bultenTanrı, Moşe'ye Menora'daki "daimi kandili" besleyecek saf zeytinyağını Bene-Yisrael'den almasını söyler. Aaron bu aleviher gün, yakacak ve kandil "akşamdan sabaha" yanacaktır.

 

Bu Hafta İçin Saatler

 11ADAR

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5776

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

16:50

   18:10

-----

Yeruşalayim

16:55

18:15

Tel Aviv

17:10

    18:12

20ŞUBAT

Tel Aviv

17:15

18:17

İstanbul

17:30

    18:13

2016

İstanbul

17:37

18:21

İzmir

17:33

18:23

İzmir

17:40

18:30

    TETSAVE-תצוה

                                                                                                                                              

                                                                                             

                                                                               Peraşa Özetİ
                                                                            [www.chabad.org]

Tanrı, Moşe’ye Menora’daki “daimi kandili” besleyecek saf zeytinyağını Bene-Yisrael’den almasını söyler. Aaron bu alevi her gün, yakacak ve kandil “akşamdan sabaha” yanacaktır.

Koenler tarafından Mişkan’da hizmet ederken giyilmesi gereken giysiler tarif edilir: Tüm Koenler:

1) Ketonet – ketenden uzun bir entari; 2) Mihnasayim – keten don; 3) Mitsnefet ya da migbaat – keten bir sarık; ve 4) Avnet – bele sarılan uzun bir kuşak giyerdi.

 “Koen Gadol – Baş Koen” buna ek olarak şunları giyerdi:

5) Efod – mavi, erguvani ve kırmızıya boyanmış yün, keten ve altın ipliklerle dokunmuş, önlüğe benzer bir giysi; 6) Hoşen – üzerinde Yisrael’in on iki kabilesinin isimlerinin yazılı olduğu on iki değerli taş bulunan bir göğüslük; 7) Meil – eteğinde altın çanlar ve dekoratif narlar bulunan mavi yünden bir üstlük; 8) Tsits – alında taşınan ve “Tanrı için Kutsal” yazısını taşıyan altın bir levha.

Tetsave peraşası ayrıca Aaron ile dört oğlu Nadav, Aviu, Elazar ve İtamar’ın, yedi günlük Koenlik’e atanma törenlerini ve tütsünün (Ketoret) yakıldığı Altın Mizbeah’ı yapma konusundaki ayrıntılı talimatları da içerir.

 
 

                                                                                                                  

                                             Mİ-DRAŞ YİTSHAK

                                                    Rav İsak Alaluf

                                                                                       MİHAEL VE MOŞE

Haftanın peraşasını çalışırken genellikle metinde ne yazıldığı büyük önem taşır. Ne yazıldığının yanı sıra nasıl yazıldığı hangi sözcüğe yakın bulunduğu ve benzeri sorular Tora açıklayıcılarını oldukça meşgul eden sorulardır. Bu hafta okuduğumuz Tetsave peraşasında ne yazıldığından çok ne yazılmadığı daha büyük önem taşır. Çünkü bu peraşada Moşe Rabenu’nun ismi geçmez. Moşe’nin dünyaya geldiği Şemot peraşasından sonra her peraşada onun ismi varken bu peraşada Moşe’nin ismi yoktur. Tanrı klasik bir başlangıç yapmak yerine “veata tetsave – ve sen emret” ifadesi kullanmıştır.

Yaygın klasik açıklama Yahudilerin altın buzağı günahından sonra yaşadıkları ile ilgilidir. Tanrı bu günahtan sonra İbranileri yok etmek istemiş Moşe buna Tefila ile karşı durmuştur. Tanrı halkın yok edilmesi sonrasında Moşe’den büyük bir toplum yaratma sözü vermiş olmasına rağmen Moşe bu büyük sınavdan alnının akı ile çıkar. “Veim ayin meheni na misifreha aşer katavta – eğer onları affetmeyeceksen beni yazdığın kitaplarından sil” şeklindeki Tefila Tanrı’nın gözünde kabul görmüştür. Bene Yisrael yok olmaktan kurtulmasına kurtulmuştur ancak Moşe’nin ismi de Tetsave peraşasında yer almamıştır. Bir tsadiğin sözlerinin yerine geleceğine ilişkin inanç bu olayla bir kez daha pekişme durumuna gelmiştir. Otoriteler buradaki açıklamaya paralel olarak ismin neden Tetsave peraşasında yer almadığına dair soruları da şu açıklama ile bertaraf etmektedirler. Tetsave peraşası Moşe Rabenu’nun bu dünyadan ayrıldığı 7 Adar tarihinin civarına denk gelir. Buradaki remez yani gize göre  de ismin silindiği peraşada Moşe bu dünyadan ayrılışı yaşayacaktır. Bir başka açıklama da Moşe’nin kullandığı “misifreha – kitaplarından” sözcüğü ile alakalıdır. Bu sözcüğü “misefer haf – yirminci bölüm – kitap – peraşa” olarak dilimize çevirecek olursak ve Tetsave peraşasının Tora’daki yirminci peraşa olduğunu yinelersek o açıklama da yerine oturur.

Şimdi biraz daha derin bir açıklamaya bakalım. Moşe’nin ismi “mem – şin – he” harfleri şeklinde yazılır. Bu harflerin açık yazılımı ise şöyle olur: Mem harfi için “mem – mem”, Şin harfi için “şin – yud – nun, ve He harfi için de “he – alef.” Bu harflerden Moşe’nin ismi olan harfleri çıkardığımızda kalan harflerin toplamı (mem+yud+nun+alef – 40+10+50+1=101) yüz bir sayısını verir. Bu sayı iyilik ve merhametin meleği olan Mihael’in isminin sayısal toplamına eşittir.

Altın buzağı günahından sonra Tanrı kendisi Erets Yisrael yolunda topluma önderlik etmek yerine bir meleğini göndereceğini belirtmiştir ve bu melek de Mihael’den başkası değildir. Moşe bu konuda Tanrı’ya itiraz eder çünkü kendisinin Mihael ile aynı özelliklere sahip olduğunun bilincindedir. Yeoşua kitabının verdiği bilgi ışığında Moşe’nin ölümünden sonra melek Mihael Bene Yisrael’e katılır. “Yeoşua Yeriho yakınındaydı ve başını kaldırınca önünde kılıcını çekmiş bir adam gördü.ona yaklaşarak sen bizden misin karşı taraftan mı diye sordu. Adam “hiçbiri ben Tanrı’nın ordusunun komutanıyım şimdi geldim.” Dedi.” (Yeoşua 5/13-15) Melek Mihael Erets Yisrael’in fethinden kısa bir süre önce topluma katılmıştır.

Bilginlerimiz Mihael ile ilgili bir konuya daha dikkat çekerler. Bu melek hatırlama meleği olarak da bilinir. Gemara Masehet Hagiga 9’da “bir bilgiyi yüz kere tekrar etmiş olan kişi yüz bir kere tekrar etmiş olan kişi ile aynı şey değildir” ifadesi vardır. Unutkanlık meleği “sameh mem” olarak bilinir. Bu harflerin toplamı da yüz sayısına eşittir.  Bir kişi bir bilgiyi yüz kere tekrar ederse unutkanlık meleğinin etkisi altındadır. Ancak yüz bir kere tekrar etmesi onun anımsama meleğinin etkisi altında bulunmasını sağlar. Çünkü unutkanlık meleğinin amacı bizlere sahip olduğumuz Tora öğrenimini unutturmak ve bizi ondan mahrum bırakmaktır. Tora’yı Bene Yisrael’e getiren Moşe Rabenu akılda tutma yeteneği konusunda ehemmiyeti olan bir kişidir. Bu yüzden Rabiler tarafından Mihael ile aynı özelliklere sahip bir kişi olarak bilinmektedir.

Bir çok kitapta her peraşanın sonunda o peraşadaki cümle sayısı bir “siman – işaret” olarak verilir. Tetsave peraşasının sonunda da cümle sayısı yüz bir olarak verilmekte ve işaretin de sayısal olarak harflerinin toplamı yüz bir olan Mihael olduğu belirtilmektedir. Moşe’nin ismi bu peraşada üstü kapalı bir şekilde yer almaktadır. Moşe’nin “yazdığın kitaplardan beni sil” ifadesini yerine getirmek için Tanrı onun ismini bu peraşada zikretmemiştir. Ancak onun ismini tamamen de silmemiştir. Moşe Tanrı için son derece özeldir. İsminin açık yazılışını yukarıda verdiğimiz zaman Moşe isminin harflerinin olmadığı durumda kalan harflerin yüz bir sayısına eşit olduğunu ifade etmiştik. İşte bu peraşa yüz bir tane cümlesiyle hem Moşe’nin isminin kalan kısmını hem de Moşe’nin melekler seviyesinde olan bir özelliğini ihtiva etmektedir.

                                                                                             DİVRE TORA

                                                                                           Rav Berti Derofe

’Üst kenarındaki düzenleme kuşağı da kendisinin bir parçası olmalıdır…”(28:8)

Haham Yosef Hayim kitabı “Od Yosef Hay”da ,kişinin çocuklarının onun “kıyafetleri” olarak nitelendirildiğini öğretir. Zeharya kitabında Koen Gadol Yeoşua’ya hitaben yazıldığı gibi: “Üzerindeki kirli kıyafetleri çıkartın” Gemara bu pasuğun üzerine sorar: “Yeoşua kirli kıyafetlerle mi gezerdi? Hayır. Kıyafet derken aslında bahsedilen onun Yahudi olmayan (Goya) kadınlarla evlenmiş çocuklarıdır.”

Yukarıda getirdiğimiz “üst kenarındaki düzenleme kuşağı” pasuğundan çocuk eğitimi konusunda temel bir prensip öğreniriz. Çocuklarının Tora ve mitsvot yolunda giden iyi insanlar olmasını isteyen kişi, öncelikle kendisi o şekilde davranmalıdır. Pasuktan da anlaşıldığı gibi “kıyafet” yani çocuklar, “kendisinin bir parçası” yani kendisinin örnek davranışlarından etkilenerek kişiliklerini oluştururlar.

“Kaze Ree Vehaneh” kitabı bu prensibin ne kadar önemli olduğunu anlatmak adına yaşanmış bir hikayeyi getirir.

Rav Pelitnik, Hafets Hayim’in öğrencilerindendir. Kendisi İngiltere’nin Liverpool Şehri’nin Rav’lığını yapmıştır. Kendisi çok büyük bir Talmid Haham ve Tsadiktir fakat cemaatinin insanlarıyla bir türlü iyi ilişkiler kuramamıştır. Özellikle de en çok, zengin ve güçlü bir adam olan Cemaat Başkanı ile durmadan problemler yaşamaktadır. Bu adam Rav’ın hayatını karartmak için eline geçen her fırsatı kullanır ve Rav’ın verdiği kararları toplum içinde iptal eder.

Cemaat Başkanı bir gün Rav’a moralmen çökmüş bir şekilde gelir ve gözyaşları içerisinde sevgili biricik kızının Goy bir çocukla evlenmek istediğini belirttiğini anlatır.

“Ne yapacağım?!” diye sızlanır. Rav’a yıllar içerisinde verdiği bütün sıkıntılar için özür diler ve kızıyla konuşup onu bu kararından vazgeçmeye ikna etmesi için yalvarır.

Rav tabii ki kendi onurunu bir kenara bırakıp adamı affeder ve kızıyla konuşmayı kabul eder. Cemaat Başkanı eve gider ve kızını uzun çabalar sonunda Rav ile konuşmaya ikna eder.

Rav evine gelen kız ile saatlerce konuşup onu türlü yollardan bu yaptığı ile kendi ruhuna ve ailesine ne kadar büyük bir zarar vereceğini anlatır fakat nafile… Kız Rav’ın sözlerini dinler fakat kararından vazgeçmez.

Bir kaç gün sonra Cemaat Başkanı Rav’a gelir ve “Bana neden yardım etmedin?” der. “Nasıl olur da kızımı o goy ile evlenmemesi gerektiği konusunda ikna edemezsin?”

Rav Pelitnik “Gel sana Öğretmenim Hafets Hayim’den duyduğum bir hikayeyi anlatayım” der.

Bir keresinde çok ünlü bir doktor amansız ve bir çok çocuğun ölümüne sebep olan hastalıklardan birini geçiren bir ilaç bulur. İyi kalpli biri olduğundan dolayı köy köy, şehir şehir dolaşır ve ücret almadan hasta çocukları iyileştirir. Bunu yaparken vakit kazanmak amacıyla gideceği şehirlere önceden haber verir ki hastalar toplanıp onu aynı noktada beklesinler. Şehirden şehre gezerken, şehirlerden birinde bir grup eşkiya adamın üzerine çullanır. Yolda kullanmak üzere yanına aldığı bir miktar parayı alır, elindeki ilaçları ve o ilaçları yaptığı aletleri de nehre atarlar.

Doktor bir yandan canını bağışladıklarına şükrederken diğer yandan artık kurtaramayacağı yüzlerce çocuğu düşünerek çok büyük bir üzüntü yaşar. Şehir merkezine geldiğinden kendisini yapacağı konuşma için hazırlarken en ön sırada eşkiyaların ele başının hasta çocuğunu getirdiğini görür. Ona “Buraya gelin lütfen” der. Çocuğu muayene eder ve babasına dönüp “Ben aslında çocuğunu iyileştirebilirdim fakat bir grup eşkiya şehrin girişinde bana saldırdı ve ilaç ve aletlerimin hepsini nehre attı. Bu yüzden malesef yardımcı olamayacağım.” der.

O anda adam yaşanan bu elem olayın sorumlusunun kendisi olduğunu ve dolaylı yoldan da olsa oğlunun ölümüne sebep olduğunu farkına varır ve üzüntüden saçlarını yolmaya başlar. Fakat artık yaptığı hatanın geri dönüşü yoktur.”

Rav Pelitnik hikayeyi bitirir, karşısında oturan cemaat başkanının yüzüne bakar ve “Bilmelisin ki, Talmid Hahamların insanları etkileme ve doğru yola yönlendirme kuvvetleri vardır. Fakat bunu yapabilmeleri için ellerinde bazı aletlere ihtiyaçları vardır.

O aletler Tora’ya değer vermek, Talmid Hahamlara değer verip saygı göstermek, onları onurlandırıp onlara karşı saygılı olmaktır.

Eğer onlara bu şekilde davranılırsa, o zaman insanları doğru yola yönlendirme ve onları etkileyebilme gücü onların elindedir. Ama onlara saygısızlık edilir, onlar hor görülür ve onurlandırılmazlarsa üzerlerine düşen görevi asla yerine getiremezler.

Hikayedeki oğlunun ölümüne neden olan adam gibi sen de aynı şekilde kızını bu kötü durumdan kurtarmama engel oldun. Ona verdiğin eğitimde Rav’a saygı ve değer olmadığı, hatta Rav’ı küçük görmek olduğundan sözlerimin kızının gözünde bir değeri olmaması çok normal bir durum. Bilmelisin ki kızının bu büyük ruhani kaybının sorumlusu sensin!” der.

Cemaat Başkanı Rav’ın verdiği mesajı alır ve yıkılmış bir şekilde evine döner.

Bu yüzden çocuklarını Tora yolunda eğitmek isteyenler için temel prensiplerden biri, çocuğu Yahudi değerlerini, Tora’yı ve Talmid Hahamları gözlerinde asla küçülmeyecek şekilde takdir etmek ve değer vermektir.

                                                         ASE   LEHA   RAV : KENDİNE RAV SEÇ

                                                                      RAV ELİYAU KOEN Z’’L:MAHAZİKE-TORA

                                                                                     BİRKAT AMİTSVOT

                                                                         Mitsvalara Söylenen Berahot’lar

                                                                           BİRKAT  KOHANİM

B-Yisrael Milletini kutsama görevi, neden Kohen ‘lere verilmiştir ?

Bet a-Mikdaş ‘ta her gün, biri sabah diğeri  de akşam üstü olmak üzere, bütün Yisrael Milleti adına Tanrı ‘ya iki Korban sunulurdu. “ Olat Tamid “ diye adlandırılan bu Korban, kesimden sonra içi temizlenerek belli parçalara  bölündükten sonra, tuzlanıp tümü Mizbeah ‘ta (Sunak) yakılırdı.

Bütün Yisrael fertleri adına Korban ‘ları yapma ve Tanrı’ya sunma görevi, Kohen’lere aitti. Sabahki Korban ‘dan sonra Kohen ‘ler, cemaate yönelir ve “Birkat Kohanim “ dediğimiz kutsama işlemi ile görevlerini tamamlarlardı.

Maalesef 2000 seneye yakın zamandır yapamadığımız Korban ‘ların yerini,    günde üç kez söylediğimiz Tefila’lar yer alır. Bunlardan birincisi sabahki Korban’a tekabül eden “Şahrit” tefilasıdır. Amida duasının Behazara’sında “Avoda” ve “Odaa” paragraflarından sonra, Kohen’ler Duhan’da “Birkat Kohanim” söylerler.

“Yevareheha Aşem ve Yişmereha “ kelimeleri ile başlayan “Birkat Kohanim” ilk bakışta Kohen’lerin millete şahısları adına verdikleri Beraha’lar gibi görünürsede, aslında Beraha’ları veren Tanrı’dır. Nitekim Tora’da yer alan textin sonunda     “Ve samu et Şemi al Bene Yisrael vaani avarehem” diye yazılıdır.“Ve onlar [Kohen’ler] Benim İsmimi Yisrael oğullarına verecekler ve Ben onları kutsayacağım” (Bamidbar 6/27).

Esasında Milleti kutsamak için Tanrı’nın Kohen’lere yani elçilere ihtiyacı yoktur. Arzu ettiği anda istediğine herşeyi verebilme gücüne sahip olan Tanrı’nın bu törenden kasti şu olsa gerektir. İnsan oğlu, görmediği veya işitmediği, yalnız aklı ve mantığı ile bildiği bir gerçekten pek etkilenmez. Aynı şeyi gördüğü ve  duyduğu zaman etkisi çok daha kuvvetlidir

Bu bakımdan sağlığı, geçimi, güveni ve benzerleri gibi şeylerin hep Tanrı tarafından başına geldiğini bilmesine rağmen, bunların maneviyat bakımından kendisinden üstün olan birinden (örneğin : Babasından, Rabi’sinden ve cemaat içinde “Tsadik” diye tanınan şahıslardan) alacağı Berahar ile, kendisine daha çabuk ulaşacağına inanır. Kohen’lerin ağzından duyduğumuz iyi dileklerin etkisi de bu yöndendir. Aslında bunları bize veren şüphesiz ki Tanrı’nın kendisidir.

Talmud’un en tanınmış tefsircilerinden Raşi’nın torunu Raşbam’ın açıklaması söylediklerimizi teyit eder. Raşbam şöyle der ”[Kohen’ler !] Yisrael oğullarını kendi ağzınızla size ait Beraha’larla değil, Bana dua ederek, Benim onlara zikredeceğiniz  iyi dileklerle kutsayacağım” (Bamidbar 6/23).

                                                                                       TARİHİMİZDEN

                                                                              RABİ HAYİM NAHUM - 2

Görevinden istifa ettiği 1919'dan Kahire başhahamı seçildiği 1926'ya kadar Paris'te oturan Nahum, bu dönemde de siyasetle ilgilendi. Özellikle Fransız basınında kurulmakta olan Türkiye Cumhuriyeti  ilgili demeç ve röportajları yayımlandı. 1922'de Cumhuriyetin ilanından   önce yeni bir kampanyayla büyük güçlerin Ankara hükümetiyle barış anlaşmaları imzalamaları için çaba gösterdi. 1923'te Türk heyetinde yer alarak Lozan Barış Konferansına  katıldı. Bu hizmetinden ötürü Türk hükümeti tarafından “Efendi” unvanı verilerek ödüllendirildi.

Nahum 1926'da başhaham seçilmesi üzerine Kahire’ye  yerleşti. Kısa bir süre sonra senatör tayin edildi. Mısır’daki Yahudi Etütleri kuruluşunun kurucularından olan Nahum'un 1934'te iki eseri yayımlandı; Administration des biens privés et des palais royaux (Kraliyet Saraylarının ve Özel Mülkiyetinin Yönetimi) ve Recueil des firmans impériaux ottomans (Osmanlı İmparatorluğu Fermanları).

Mısır toplumu tarihi üzerine çalışmaları özel önem taşır. 1944'te Mısır Yahudileri Tarih Araştırmaları Derneği'nin (Société d'Etudes Historiques Juives d'Egypte) yeniden kurulmasına yardım etti ve onursal liderliğini yaptı. Dünya Yahudilerinin birbirleriyle ilişki kurmasına yardımcı oldu.

                                                           MİMAAYAN

                                                                        KAYNAKLARIMIZDAN

                                                                                RavİsakAlaluf

                                                                          BİREY İLE TOPLUM

Bizler dualarımızı toplu halde yapar hatta “minyan” yokluğunda bazı bölümleri atlamak zorunda kalırız. Tanrı herkesin duasını duyan ve yanıt veren olduğuna göre neden bireysel dua yerine bir arada olmak bir başka deyişle toplum olarak hareket etmek çok daha önemlidir? Bununla ilgili olarak Divre Şaul adlı kaynağın getirdiği örneğe yakından bakacak ve TaNaH’ta yer alan bir öyküyü kısaca Zohar’ın bakışı altında irdelemeye çalışacağız.

Melahim  II 4:13’te, peygamber Elişa, kendisine yardımcı olan, yer ve yemek hazırlayan  Şunam’lı bir kadına, onun adına Kral’a veya ordu komutanına bir şey söyleyebileceğini bildirir ve bir isteği olup olmadığını sorar. Kadının cevabı “Ben halkımın arasında oturuyorum” şeklinde gelir. Zohar’ın bu sözlere yaptığı açıklama, kadının hiçbir ayrıcalık istemediği ve kendisini halktan ayırma niyeti olmadığı yönündedir. Zira eğer bunu istemiş olsaydı, Tanrı katındaki yargısı da halktan ayrı bir şekilde gerçekleşecekti ve Yahudi geleneksel felsefesine göre, bir kişinin yargısı, bir toplumun yargısına göre daima daha ağır gerçekleşir. Zira bireyler günah işleyebilirler; fakat halk daima kutsaldır. işte bu yüzdendir ki toplumsal olarak edilen duaların kabulü daha kolaydır.

                                                                                         HAFTANIN SÖZÜ

                              Sakın  kötü  davranış  ve  icraatlarında  özenle  yarattığım  dünyayı  yok etme.  (Midraş Kohelet Raba)