bultenMoşe'ninkayınpederi Yitro, Tanrı'nın Bene-Yisrael için gerçekleştirmişolduğu büyük mucizeleri duyup, Midyan'dan ayrılır ve Yisrael kampına katılır.

Bu Hafta İçin Saatler

 20ŞEVAT

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5776

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

16:32

   17:52

-----

Yeruşalayim

16:38

17:58

Tel Aviv

16:51

    17:53

 30OCAK

Tel Aviv

16:57

17:59

İstanbul

17:04

    17:46

2016

İstanbul

17:12

17:55

İzmir

17:09

17:59

İzmir

17:17

18:07

       YİTRO- יתרו

                                                                                                                                              

                                                                                             

                                                                               PeraşaÖzetİ

                                                                           [www.chabad.org]

Moşe’nin kayınpederi Yitro, Tanrı’nın Bene-Yisrael için gerçekleştirmiş olduğu büyük mucizeleri duyup, Midyan’dan ayrılır ve Yisrael kampına katılır.Yanında Moşe’nin eşi Tsipora ile iki oğlu Gereşom ve Eliezer’i de getirir. Yitro Moşe’ye,halkın yönetimi ve adaletin dağıtımı görevinde kendisine yardım edecek hiyerarşik bir ekip kurmasını önerir. Bene-Yisrael Sinay dağının karşısında kamp kurarlar ve Tanrı burada onlara, kendilerini Kendi “Koenler Krallığı ve kutsal Halkı” olarak belirlediğini bildirir. Halk buna, Tanrı’nın söylediği her şeyi yerine getireceklerini beyan ederek cevap verir.

Üçüncü ayın (Sivan)altıncı gününde, yani Mısır’dan Çıkış’tan tam yedi hafta sonra, tüm Bene-Yisrael Sinay dağının eteğinde toplanır. Tanrı şimşek, gök gürültüleri, bulut ve duman içinde açığa çıkar ve Moşe’yi dağa çıkmaya davet eder.

Tanrı On Emir’i aktarır. Bunlara göre, Yisrael Tanrı’ya inanacaklar, putlara ibadet etmeyecekler, Tanrı’nın İsmi’ni boş yere telaffuz etmeyecekler, ebeveynlerini onurlandıracaklar, Şabat’ı gözetecekler, cinayet, zina ve hırsızlıktan tamamen uzak duracaklar,yalancı tanıklık yapmayacaklar ve başkasına ait herhangi bir şeyi arzulamayacaklardır. Halk Moşe’ye başvurur ve yaşadıkları tecrübenin çok güçlü olması nedeniyle hayatta kalamayacağından korktuğunu söyleyerek, Tanrı ile aralarında aracılık yapmasını ister.

                                      Mİ-DRAŞ YİTSHAK

                                             Rav İsak Alaluf

  On Emir’de yer alan üçüncü emir Tanrı adının boş yere kullanılmaması yönünde bir mitsva olarak karşımıza çıkar. “Lo tisa et şem Ad… E.loeha laşav ki lo yenake Ad… et aşer yisa et şemo laşav – Tanrı’nın adını boş yere ağza almayacaksız. Çünkü Tanrı Adını boş yere ağza alanları suçsuz tutmayacaktır.” (Şemot 20/7)

Bu konuda birçok bilgin farklı görüşler bildirmektedirler. Ancak hepsinin ortak görüşü Tanrı adına boş yere yemin edilmemesi yönündedir. Bunu da Vayikra kitabında bir mitsva olarak bir kez daha okumak mümkündür. Konuyu Sifra adlı kaynağın görüşü ile değerlendirelim: “Velo tişaveu bişmi laşeker – İsmimle yalan yere yemin etmeyin.” (Vayikra 19/12) Bilgeler bunu şöyle açıklar: Şemot kitabında söylendiği gibi “Adımı boş yere ağza almayacaksın” bu sadece Tanrı’nın dört harfli ismi ile ilgili olabilir mi? Nereden bu yasağın bütün isimleri için geçerli olduğunu anlarız? Metin “bişmi – Adımla” demektedir. Buradan hareketle Tanrı’nın sahip olduğu her isim için bu geçerlidir.

Burada “laşav” sözcüğünün tam anlamının ne olduğunu analiz etmek gerekir. Targum Onkelos bu kelimenin iki farklı çevirisini yapar. Bir tanesi “boş yere” diğeri ise “yalan yere”. Buna göre yalan yere yemin etmek sadece yasağın bir kısmını oluşturmaktadır. Gereksiz bir şekilde bol bol kullanım da yasağın diğer kısmını ortaya koymaktadır. Raşi bunu şöyle açıklar: “ Boş yere ve hiçbir şey için. (Hinam laevel)

‘Şav’ sözcüğünün iki farklı anlam taşıdığına bir başka destek ise Havanat Hamikra adlı kaynaktan gelir. Bu kaynak farklı iki yerde okunan on emir metinlerine dikkat çeker. Yalancı şahit ile ilgili emirde Şemot kitabında yani peraşamızda ‘ed şeker’ ifadesine yer verilirken Vaethanan peraşasında okunan on emir’de yalancı şahit “ed şav” olarak nitelendirilir. Şelomo Ameleh Mişle adlı eserinde (24/28) “komşuna yalancı şahit olma” derken ‘hinam’ ifadesini kullanmaktadır. Hinam herhangi bir kazanç beklemeden boş şeyler için gereksiz ifade olarak tanımlanırken, şeker boş ve var olmayan şeyi varmış gibi göstermek anlamına gelmektedir.

Ramban burada boş yere yemin kavramına başka bir açıklama getirir. Kişi bilinen bir şeyin o şekilde olduğu veya olmadığı hakkında Tanrı ismi ile yemin etmemelidir. Çünkü bu herkes tarafından bir gerçektir ve yeminle ifade edilmesi gereksizdir.

Emir bu kadarla da kalmaz. Aynı zamanda bu emir ihlal edildiği zaman hangi yaptırımla karşı karşıya olduğumuzu da bildirir. On emir içinde ödülü belirtilen tek emir “anne ve babaya karşı saygılı olma” emri iken yaptırımı açıkça olan tek emir de “Tanrı’nın ismini boş yere kullanma” karşısında belirtilen yaptırımdır. Birçok kişi Tanrı’nın isminin boş yere kullanılmasının o kadar da önemli bir yanlış olmadığını zannederler. Hâlbuki bu yanlış Tanrı’yı izlememekten bile daha ağır bir yanlıştır. Bir katil veya zina yapan bir kişiye sıklıkla rastlanmaz. Çünkü bunu yapmamak konusunda korku faktörü vardır. Ancak ağzını yalan yere yemin etmeye alıştırmış bir kişi bir gün içinde defalarca lanete neden olacak ifadelere yer verebilir. O kadar ki artık neye yemin ettiğinin farkında bile değildir. Eğer onu uyaracak olursak ve “neden yemin ettiğini” sorarsak bu kez de yemin etmediği yönünde yemin etmeye başlayacaktır.

Bene Yisrael yalan yere yemin etmekten dolayı da galutta bulunmaktadır. Bu gerçekten çok ciddi bir suçtur. Çünkü kişi her an ve her yerde Tanrı’nın ismini açıkça ihlal etmekte, (hilul Aşem yapmakta) ve bu konuda hiçbir yarar da sağlayamamaktadır.   

İbn Ezra’nın açıklamasının temelini “nasıl ki Tanrı’nın ismi gerçekse ağızdan çıkan sözlerin de gerçek olması” ilkesi oluşturmaktadır. Yeşayau peygamber 43/10’da bizlerin Tanrı’nın şahidi olduğumuzu söylemektedir. Yalan yere yemin etmek bu şahitliği bozacak karakterdedir. Lord Samuel David Luzzato boş yere yemin eden kişinin insanın kanunlarından korkmadığını çünkü yemin ettiği sürece insanların ona inandığını söyler. Onun yalanları nadiren ortaya çıkar. Onun için Tanrı’nın mahkemesinde temize çıkması mümkün değildir. Onun için de bu emirde bu yanlışın yaptırımı net bir şekilde ifade edilmektedir.

Bu emir sadece Tanrı ismiyle boş yere veya yalan yere edilen yeminleri kapsamamaktadır. Gereksiz bir şekilde kullanılan Tanrı’nın ismi aynı yanlış kategorisine girmektedir. Beraha levatala yani boş yere beraha söylemek bunlardan bir tanesidir. Gemara Masehet Berahot 33/B’de boş yere beraha söyleyen bir kişinin “Tanrı’nın ismini boş yere kullanma” emrini ihlal ettiği belirtilir. Rabbi Menachem. Kasher Tora Şelema adlı eserinde şöyle der: “Gereksiz yere beraha söyleyen veya kavana olmadan veya zamanı gelmeden Tefila söyleyen kişi, Tanrı’nın ismini boş yere kullanmış olur. Onun için de “suçsuz tutmayacaktır” ifadesi kullanılmıştır.”

                                                                                      DİVRE TORA

                                                                           Rav İzak Peres

10 Emir iki genel gruba ayrılmıştır. İlk beş emir kişinin Tanrı ile arasındaki ilişki kurallarına değinirken, diğer beşi kişinin diğer insanlarla olan ilişkisine odaklanır.

Anneye ve babaya hürmet etme emri birinci grupta yer alır. Bu emir neden kişinin Tanrı ile arasındaki ilişkinin değinildiği birinci grupta yer almaktadır?Tora şöyle bir açıklama yapmaktadır: Anne ve babasına saygı göstermeyen herkes Tanrı’yı da saygı göstememiş olur. Bu yüzden bu emir kişinin Tanrı ile arasındaki ilişkilerin değinildiği birinci grupta yer alır. Peki, bu neden böyledir? Çünkü anne ve babasıa saygı gösteren kişiler otoriteyi kabul etmeye ve Yahudi geleneklerini devam ettirmeye hazırdırlar. Öte yandan, ailesinin otoritesine karşı gelenler Tanrı’nın da otoritesini inkar etmeye meyillidir ve geleneklerini devam ettirmeyeceklerdir. Matan Tora zamanından beri Yahudi milletini birbirine bağlayan bağlara sırtlarını döneceklerdir.

İşte bu yüzden, Tora’da anne babasına saygı gösteren  insanların ömürlerinin uzayacağını da yazmaktadır.

Bu, hem kendi yaşamları hem de Yahudiliğin ömrünün uzayacağı anlamına gelmektedir. Kendisini dünyaya getiren insanlara karşı saygı gösteren herkes kendi çocuklarından da aynı saygıyı görecek, dolayısıyla daha huzurlu bir hayata sahip olacaklardır.

Tersi oldugunda, ailesine karşı saygı göstermeyen kişiler kendi çocuklarına kötü örnek teşkil ettiklerinden kendileri de aynı muameleye maruz kalacaklardır.

K  üçük bir çocuk annesinin bir yemeği düşürdüğüne tanık olur. ‘Seni beceriksiz şey! Hiçbir şeyi doğru yapamaz mısın sen? ‘diye bağırır çocuk. Çocuğun babası bunu duyar ve ‘Senin neyin var? Annene böyle mi konuşuyorsun?’diyerek oğlunu azarlar.

Çocuk şaşkınlıkla babasına bakar ve şöyle der’ Ama o da baba anneme elleri titrediği için bir şey düşürdüğünde böyle bağırıyor.’

Bir kişinin anne babasına gösterdiği saygısızlıkta, nesilden nesile geçer.

Ailesinden Yahudi geleneklerini öğrenip uygulayan kişiler Yahudi milletinin bir parçası olurlar ve böylelikle Yahudi nesilleri ile sonsuz bir bağ kurarlar.

Bu şekilde Yahudilik asla son bulmaz.

                                              ASE   LEHA   RAV : KENDİNE RAV SEÇ

                                    RAV ELİYAU KOEN Z’’L:MAHAZİKE-TORA

                                                                         BİRKAT AMİTSVOT

                                                             Mitsvalara Söylenen Berahot’lar

E- Birkot a-Tora :

Diğer Mitsvot ‘lar gibi “ Tora öğrenimi “ mitsva’sından evvel de Beraha söylemek gerekir. “Tora öğrenimi “ bütün mitsvot’ların en değerlisidir ve hepsine birden eşdeğerdedir. “ ve Talmud Tora keneged kulam “ (Mişna masehet Pea 1/1). Bu Mitsva’nın değeri sonsuz olup, günün her zamanında, öğrenmek ve öğretmek mecburiyetimiz vardır.

Sabah-akşam söylediğimiz “Keriat-Şema” da şöyle yazılıdır. “ veşinantam levaneha ve dibarta bam. Beşivteha beveteha uvlehteha badereh, uvşohbeha uvkumeha (Devarim 6/7) “Çocularına öğret, konuşmaların [devamlı] onda olsun. Evinde otururken, yolda giderken, yatarken ve kalkarken “ kısaca “Yaase adam Tora’to keva umelahto aray “ (Pirke Avot 1/15) “İşimizi-mesleğimizi geçici addetmeli, Tora öğrenimini esas ve sabit yapmalıyız.”

Arvit Tefila’sında Tanrı’ya şöyle sesleniriz : “ Ulu Tanrım ! Yatışımızda ve kalkışımızda senin kurallarından söz edeceğiz. Tora’daki sözcüklerle, emirlerin ve kurallarınla, sonsuza dek sevinip mutlu olacağız. Çünkü onlar yaşamımızdır. Günlerimizi çoğaltırlar (uzatırlar). Bu yüzden gece gündüz onlardan behsedeceğiz.”

Tora öğrenimi mitsva’sının bu özelliğinden hareketle, ilk bakışta cevapsız gibi görünen aşağıdaki soru, kendiliğinden cevaplanmış olur. Soru şöyledir: Bir Mitsva, uzun aralıklarla günde birkaç kere tekrarlanırsa, Alaha’ya göre, her tekrarlayıştan  evvel ona tekrar Beraha söylenmelimidir ? Örneğin, günün değişik zamanlarında Suka’ya girip yemek yiyen biri, her yemekten önce “leşev ba-Suka “ Beraha’sını söylemelidir. Sabah yemeğinde söylediği Beraha, öğle yemeğindeki Beraha söyleme mükellefiyetini muaf kılmaz.

Tora öğrenimi Mitsva’sı için, neden bu kural geçerli değildir ? Alaha’ya göre neden sabah söylediğimiz Tora Beraha’sı, gece yatıncaya kadar, [öğrenime gün boyunca uzun aralıklar vermemize rağmen ] bizleri bir daha Beraha söylemekten muaf  kılar?

Yukarıda yapığımız izahata göre cevap basittir. Öğrenime her ara verişimizde niyetimiz, ilk fırsatta ona devam etmektir. Çoğu zaman yürürken, istirahat ederken düşüncemiz, herzaman ondadır. Biraz evvel okuduğumuz, öğrendiğimiz konu veya alaha, işittiğimiz bir Hiduş, kulaklarımızda çınlamaya devam eder ve onun sevinci ve mutluluğu içinde oluruz. Her an öğrenime devam etmek isteriz. Bu bakımdan ara vermek söz konusu değildir. Sabahki Beraha, gece yatıncaya kadar geçerlidir.

Bazen gündüzün – bilhassa Şabatları –  bir iki saat uyumamıza rağmen, bu bile ara vermek sayılmaz. Zira uyumamızın sebebi, istirahat etmek,  yeni ve zinde bir kuvvetle tekrar öğrenime devam etmek gücüne sahip olmaktır. (Şulhan Aruh. Orah- Hayim 47/    10-11. orada bakınız Mişna Berura )

                                           

                                                                    TARİHİMİZDEN

                                                                     RABİ YAKİR GERON

Edirne'de 18. ve 19. yüzyıllarda din adamları yetiştirmiş Geron ailesinden olan Yakir Geron 1813 yılında doğmuştur. 1835 yılında henüz 22 yaşında iken Edirne şehrinin hahambaşısı olmuştur. 1846 yılında Edirne'de meydana gelen büyük yangın, Yahudi cemaatine büyük zararlar vermiş, hahambaşı Yakir Geron'un çabasıyla cemaat yeniden ayağa kalkmıştır. Bu başarısı sayesinde hem padişah Abdülmecid’in  ilgisini çekmiş, hem de tüm Osmanlı Yahudileri tarafından sevilmiş ve "Rabi Presyado" lakabını almıştır. 1863 yılında padişah Abdülaziz  tarafından İstanbul'a çağrılarak İstanbul hahambaşısı olarak görevlendirilmiştir. 1871 yılında görevini bırakarak Kudüs'e yerleşmiş ve 11 Şubat 1874'te hayata veda etmiştir.

Edirne Hahambaşısı olarak başarısı ve yenilikçi görüşleri İstanbul Hahambaşılığına getirilmesini sağlamıştır. Kendisinden beklenen, 1856  Islahat Fermanı çerçevesinde Rum ve Ermeni millet sisteminde yapılan yeniden yapılandırmanın Yahudi millet sistemine de uyarlanması idi. Göreve gelir gelmez gerekli reformların yapılması için çalışmaya başlamıştır. İstanbul'un çeşitli bölgelerinden 14 temsilciden oluşan bir komite oluşturmuş, başkanlığına da reform taraftarlarının başını çeken, dönemin en varlıklı ve etkili Yahudilerinden Avraam de Kamondo’yu getirmiştir. Bu komite ise yeni düzenlemeleri oluşturmak üzere 12 cemaat yöneticisi ve 4 hahamdan oluşan bir komisyonu görevlendirmiştir. Bu komisyonun ürünü olan yeni düzenleme "Hahamhane Nizamnamesi" olarak bilinmektedir. Padişah tarafından 21 Mart 1865'te onaylanmış ve 3 Mayıs 1865'te Takvim-i Vekayi'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Düzenlemenin bu kadar çabuk hazırlanmasına memnun olan padişah Yakir Geron'u Mecidiye nişanı ile ödüllendirmiştir.

"Hahamhane Nizamnamesi" ile İstanbul Hahambaşısı idari konularda tüm imparatorluk Yahudilerinin lideri haline gelirken, dini anlamda sadece İstanbul'da yaşayan Yahudilerin lideri olarak kaldı. Farklı pozisyonlardaki dini liderlerin yetkileri konusunda yaşanan karmaşa, ileriki yıllarda ciddi sorunlara yol açmış, sonuçta Yakir Geron'un 1872 yılında görevini bıkkınlık içerisinde bırakmasının sebeplerinden biri olmuştur. "Hahamhane Nizamnamesi" ile ayrıca, idari konularda hahambaşıya danışmanlık yapmak üzere "Meclis-i Cismani" adında laik bir komite kurulmuştur. Avir Yaakov adlı eserin yazarıdır.

                                                                                   MİMAAYAN

                                                                            KAYNAKLARIMIZDAN

                                                                                  Rav İsak Alaluf

Rabi Şimon ben Elazar Rabi Akiva tarafından öğretilen bir meseli aktarır: taş yontucu bir adam büyük bir dağın tepesindeki bir kayayı oymakta ve oyduğu parçaları Yarden nehrine atmaktadır. Bunu görenler ona  “ne yapıyorsun” diye sorarlar.  O da dağı sökmekte olduğunu ve parçalarını da nehre attığını söyler. Görenler bunun çok çok anlamsız olduğunu ve hiç bir zaman bir dağı yerinden de monte etmenin olanak dışı olduğunu belirtseler de o onları duymaz ve işini yapmaya devam eder. Avot de Ribi Natan 7’de Rabi Akiva şöyle der: Tora da bir dağa benzer ve onu yontmakla hiç bir zaman bitiremezsin. Ancak bu da Tora öğretimine ara vermeyi gerektirmez. İnsan parça parça öğrenimini sürdürmeli ve hedeflerini her zaman yükseltmelidir.

                                                                                 HAFTANIN SÖZÜ

                                “Mevcudiyetimizin tüm amacı olumsuz alışkanlıklarımızı yenmektir”.

                                                                         ( Gaon mi Vilna)