rav alaluf

"Vayi amakriv bayom arişon et korbano Nahşon ben Aminadav - birinci günde korbanını getiren Nahşon ben Aminadav'dı" (Bamidbar 7/12)

Nesim korbanlarını sunarken hepsinin hangi kabilenin "lideri" olduğu Tora tarafından belirtilir. Sadece Nahşon için "lider" ifadesi kullanılmaz. Burada akla gelen soru Nahşon ben Aminadav'ın bu unvanı hak edip etmediğidir.

İnsan olarak genellikle ünlü kişilere bol keseden unvan dağıtırız. Bunu hak edip etmediği o kadar da önemli değildir. O unvanlar da normalde kişinin ruhunu okşar. Ancak gelin bir de şuna bakalım. Yahudiler'in en büyüğü Moşe sadece Rabenu yani öğretmenimiz olarak anılır. Bir başka örnek. Zamanının en büyüklerinden biri olan İllel önünde herhangi bir unvanla değil sadece ismi ile anılmaktadır.

Tosefta Eduyot'e göre bir kişiye verilebilecek en büyük unvan o kişinin yine kendi ismi ile anılmasıdır. Uzun övgü listelerine, süslemelere ve zambakları altınla kaplamaya gerek yoktur.

İsraeloğulları Kızıldeniz kıyısında deniz ile Mısır ordusu arasında sıkışmışken Bene Yisrael Tanrı'ya kendilerini kurtarması için yalvarırlar. Tanrı'dan Moşe'ye gelen emir sadece "yürüyün" emridir. Çok kuvvetli bir inanç ve Tanrı'nın sözüne olan güvenle denize ilk dalan Nahşon'dur ve bu hareketin sonucunda denizin yarılması gereken ortam oluşmaya başlar. Herkes Nahşon'un kim olduğunu bilmektedir. Fazla unvan ve süslemelere ihtiyaç yoktur.

Birçok kişi toplumsal anlamda alkışlanmayı, övülmeyi ve sürekli olarak unvanlarla göklere çıkarılmayı bekler. Asıl unvan bir kişinin toplum içinde gerçek anlamda görev ve sorumluluklarının bilincinde olması ve bunları yerine getirmesidir. Bol keseden unvan dağıtmak sadece vitrin süslemeye benzer ki bu da değişkenlik gösterir. Bir kişi unvan ve gösterişten ne kadar kaçınırsa Talmud'un görüşüne göre, yaptığı olumlu şeyler ve yerine getirdiği görev ve sorumluluklarla bu unvan mutlaka ona ulaşır.

Midraş Tanhuma Vayakel peraşasında bir kişinin üç ismi olduğundan söz eder. Birincisi ona anne ve babası tarafından verilen ismidir. İkincisi etrafındakiler, onu gözlemleyenler tarafından verilen ismi. Üçüncüsü de kendi kendine almış olduğu isimdir. Birinci ismi onun resmi ismidir. İkincisi onun toplum içindeki yerini ve konumunu gösteren ismidir. Üçüncüsü de kendi davranışlarının ve yaptıklarının ona kazandırdığı isimdir.

Maor vaşemeş adlı kaynak ise bir başka görüş bildirir. Nahşon elbette ki Yeuda kabilesinin lideridir. Ancak son derece alçakgönüllü olduğundan Tora onu burada bu şekilde anmaktadır. Teilim 51/19'da şöyle der: "Zivhe E.loim ruah nişbara - Sen'in kabul ettiğin korban alçakgönüllü bir ruhtur." Bu cümle Talmud tarafından şöyle yorumlanır: Bet Amikdaş'ın günlerinde bir kişi ola kobranı getirdiği zaman  bunun zehutuna, minha kobranı getirdiği zaman da bunun zehutuna sahip olmaktaydı. Alçakgönüllü bir insan ise bütün korbanların zehutuna sahip olan bir kişidir. Maor Vaşemeş burada cümleyi tekrar ama dikkatli bir şekilde okumamızı ister: "Vayi amakriv bayom arişon et korbano Nahşon ben Aminadav" Korban ile Nahşon sözcükleri yan yanadır. Son derece alçakgönüllü olan Nahşon asıl olarak bu özelliği ile korbanların hepsinden daha fazla zehutu hak etmektedir. Getirdikleri o kadar da önem arz etmez. Önemli olan kendisini Tanrı hizmetine sunmasıdır.

Bet Amikdaş'ın olmadığını günümüzde ise bu zehuta erişmek için izlememiz gereken yol farklı değildir. Gerçek anlamda alçakgönüllü olabilmek. Yeteneklerimizin farkında olup bunların Tanrı'nın bir hediyesi olduğunu kabullenmek.