunun bilincinde olan yetser ara bunu engelleyebilmek için özellikle Şabat öncesinde sıkı bir çalışma yapar.  

Gemara’da yazılı olan sinagog çıkışı bizi izleyen iki melek hikayesini herkes bilir. O nokta çok kritik bir noktadır. Yetser ara gelecek Şabat’ın da mahloket içinde geçmesini dilemek için elinden geleni yapar. Sinagogtan gelince  bazıları bir köşede uyumaktadır. Kimi geç kalındığı için şikayet eder. Kimi acıktığını okumaların fazla uzamamasını ister. Kısacası yetser ara çalışmalarını üzerimizde yoğunlaştırmıştır. O noktada yapılması gereken mahloket dediğimiz tartışmalardan uzak kalmaktır. Çünkü kaybolan beraha sadece Şabat için değil bütün haftayı aydınlatacak olan kutsamalardır.

Rabi Hayim Palaçi Kaf AHayim kitabında Hida’nın öğretisine gönderme yapar ve tanık olduğu bir şeyi paylaşır. Kişi Şabat akşamı özellikle Minha saatinde yavaş ve sakince konuşmalıdır. Çünkü tartışma çıkaracak olursa o haftayı huzur içinde geçirmesi mümkün olmayacaktır. Şabat nasıl geçiyorsa hafta da o şekilde geçecektir.

Mişna’da yazılı olan “isarten – eravten – adliku et aner” sözlerinin “betoh beto – evin içinde” söylenmesi gerekir görüşünü benimseyen Rabiler bunun nedenini olayın komşulara duyurulmaması ve bir tartışma ortamı varmış gibi gösterilmemesine bağlarlar. Kişi konuşurken daha yavaş konuşmalı ve daha sakin olmalıdır.

Rabi Hayim Palaçi (Z’Ts’VK’L’) bir Şabat akşamı komşusundan kavga sesleri geldiğini duyar. Hemen masadan kalkar ve komşusunu ziyarete giderek onların masasına oturur. Zamanının en büyüklerinden birini masasında gören ev sahibi şok olur ve hemen kavgayı bırakır. Ev sahibi Rabiyi her gördüğünde Şabat akşamı ona verilen dersi hatırlar ve yaşamı boyunca eşiyle     özellikle Şabat akşamları kavga etmemek için özen gösterir. Rabi Palaçi bunu Rabi Meir’in anlatımından öğrendiğini ve onu bir anlamda izlediğini de okuyucuları ile paylaşır.

Rabi Hayim Palaçi (Z’Ts’VK’L’)  bir öykü daha paylaşır. Rabi Şimon bar Yohay’dan sonra Kabala’nın babası sayılan Ari Akadoş otuz sekiz yıllık bir yaşama inanılmaz bir Tora bilgisi sığdırmıştır. Bir Şabat akşamı öğrencisi Hayim Vital öğretmeninin yüzünü çok solgun görür. Nedenini sorunca öğretmeninin artık yaşamının sonuna geldiğini ve bunun nedeninin öğrencilerinin eşleri arasında Şabat akşamı ortaya çıkan bir kavganın olduğunu söyler. Artık beraha dönemi bitmiş ve yetser ara ne yazık ki başarılı olmuştur.

Büyükbabamın babası olan Avraam Alaluf ailemizin geleneğine göre Rav Hayim Palaçi’nin (Z’Ts’VK’L’)  oğlu Ribi Avraam Palaçi’nin (Z’Ts’VK’L’) öğrencisiymiş. O da pasuğu Şabat günü “bulunduğun yerde kavga çıkarma” şeklinde açıklarmış. Bu açıklama önce alav aş.alom büyükbabama daha sonra da alav aş.alom babam yolu ile  bana kadar gelmiş. Buna her zaman uyar mıyım uymaz mıyım bilinmez elbette ama böyle bir büyükbabanın varlığı bana her zaman onur kaynağı olmuştur.

                                                                                            DİVRE TORA

                                                                                           Rav İzak Peres

Şabat, Yahudiliğin temel taşlarından biridir. Dünyevi hayatlarımıza kutsiyet katar.

Fakat tarih boyunca Şabat kanunlarını küçümseyen ya da bunula dalga geçen insanlar olmuştur. Şabat kurallarının çok katı ya da alakasız olduğu iddia edilmiştir. Eğer Şabat dinlenme günü ise televizyon seyretmenin ya da gemi yolculuğuna çıkmanın neden yasak olduğu sorulmuştur? Evde ağır bir kitap taşınabilirken neden dışarda incecik bir mendil taşınamaz? Hepsinden önemlisi neden Şabat’a ihtiyacımız var?

Tabii ki Şabat’a bakmamızın temelinde Tora’da yazan ‘ Ve Tanrı yedinci gün dinlendi.’ (Bereşit 2:2) pasuğu yatmaktadır. Aklımıza ilk gelen soru şudur: Neden Tanrı’nın dinlenmeye ihtiyacı olmuştur? Tanrı güçlü ve her şeye kadir olan değil midir? O yüzden Tanrı’nın yorulması mümkün müdür?

Tabii ki Tanrı’nın fiziksel olarak dinlenmeye ihtiyacı olmamıştır. Tora’da kastedilen şudur: Tanrı dünyayı yaratma işini tamamladığı için yedinci gün artık durmuştur. Yedinci gün, Tanrı’nın yarattığı eserini izlediği ve dünyayı bir bütün olarak gördüğü gündür.Bu şekilde, Tanrı Şabat’ı insanların günlük olaylardan arındığı, dünyevi meselelerden uzaklaştığı ve hayatı bir bütün olarak benimsediği bir gün haline gelmiştir. Hayat ne içindir ve kendimizi ruhani olarak nasıl yüceltebiliriz?

İşte bu yüzden, Mişkan’da yer alan türden yaratıcı işler Şabat’ta yasaktır. Buna benzer olarak, günlük hayatımızda yaptığımız ve bizim ruhani olarak yükselmemizi engelleyen televizyon seyretmek gibi aktiviteler de yasaktır. Şabat, Tanrı’nın yarattıklarını görme, tanıma ve O’nun dünya üstündeki hakimiyetini kabul ettiğimiz gündür.Bu yüzden Şabat’ta kişilerin kendilerini monoton olaylardan ziyade, dua etmeye ve aile birlikteliğine adaması gerekir. İşlerimizle ya da okulumuzla ilgili endişe duymak için altı günümüz var. Bugün sadece  Tanrı’nın günüdür  ve bugünde Tanrı’nın kutsiyeti tüm hareket ve düşüncelerimize sinmelidir.

Şabat’a bakan kişiler, Tanrı’nın otoritesini kabul ettiklerini tüm dünyaya göstermiş olurlar. Şabat, bir ayakkabıcıdaki tabela gibidir. O tabela, ayakkabıcının kapısında durduğu sürece çevredeki tüm insanlar ayakkabıcının hala çalıştığını bilirler. Fakat o tabela yok olduğunda herkes bilir ki ayakkabıcı emekli olmuştur. Aynı şekilde, Şabat’a bakmak da kişini ulu Tanrı’dan korktuğunun bir işaretidir. Bir Yahudi Şabat’a bakmayı bıraktığında Tanrı’ya olan inancından ‘emekli’ olmuş gibidir.

Fakat hala günümüzde, Şabat günü çalışmadığı taktirde geçinemeyeceğini iddia eden kişiler vardır. Gerçekten Tanrı’dan korkan Yahudiler buna inanmaz ve aşağıdaki hikayedeki gibi bir tutum sergilerler:

Bir adam atıyla yolda giderken, yanından zar zor yürüyen bir adam geçer. Adam yaşlıdır ve çok ağır bir yük taşımaktadır.

‘Sizi götürmemi ister misiniz?’ diye sorar at üstündeki adam. Yaşlı adam Kabul eder ve ata biner. Ancak sırtındaki yükü indirmez. Yaşlı adamı bir süre izledikten sonra, atı süren adamın merakı iyice artar: ‘ Neden sırtındaki yükten kurtulup ata yüklenmiyorsun?’ diye sorar.

Yaşlı adam cevap verir:’ Beni atınıza alacak kadar naziksiniz. Bu kadar ağır bir yükü atınıza nasıl yüklerim?’

‘Merak etme’; der diğer adam. ‘ Yükü kendi sırtında da taşısan, ata da yüklesen at ağırlığı kaldıracaktır. İşleri kendin için daha kolay bir hale getirip yükünü atın üzerine koyabilirsin.’

İşte bunun gibi, Şabat boyunca yüklerimizi Tanrı’ya yükleyecek kadar O’na inancımız olmalı.Dahası, diğer günler bizi kaldıran yine Tanrı’dır. Bu yüzden, Şabat’a baktığımız taktirde bir şeyleri kaybedeceğimiz düşüncesi yanlıştır. Uzun vadede, Şomer Şabat olan ( Şabat’a bakan ) kişiler Tanrı’ya inandıkları sürece sadece kazanırlar.

                                                        ASE   LEHA   RAV : KENDİNE RAV SEÇ

                                                                      RAV ELİYAU KOEN Z’’L:MAHAZİKE-TORA

                                                                                     BİRKAT AMİTSVOT

                                                                       Mitsvalara Söylenen Berahot’lar

                                                                                     BİRKAT  KOHANİM

 

D- Duhan’a çıkmadan evvel Kohen’lerin yaptıkları hazırlıklar ve Beraha esnasında cemaatin dikkat etmesi gereken hususlar :

“Birkat Kohanim” yapmayı engelleyen kusurları olmayan her Kohen, Talmid Haham olmamasına rağmen, bu önemli mitsva’yı yapmalıdır. Kendisinini Tora’nın bütün mitsvot’larını yerine getirdiğine kani olmamasına rağmen, dahası da, arada bir bazı mitsvot’ları istemeyerek de olsa çiğnediğini bilen Kohen’ler de, bu mitsva’dan kaçınmamalıdırlar.

Bunu bilen Beraha’yı alan cemaat fertleri, bu Kohen’in bize Beraha vermeye meziyeti yoktur diyerek, onu kabul etmemeleri doğru değildir. Esas Beraha’yı veren Yüce Tanrı’nın kendisidir. (Şulhan Aruh, Orah Hayim 128/39)

Bet a-Mikdaş’ta görevli Kohen’ler, günlük servislerine başlamadan evvel, girişte bulunan “Kiyor” denilen su haznesinden, ellerini ve ayaklarını yıkarlardı. Bu yıkamanın asıl amacı, temizlikten çok kutsiyet, kutsal göreve hazır hale gelmektir. (Bkz. Moşe Farsi Şemot Türkçe çeviri 30/18 açıklamalar)

Günümüzde de aynı şekilde, Kohen’lerin Beraha vermelerı onların kutsal görevleri olduğundan, onlar da ellerini yıkamaları gerekir. Ellerini yıkamayan Kohen’ler, “Birkat Kohanim “ yapamazlar. (Masehet Sota 39/1)

Amida’nın Behazara’sında, “Keduşa”dan sonra, Kohen’ler dışarı çıkarlar. Ayakkablarının bağlarını çözdüken sonra, ellerini yıkarlar. Yıkama işlemi - eğer varsa – bir Levi tarafından yapılır. Ellerini kuruttuktan sonra içeri giren Kohen’ler     “Retse” paragrafı başladığında, yalınayak (çoraplı olmaları şarttır) Duhan’a çıkarlar.

Bu sırada, Kohen’lerin arkaları cemaate dönük, yüzleri “Ehal a-Kodeş” i görür. Hazan “Sim Şalom” paragrafına başlamadan evvel –iki veya daha fazla Kohen olduğunda- “Kohanim” der ve Kohen’ler daha evvelden Tallet’le yüzlerini kapamış bir şekilde, ellerini gözleri hizasına kadar kaldırır ve şu Beraha’yı söylerler: “ Baruh Ata A…E…M...A...aşer kideşanu bikduşato şel Aaron ve tsivanu levareh et amo Yisrael   be-aava”

“Be –aava” kelimesini söylerken, yüzlerini cemaate döndürür ve herkes ayakta bir ağızdan büyük bir kavana ile Amen der. Hazan “Birkat Kohanim” textindeki bütün kelimeleri –ki toplam 15 tanedir- tek tek söyler ve Kohen’ler yüksek sesle bunları tekrar ederler. Son kelime olan “Şalom” dan sonra, Kohen’ler tekrar yüzlerini  “Ehal a-Kodeş” e çevirirler ve Tallet’leri ile örtülü olan yüzlerini açarlar.“Sim Şalom” paragrafından sonra, Duhan’dan inerek yerlerine dönerler.

                                                                                              TARİHİMİZDEN 

                                                                                    RAV MOŞE HAYİM BECERANO

Osmanlı İmparatorluğu’nun son ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Hahambaşı olarak kabul edebileceğimiz Rav Hayim Moşe Becerano 1846 yılında doğdu. 1873 yılına kadar Bulgaristan’ın Rusçuk şehrinde Hazan ve öğretmen olarak görev yaptı. 1878 yılında ise Bükreş’teki okulun yöneticiliğine getirildi. Burada Şelomo Rozanes’in öğretmeni oldu bu da onu ünlü tarihçi Avraam Galante ile buluşturdu. 1908 yılında Edirne şehrinin baş hahamı olarak görev yapmaya başladı. Rabi Hayim Nahum’un 1921 yılında görevini bırakmasından sonra 1931 yılındaki vefatına kadar Türkiye hahambaşılığı görevini vekaleten yürüttü.

Rav Hayim Becerano hem yabancı diller hem de Talmud konusunda uzman olarak bilinir. Girdiği birçok sınavdan başarıyla çıkan Rabi Becerano Talmud konusunda önemli bir otorite olarak kabul edilmiştir. Birçok yabancı dili bilen, konuşan ve yazılar yazan Rabi Becerano Cumhuriyetin ilk yıllarında son derece zor koşullar altında görev yapmış ve halkına yön vermeye çalışmıştır. Vefatının ardından 1952 yılına kadar resmi anlamda bir Hahambaşı seçilmemiştir. 1952 yılında Rav Rafael David Saban resmi olarak Hahambaşı görevine seçilmiştir.

                                                                                      MİMAAYAN

                                                                                       RavİsakAlaluf


                                                                                    VİDUY VE NEŞE

Uzak köylerden birinde bir arabanın sesi duyulmaktadır. Herkes dışarıya çıkıp gelenin kim olduğuna bakar. Genç bir çocuk gelenin Baal Şem Tov olduğunu ve Kipur gününü belki de bu köyde geçireceğini söyler.  Heyecan doruktadır. Baal Şem Tov önce köyün gabayları ile konuşur ve Hazan’ın nasıl dua ettiğini öğrenmek ister. Gabaylar tüm ayrıntıları teker teker iletirler aynı zamanda da Viduy yani itiraf zamanında Hazan’ın neşeli bir ses tonu kullandığını söylerler. Baal Şem Tov buna çok şaşırır. Öyle ya Viduy sırasında Hazanlar içli hatta ağlamaklı ses kullanırken bu Hazan neden neşeli bir ses tonu kullanmaktadır diye merak eder. Hazan’ın gelmesini ister.  Hazan heyecan içindedir ve düşüncesini büyük Rabi’ye açıklar. Viduy sırasında aklımda  bir kralın sarayını yemekten sonra  temizleyen bir hizmetkarı canlandırıyorum. Hizmetkar krala duyduğu büyük sevgi nedeniyle büyük bir neşe ile salonu temizler. Ben de Kralların kralı karşısında kendimi temizleme şerefine erişebildiğim için mutlulluk duyuyor ve neşe içinde bunu dile getiriyorum. Baal Şem Tov Kipur gününü o köyle geçirir. 

                                                                                         HAFTANIN SÖZÜ

                                                       Bilgeliğin  başlangıcı Tanrı korkusudur. (Teilim 110/10)