aile perasasi

Her insanın içinde birbirine zıt iki dürtü bulunur. Bunlardan biri, insanın cömert davranarak zamanını, eşyalarını ve enerjisini başkalarıyla paylaşmasını ister. Diğeri ise, insanın cimrilik yapıp, sahip olduğu her şeye bağlanmasına, hatta bunları diğerleriyle paylaşmaktan kaçınmasına neden olur.

Yahudi insanlar, Mişkan'ın yapımı için gerekli altın ve gümüşlerin toplandığı zaman, katılımcı olmayı seçme fırsatıyla karşı karşıya kalmışlardı. Mişkan, Yahudi insanların İsrael topraklarına doğru çölde yaptığı yolculukları sırasında Tanrıya ibadet etmek amacıyla kullanacakları o güzel yapı idi. Mişkan'a giren herhangi bir kişi, Tanrının aslında tam da yanında olduğunu hemen hissedebiliyordu. Kimse, bağış yapmaya zorlanmamıştı. Her şey gönüllü olmalıydı. Bu önemli bir sınamaydı ve Yahudiler, kalplerini cömertçe açarak ve gerekli bağışları yaparak bu sınmamayı başarıyla geçmişlerdi. Hatta o kadar cömertçe davranmışlardı ki, ihtiyaçtan fazlası toplanmıştı. Buradan, karşımıza çıkan her fırsatta alıcıdan çok verici olmanın yollarını aramamız gerektiğini öğrenmeliyiz.

HİKEYE
Hikayemizde, bir kız kabini açar ve ihtiyaçlı bir arkadaşına yardım eder.

"VER VE AL "
Bu gezi, sınıfın şimdiye kadar yaptığı en güzel geziydi. Reva ulusal ormanının muhteşem manzaraları ve harika şelaleleri, bütün herkesi büyülemişti. Hava çok güzeldi. Yaptıkları uzun doğa yürüyüşünden sonra, çocuklar şırıl şırıl akan kaynağın yanında mola vermiş ve daha önceden hazırladıkları öğle yemeklerini yemeye başlamışlardı.
Herkes iştahla yemeklerini yiyordu. Normalde epey konuşkan olan gruptan şimdi çıt çıkmıyordu. Etraftaki tek ses akan suyun çıkardığı şırıltılardı. Sessizlik ani bir çığlıkla bozuldu: "Buna inanamıyorum!" dedi Ceni, kırmızı yemek çantasını harıl harıl karıştırırken.
"Ne oldu Ceni?" diye sordu onun yanında oturan Lina.
"Yemek paketimi evde unutmuşum!" dedi Ceni üzgün bir sesle.
Lina sessizleşti. Arkadaşı için üzülmüştü. Kendi öğle yemeğinden bir parça ona ikram etmeyi aklından geçirdi. Ancak, yürüyüşün ardından o kadar acıkmıştı ki, evden getirdiği azıcık yiyeceğin birazını nasıl ona verecekti? Ama Lina, hala, içinde öğle yemeği paketinin olmadığı kesin olan çantasını karıştıran Ceni'ye bir kez daha baktığında kalbinin açıldığını hissetti.
Lina, Ceni'nin omuzuna dokundu. Kız, yaşlı gözleriyle Lina'ya baktı. Lina elinde bir elmayla, bir paket bisküviyi ona uzattı. " Ben artık doydum. Yanımda fazladan yiyecek bir şeyler var. Biraz almak ister misin? "
Ceni bir anlığına tereddüt etti, ancak yiyeceği minnettarlıkla kabul etti. "Çok teşekkür ederim!" dedi.
Ama daha kızların konuşmalarına fırsat kalmadan sınıf arkadaşlarından biri Debi, onlara doğru geldi. "Ceni, lütfen sandviçimin yarısını al... gerçekten çok doydum..."
Kısa bir süre sonra bir başkası elinde bir paket cipsle geldi. Bir kutu kola ortaya çıktı. Bir an içinde bütün sınıf, şaşkına dönmüş Ceni'nin etrafında, yiyeceklerini hep beraberce paylaşıyor, gülüp eğleniyordu. O an, çocukların bir daha unutamayacakları o büyülü anlardan biri olmuştu. Gezinin geri kalanı, ilk bölümünden çok daha eğlenceli olmuştu. Bütün sınıf, sadece paylaşarak hissedebilecekleri özel bir birlik duygusu hissetmişti.
Kızlar, eve dönmek için otobüse bindiklerinde Lina Ceni'ye göz kırpıp "Öğle yemeğini unuttuğun ve hepimiz için akıllarımızdan çıkmayacak bir gezi yarattığın için teşekkürler " dedi.

TARTIŞMA SORULARI

3-5 YAŞ

Soru: Lina, Ceni'nin öğle yemeğini unuttuğunu ilk fark ettiğinde neler hissetti?

Cevap: Arkadaşı için üzülmüştü ama kendi yemeğini paylaşmak istemiyordu.

Soru: Paylaşmaya karar verdikten sonra nasıl hissetti?

Cevap: Kendini mükemmel hissetti. Yemeklerini paylaşarak, o ve yanlarına gelen diğer çocuklar sadece vererek hissedilen o özel duyguları paylaşmışlardı.

6-9 YAŞ

Soru: Sizce diğer çocuklar neden kendi yemeklerini ancak Lina'nın Ceni'ye yiyecek verdiğini gördükten sonra paylaştılar?

Cevap: Birçoğu Ceni'nin stresini fark etmişti. Ama kalplerini açıp, cömert davranmak için tereddüt ettiler. Ama Lina'nın bencilliğinin üstesinden geldiğini görünce, güçlendiklerini ve kendilerinin de aynı şekilde davranabileceklerini fark ettiler.

Soru: Tanrıya güvenen bir insan kendini nasıl daha cömert hale getirir?

Cevap: İnsanlar genellikle vermekten çekinirler, çünkü bu davranış yüzünden kayba uğrayacaklarını sanırlar. Ama Tanrıya güvenirsek ve ihtiyaç duyduğumuz zaman bize verebilecek sınırsız kaynakları olduğunu fark edersek, bu korkumuzdan sıyrılabilir ve başkalarına vermek için güven kazanırız. Bu, özellikle en büyük 'Veren' Tanrının bizlerin daha cömert, sevgi dolu bireyler haline gelmemizi istediğini anladığımızda daha da önem kazanır.

Soru: Kendi bakış açınızı genişletip başkalarına cömertçe bir şeyler verdiğiniz bir zamanı hatırlıyor musunuz? Kendinizi nasıl hissetmiştiniz?

10 YAŞ VE ÜSTÜ

Soru: Sizce çocuklar birlik olup arkadaşlarına yardım ettikten sonra neden kendilerini birbirlerine daha yakın hissettiler?

Cevap: Bencillik duygusu veya vermek istememe, insanlar arasında engeller yaratır. Düşündüğümüzden daha fazlasını vermek zorunda kalmamak için başkalarıyla yakınlaşmaya korkarız. Hikayedeki çocuklar gibi, verme riskini göze aldığımızda, bu rahatsız engellerin mucizevi şekilde çöktüğünü hissederiz ve kendimizi etrafımızdakilerle beraber görürüz. İşte bu hikayedeki sınıfın deneyimlediği olaydır. En çok vermek isteyenler en mutlu insanlar haline gelmişlerdir.

Soru: Bir insan nereye kadar kendinden vermek istemelidir?

Cevap: Tora bizlere " Başkalarını kendiniz kadar sevin" der. Yani, bizler öyle bir seviyeye ulaşmalıyız ki, bizim için, başkalarının ihtiyaçları da, kendi ihtiyaçlarımız kadar önemli hale gelmeli. Bu aşamada, kişinin vermek istediklerinde bir sınır yoktur. Ancak gerçekçi olursak, bu ancak uzun bir sürede erişilebilecek bir seviyedir. Bu işin iyi bir kuralı, her zaman vermekten rahatsız olmayacağımız miktarın biraz daha üstüne çıkmaktır. Yavaş yavaş kalbimizin açıldığını ve verme isteğimizin de arttığını hissederiz. Bu duygu en tatmin edici duygulardandır ve hayatın en önemli amaçlarından biridir.

Soru: Kendi bakış açınızı genişletip başkalarına cömertçe bir şeyler verdiğiniz bir zamanı hatırlıyor musunuz? Kendinizi nasıl hissetmiştiniz?