Bu Hafta İçin Saatler

6 TİŞRİ

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5776

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

18:03

19:23

-----

Yeruşalayim

16:54

18:14

Tel Aviv

18:23

    19:34

19EYLÜL

Tel Aviv

17:13

18:15

İstanbul

18:54

    19:34

2015

İstanbul

18:42

19:22

İzmir

19:06

19:54

İzmir

18:53

    19:43   :

         VAYELEH

                                                                       23  Eylül 2015 KİPUR(ORUÇ)                                                                                                                                           

PERAŞA ÖZETİ (Devarim 30:1-30)

[www.chabad.org]

Vayeleh ("gitti") peraşası, Moşe'nin dünyevi yaşamının son günlerini anlatır. "Bugün yüz yirmi yaşındayım" der halka, "artık çıkıp gelemeyeceğim". Liderliği Yeoşua'ya devreder ve daha sonradan güvenli bir şekilde Aron Aberit'te saklamaları için Leviler'e vereceği Tora rulolarını yazar (ya da yazmayı tamamlar).

                                                                                            

 DİVRE TORA

Rav İsak Alaluf

“Ve onu bir çok kötülük bulacak ve o gün Tanrı’m aramda olmadığı için bu kötülükler beni bulmuş değil midir? diyecek. Ve o gün yapmış olduğu bütün kötülükler yüzünden Yüzüm’ü tam olarak gizleyeceğim. (Devarim 31/17-18)

Rambam’a göre suçun kabulü ve hatadan duyulan pişmanlık hala tam bir itiraf değildir ve Tanrı yüzünü gizlemeye devam eder. Bu süreçte halkın başına birtakım felaketler gelir. Burada gizlene Tanrısal merhamet değil “son kurtuluş” dediğimiz geula’dır. Ancak Tanrı’nın halka olan davranışında gizli bir nokta, geula’ya yönelik bir ipucu da barınmaktadır.

Sefer Ahinuh’ya yer alan 363 numaralı mitsva yukarıdaki açıklamayı anlamamız için bizlere yardımcı olur. Bu mitsva aslında itiraf yani viduy mitsvasından başka bir şey değildir. Bu mitsvanın açıklamalarına baktığımız zaman viduy yapmanın yararlarını da görmüş oluruz.

Duyduğumuz pişmanlığı itiraf etmemiz bizlere başkası ile konuşma hissini uyandırır. Böylelikle kişi olarak Tanrı’nın varlığı ve her şeyi bildiği konusunda bilgilenir ve sorumluluk bilinci artar. Bu bilinç ne kadar fazla ise kişinin duyduğu pişmanlık o derece büyük olur.   Sözlü ifademiz bu süreci hem daha etkin hem de daha kalıcı bir şekle sokmamızı sağlar.

Teşuva yapan kişinin sözlü bir de taahhüdü gerekir. Rambam bu taahhüdün bir kez daha asla bu yanlışa dönülmeyeceğinin dile getirilmesi olduğunu Sefer Amada  İlhot Teşuva’nın hemen ilk satırlarında ifade eder. Bu öylesine bir taahhüt olmalıdır ki kişinin kendisi bir yana Tanrı bile  o kişinin bir kez daha o yanlışı yapmayacağına kani  olmalıdır. Bu taahhüdün kelimelere dökülmesi ise durumu daha ciddi bir boyuta getirir.

Sözlü itirafın yani viduy yapmanın bir başka boyutunu da “sefer yereim” açıklamaktadır. Kişi bu noktada Tanrı tarafından  affedilmek için de yalvarmalıdır. Çünkü yapmış olduğu hatanın zararlarının bilincindedir ve bu zararların tamiri için gerekli çabayı göstermeye hazır olmalıdır. Bunun için de öncelikle affedilmesi gerekir. Bu istek Tanrı’ya sözlü olarak ifade edilince kişi bambaşka bir ruh halini yakalar ve teşuva konusunda önemli bir adım atar.

Teilim kitabının giriş yei ratson duasında Tanrı’dan bizleri bu dünyadan erken almaması konusunda dilekte bulunuruz. Bunun nedenini de verdiğimiz zararı düzeltene kadar yaşamamıza izin ver şeklinde ifade ederiz. Öncelikle yaptığımız yanlışlarla kendi ruhumuza da zarar veririz. Prag’lı Maharal’a göre bu yanlışlar ruhumuzdaki tuma yani safıslzık tabakasının güçlenmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bunu bertaraf etmenin yolu tekrar kutsiyete dönmek ve Tanrı’ya yaklaşmak için çabalamaktır.

Kişi teşuva yaptığı zaman bir “dönüş” yaşamaktadır. O Tanrı’dan uzaklaşmasına sebep olan engelleri yıkmakta, zayıflayan bağlantısını yeniden güçlendirmeye çalışmaktadır. Tanrı gübah işledi diye bir insandan uzaklaşmaz. Tan tersine kişi bu günah ile Tanrı arasına engeller koyar. Teşuva yapınca da bunları ortadan kaldırmaya çalışır. Şir Aşirim’de yer alan “ani yeşena velibi er – ben uyuyorum ama kalbim uyanık” cümlesinde kalp aslında Tanrı’yı temsil etmektedir. Kişi uyusa da “kalbinden” uzaklaşsa da Tanrı her zaman onun kalbinde bulunmaya devam edecektir.

İşte viduy kişinin günahını “sembolik” olarak kendisinden uzaklaştırması demektir. Ruhunu engelleyen barikatları yıkmaya bununla başlar. Yani viduy başlı başına bir saflaştırma hareketidir.

Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi uzaklaşan Tanrı değil bizleriz. Bu yüzden sadece pişmanlık duymak yazımızın başında sözünü ettiğimiz kötülüklerle karşılaşmaya engel değildir. İtiraf etmek Tanrı ile aramızdaki mesafeyi kimin koyduğunu açıkça ifade etmektir. Bu mesafeyi koyan bizleriz ve itiraf ile bunu açıklamaktayız. Viduy olmayan bir pişmanlık her zaman eksik kalacak ve başımıza gelebilecek olumsuzlukları engellemeyecektir.

Yeşayau’da yer alan “bana dön ki seni kurtarayım” cümlesi Teşuva ile Geula’nın birbirine çok yakın kavramlar olduğunu öğretmektedir. Tanrı bir kişiyi bıraktığında Sforno’ya göre kişi ümitsizliğe kapılır. Dönüş hareketini ilk yapanın Tanrı olmasını bekler. Ancak ilk hareketin yani ilk adımın insan tarafından gelmesi gerektiği açıktır.

Tanrı bizim O’nu bıraktığımız yerde bizleri beklemektedir. Tanrı’yı bulamamak ancak O’nu terk ettiğimiz zaman olabilir. Onun için Tanrı’ya yaklaşabilmek için günahlarımızın “itiraf” edilmesi çok önemlidir. Bu da Tanrı’ya yaklaşmayı aynı zamanda da Geula’yı yakınlaştıracaktır.

Yamim Noraim içinde ve özellikle içinde bulundüğümüz Şabat Teşuva’da bunun bilincine varabilmek gereklidir. Teşuva ve iyi davranışlar bizleri her zaman olumsuzluklardan koruyacaktır. 

TORA MI ŞARKI MI?

Rav Berti Derofe

“Ve şimdi kendinize bu şarkıyı yazın…”(31:19)

İnsanın doğasında her zaman için köklerine dönme isteği vardır. Kişinin köklerine dönmesi, ona tarif edilemeyen bir mutluluk verir. Aslında bu mantıkla açıklanması zor bir durumdur. Örnek olarak, bir kişi, memleketinde geçireceği bir bayramdan alacağı keyfi, dünyanın en güzel şehirlerinde bile alamayabilir. Memleketine, doğup büyüdüğü yere yaptığı bir ziyaret sırasında içini kaplayan duygular ve kendini o noktaya ait hissetme, orada daha mutlu olma hisleri, mantıkla açıklanamayacak kadar ilginçtir.

Aynı enteresan durumu çocuklarda da görürüz. Genellikle çocuklar her zaman mutludurlar. Ufak tefek şeylere güler, küçük hediyelerle mutlu olur, bazen de sebepsiz bir şekilde kendi kendilerine oynayarak mutlu olurlar. Kişinin sadece komik bir surat yapması bile, bir bebek için katıla katıla gülmeye sebeptir. Bu durumun da altında yatan asıl sebep, bebeklerin ve çocukların, kendi köklerine, yetişkinlere göre daha yakın olmalarıdır. Doğdukları yerde, doğdukları zamandan beri yanlarında olan ebeveynlerinin yanında olmak onlara büyük bir mutluluk verir.

Peraşamızda Tora bize çok önemli bir mitsvadan bahseder. Bu mitsva, Tora yazma mitsvadır. Her Yahudi kendisi için bir Tora yazmalıdır. Hahamlarımız bu mitsvayı gerçekleştirmek isteyen kişinin yapması gerekenler hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bazılarına göre kişi, bir Sofer’e (Tora yazan kişi) bu mitsva konusunda elçilik verip, onun adına Sefer Tora yazdırarak bu mitsvayı yerine getirebilir derken, bazıları ise kişi, Tora ile ilgili herhangi bir kutsal kitabı satın aldığında bu mitsvayı yerine getirir derler.

Enteresan olan, Tora’nın bize bu mitsvayı verirken kullandığı dildir. Tora bize, “bu şarkıyı yazın” der. Yani Tora’nın diğer bir ismi şarkıdır. Neden Tora şarkıya benzetilmiştir? Hahamlarımız şöyle derler: “Nasıl ki güzel bir şarkı insana keyif veriyor, onu mutlu ediyorsa, Tora da kişiye aynı keyfi ve mutluluğu sağlamaktadır.” Bunun sebebi de Tora’nın aslında bütün Evren’in kaynağı olmasıdır. Zohar Akadoş bize “İstakel BeOrayta ubara Alma” yani “[Tanrı,] Tora’ya baktı ve Evreni yarattı” der. Yani aslında Evren’deki herşeyin kaynağı, Kutsal Tora’nın ta kendisidir. Tora, Evren’in yaratılışından sonra, insanların bu sistemde ne şekilde yaşamaları gerektiğini belirten bir kitap değildir. Tersine Tora, Evren’in yaratılışından önce var olduğundan, Evren, Tora’nın sözlerine göre yaratılmıştır. Bu yüzden bir yahudi Tora öğrendiğinde köklerine, herşeyin başladığı noktaya bağlanmış olur. Tora sözleri kişiyi aslında kendisine, içindeki ruhuna, ruhunu da kaynağı olan Tanrı’ya bağlar. Bu yüzden sözlü Tora’daki temel öğrenim “Mişna” öğretileri üzerinedir. “Mişna” kelimesiyle “Neşama” yani “Ruh” kelimelerinin harfleri aynı olması bir tesadüf değildir. Mişna öğrenen kişi kendi ruhuna bağlanır. Ayrıca yine Zohar Akadoş bize, “Yisrael, Kudşa Berih U ve Orayta had u” yani Yisrael Halkı, Tanrı ve Tora tektir” der. Bir Yahudi Tora öğrendiğinde hem bütün Yisrael Halkı, hem Tanrı ve Tora ile birleşmiş, ruhunu bütün varoluşun kaynağına bağlamış olur.

Yine bu yüzden Teilim bize “Pikude A-do-nay yeşarim mesamehe lev” yani “Tanrı’nın doğru emirleri kalbi mutlu eder” der. Çünkü kişi yahudiliğe ne kadar uzak olursa olsun, içindeki ruhun kaynağı Tanrı ve onun Tora’sı olduğundan, bazı durumlarda, doğru kişilerin ağzındaki Tora, hiç bir mitsva yapmayan, en uzaktaki yahudiyi bile mutlu edebilecek ve bu sayede onu kaynağına döndürmeye yeterli olabilecektir. Kişinin Tora öğreniminden keyif almaya başlaması, ruhunun manevi dünyaya uzaklığı sebebiyle bazı durumlarda biraz daha uzun sürebilir. Fakat kişi ne kadar uzak olursa olsun, eğer Tora öğrenimi yaptığı sırada, Tanrı ile bütünleştiği ve bu dünya üzerinde yapabileceği en güzel ve anlamlı şeyi yaptığı bilincine varabiliyorsa, sadece bu bilincin, kişiye verdiği sonsuz iç huzuru ve mutluluk tarif edilemeyecek kadar büyük olacaktır.

                                                                              ASE   LEHA   RAV : KENDİNE RAV SEÇ

                                                                           RAV ELİYAU KOEN Z’’L:MAHAZİKE-TORA

                                                                                                        BERAHOT

C: Berahot’larda şüpheye düşme durumu:

Berahotların büyük çoğunluğunun, Rabilerimizin bir buyruğu (miderabanan) olduğunu söylemiştik. Talmud bu tür Berahot’larda, bir müddet sonra  söyleyip söylemediklerinde kararsız ( safek ) olunduğunda, Beraha’nın tekrarına lüzum yoktur “ Sefeka derabanan, lekula der, (Berahot 21-a) ve yemeye veya da mitsva’yı yapmaya devam edilir.

Buna rağmen içini ferah tutmak bakımından, ne olur ne olmaz bir daha Beraha söyliyeyim diyenler, durumu düzeltemiyeceklerinden başka, Tanrı’nın ismini de boş yere  ağıza alacaklarından, aksine günaha da girmiş olacaklardır.

Buna karşılık Birkat a-Mazon gibi, Tora’nın bir buyruğu olan Berahot’larda, şüphe uyandığında ağırlığa gidilir ve Beraha tekrar söylenir. Burada kural aksinedir. “ Sefeka deorayda lehumra “

Hangi Beraha’ların Tanrı’dan veya hangilerinin Rabi’lerimizden olduğunu evvelden öğrenmek ve akılda tutmak gerekir. Bilinmediği taktirde yetkili birine danışmalı ve öğretilerine göre hareket edilmelidir.

Beraha’ların büyük bir kısmı iki gruba ayrılır:

a-Birkot a-neenim. Yenilip içilen şeylerden evvel söylenen  Berahot’lar

b-Birkot a-mitsvot. Yapılacak  mitsva’dan  evvel  söylenen  Berahot’lar

Yukarıda belirttiğimiz, söylenip söylenmediklerinde,kararsız olundugunda, tekrar Beraha söylenemeceği kuralı, yukarıdaki her iki grup Beraha için de geçerlidir. Ancak  Mitsva’nın kendisinin yapımında şüphe uyanmışsa, örneğin, Sukot bayramında “Lulav” tutmuş veya tutmamışsa, veya da Sabah Tefila’sında Tefilin takmış veya takmamışsa, bu durumda Mitsva tekrar yapılır fakat Beraha söylenmez, zira Berahotları  mideraban ‘ dır.

Aynı şekilde Mitsva’nın kendisinin yerine getirilmesinde mecburiyet olup olmadığı şüphesi olduğunda, örneğin, sünnetli doğan  bir bebeği “Berit Mila “ yapmak gerekliliğinde, safek olduğundan Alaha’ya göre “ atafat dam berit “ (iğne batırıp kan akıtma) yapılır, fakat beraha söylenmez. Başka bir örnek: Erets-Yisrael dışındaki ülkelerde (gola) Sukot’un yedinci günü (Şemini Hag a-atseret) Suka’da yemek safek olduğundan, Suka’da yemek yenir fakat “ Leşev ba-Suka “ berahası söylenmez.

                                                           KPUR ONURUNA YAKILAN KANDİLLE İLGİLİ KURALLAR

1. Erev Kipurda kandil yakma adeti olan yerde kandil yakılır, olmayan yerde yakılmaz. Fakat Erev Kipur, Şabata rastlarsa, o zaman herkes kandil yakmakla yükümlüdür. Bu durumda şu beraha söylenir: “Baruh Ata AD..., E-loenu Meleh Aolam, Aer Kideanu Bemitsvotav Vetsivanu, Leadlik Ner el abat Veel Yom AkiPurim – Bizleri emirleriyle kutsayan ve bizlere abat ve Kipur günü kandillerini yakmayı emreden, Sen, Tanrımız; Mübareksin”.

2. Sinagoglarda çok ışık yakmak gelenektir.

                                                                   KPURDA YAPILMASI YASAK OLAN ŞEYLER

1.     abat günü yapılması yasak olan her şey, Kipur gününde de yapılamaz. Kipur günü iş yapmanın cezası Karet( Göklerden ani ölüm; ya da ruhun ölümü.)tir. 

2.     Kipur gecesi yapılması yasak olan her şey gündüz de yapılamaz. Kipur günü yapılması özellikle yasak olan şeyler şunlardır:

a.  Y emek-içmek

b.  Yıkanmak

c.   Vücuda ferahlatıcı ya da güzel kokan esanslar sürmek

d.  Deri ayakkabı giymek

e.  Eşlerarası özel ilişkide bulunmak

                                                                            KPURDA YIKANMA YASAĞI

1. Kipurda ister sıcak isterse de soğuk suyla olsun; yıkanılmaz. Fakat eller veya ayaklar çamur ya da başka bir şeyle kirlenmişse yıkanabilir. Çünkü yıkanma yasağı yalnızca keyfi yıkanma konusundadır. Ancak bu durumda da sadece kirli olan yerler yıkanabilir.

2. Kipur sabahı yataktan kalkarken eller yıkanır ve Netilat Yadayim berahası söylenir. Fakat suyun parmakların başlangıç noktasını geçmemesine özen gösterilmelidir.

3.  Tuvalet ihtiyacı giderildiyse, kirli yerler elbette yıkanabilir.

4.  Koenler, dua sırasında halka beraha vermeden önce ellerini her zaman olduğu gibi yıkarlar.

5. Hassas bir kimse, yüzünü yıkamadığı sürece rahat edemiyorsa, bunu yapabilir.

6. Kipur günü ağzın çalkalanması yasaktır.

                                                          KPURDA DERİ AYAKKABI GİYME YASAĞI

1. Kipurda deri ayakkabı giymek yasaktır; fakat lastik veya kumaştan yapılmış ayakkabılar giyilebilir.

2. Doğumu takip eden ilk 30 günün içinde olan loğusa kadınlar ve ayağında yara olan kişiler deri ayakkabı giyebilirler.

3. Eğer yağmur yağıyorsa, hassas bir kişi sinagoga gitmek için deri ayakkabı giyebilir.

                                                                                    KPURDA YANGIN

1. Eğer Kipur günü evin bulunduğu sokakta yangın çıktıysa, eve sıçraması tehlikesine karşı kurtarılabilen şeyler evden çıkarılabilir.

2. Sefer Tora, Tefilin vb. kutsal objeler Kipur gününde yangın çıktığı takdirde öncelikli olarak kurtarılmaya çalışılmalıdır.

3. Kipur günü yangın çıkarsa, yaşam tehlikesi söz konusu olduğu için söndürülebilir. Hatta bu konuda erken davranan kişi övgüye layıktır.

                                                   LOHUSA VE EMZİREN KADINLARLA İLGİLİ KURALLAR

1. Loghusalar ve emziren anneler Kipurda tüm gün oruç tutmalıdırlar.

2. Yemek kokusu alan ve canı çektiği için suratı değişen hamile bir kadına, kendisi hiçbir şey demezse bile o günün Kipur olduğu hatırlatılır; fakat yine de kendine gelmezse yemek yedirilir.

3. Loghusa bir kadın, doğumu takip eden ilk üç güne rastlıyorsa, Kipurda oruç tutmaz. Kendisi yemek istemezse bile zorla yedirilir. Ancak az miktarda yemek verilir. Kipur, doğumu takip eden üçüncü günle yedinci gün arasına rastladıysa loghusa yemek istediğinde, verilir. Yedinci günden itibaren normal kişiler gibidir.

                                                                                        KPURDA HASTA

1. Hasta bir kimse Kipurda yemek istiyorsa ve tecrübeli bir doktor “Hasta yemek yemedii takdirde, hastalık aırlaabilir, hayati tehlike söz konusu olabilir” diyorsa, kendisine yemek yedirilir. Hasta yemek istemiyorsa bile, onun değil doktorun söz dinlenir.

2. Hasta “yemek istiyorum” derse, doktorlar “gerek yok” deseler bile hastanın sözüne bakılır. Hatta doktorlar, “yemek yerse hasta zarar görür” derseler bile, yine de hastaya yemek verilir. Ancak belki unutmuştur diye öncelikle hastaya o günün Kipur olduğu hatırlatılmalıdır. Hasta ağır durumdaysa, ancak buna karşın yememekte ısrar ediyorsa, kendisine zorla yemek verilir.

3. İki doktordan biri “hastaya yemek vermek gerekirderken, diğeri “yemek yemeden günü geçirebilir” diyorsa, hastaya yemek verilir.

4. Bir kişiye çok şiddetli derecede açlık geldiyse, ya da açlıktan dolayı gözleri karardıysa, kendine gelene kadar yemek verilir. Hatta o anda orada Kaer yemek yoksa, dinen yasak olan yemek bile verilebilir.

5. Tehlikeli durumda olan bir hastaya et vermek gerekiyorsa, onu yaşatmak için Kaer olmayan et bile yedirilebilir.

6. Kipurda yemek yiyen bir hasta Birkat Amazon söyleyecek kadar kendine gelmişse, berahada Yaale Veyavo parçasını da okur. Eğer Kipur abat gününe rastlarsa, hem Retse Veahalitsenu, hem de Yaale Veyavo parçalarını okur.

HAFTANIN SÖZÜ

“Zira bu gün(YOM KİPUR) sizi arındırmak üzere sizin için onarım sağlayacaktır; Tanrının Huzurunda tüm hatalarınızdan arınacaksınız.”

Vayikra 16:30