Bu Hafta İçin Saatler 

 28 Kislev

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5775

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

16:00

17:20

-----

Yeruşalayim

16:06

17:24

Tel Aviv

16:19

    17:21

 20 Aralık

Tel Aviv

16:23

17:25

İstanbul

16:23

17:05

2014

İstanbul

16:26

17:09

MİKETS

17-24 Aralık2014 HANUKA Bayramı-22-23Aralık 2014 Roş Hodeş Tevet

PERAŞA ÖZETİ (Bereşit 41:1-44:17)

[www.chabad.org]

Yosef’in köleliği, Paro’nun ilginç bir rüya görmesi ile son bulur. Paro, rüyasında yedi besili ineğin, yedi cılız inek tarafından yenip yutulduğunu, ardından yedi dolgun başağın yine yedi zayıf başak tarafından yutulduğunu görür. Yosef, bu rüyanın yorumu olarak yedi verimli yılın ardından yedi kuraklık yılının geleceğini ve bolluk yılları müddetince tahıl depolanması gerektiğini bildirir. Paro,Yosef’i Mısır’a vezir olarak atar. Yosef, Potifar’ın kızı olan Asenat ile evlenir ve Menaşe ve Efrayim adında iki oğlu olur. Kuraklık tüm bölgeye hâkim olur, ancak Mısır’da yemek bulunabilmektedir. Yosef’in on kardeşi erzak almak üzere Mısır’a gelir, ancak en küçükleri olan Binyamin, babaları Yaakov’un güvenlik kaygısından dolayı evde bırakılır. Kardeşlerinin onu tanıyamamasına rağmen, Yosef kardeşlerini tanır ve onları casuslukla suçlar, kardeşlerin aksini ispat edebilmeleri için Şimon’u rehin olarak alır ve en küçük kardeş olan Binyamin’in Mısır’a getirilmesini emreder. Kardeşler, tuhaf bir şekilde aldıkları erzak için ödedikleri tüm paranın kendilerinde kaldığını fark eder. Yaakov ancak Yeuda’nın ebedi ve şahsi kefalet sunmasının ardından Binyamin’in gönderilmesine razı olur. Bu sefer Yosef onları nazik bir şekilde ağırlar ve evinde bir yemeğe davet eder. Ancak, doğaüstü güçlere sahip olduğunu iddia ettiği gümüş kupasını Binyamin’in çantasına yerleştirir. Ertesi sabah, evlerine doğru yola çıkmaya hazırlanan kardeşler Yosef’in adamları tarafından durdurulur, üzerleri aranır ve gümüş bardak bulunur bulunmaz tutuklanırlar. Yosef, onları serbest bırakacağını, fakat Binyamin’i kölesi olarak alıkoyacağını söyler.

DİVRE TORA

Rav İzak Peres

Mikets ya da kets kelimesi ‘son’ ya da ‘sonuç’ anlamına gelir. Genelde bir devrin sonunu, belli bir zaman diliminin belirli bir anını işaret eder. Aynı zamanda önemli değişikliklerin de yer alacağını gösterir. Daha önce olan olayların artık bir hükmü yoktur. Geçmişin sona ermesi yeni bir başlangıca yol açacaktır.

Bu haftanın peraşasında Mikets kelimesi Yosef olayındaki radikal değişikliği ifade etmektedir: Zindandaki esaretten Mısır’daki ikinci önemli adam pozisyonuna kadar uzanan yol….

Yahudi geleneğinde Mikets kelimesi sürgün devrinin sonunu ifade etmek için kullanılır. Tora’da ve Yahudi geleneğinde üstü kapalı olarak ima edilen budur: Hiçbir şey kesin değildir ve uzun soluklu ya da değişmeyecekmiş gibi görünen şeyler her zaman için geçici ve değişkendir.

Hayatımızda kesin olan tek şey, belirsizliktir. ‘Şu an’ın her zaman için bir sonu vardır ve ufukta hep daha iyi bir gelecek bizi beklemektedir. Mikets kelimesi her alandaki uzmanların öngörülerini çürütür niteliktedir. Tüm söylemler bilinen geçmiş ve bugün üzerinedir ancak gelecek her zaman için gizemini korumaktadır. Kişisel ve sosyal yaşantılarımızda anlamlı öngörülerde bulunmayı her zaman başaramayız.

Tüm bu yukarıda bahsi geçenler insanlık için doğrudur. Yahudiler ve Yisrael’in geleceği için iki kat daha fazla doğrudur. Sadece fanatikler inatla Oslo antlaşmasının henüz sonuna gelinmediğinde ısrar etmektedirler. Sadece bir kısım laikler kendilerinin ‘Yahudi problemi’ ne çözüm olduğuna inanmaktadırlar.

Bizim neslimizde, yüzyıllar boyu süreceğine inandığımız fikir ve ideolojiler son bulmuştur. Tüm dünyanın ekonomik yapısı tahmin edilemeyen faktörler tarafından tehdit altındadır. Bu durum ekonomi uzmanlarının asla gerçekleşmeyeceğini söylediği bir durumdur.

Hitler’in tahtının bin yıl sürmesi ve Marx’ın ekonomi teorilerinin sonsuz huzur, adalet ve kolayca tahmin edilebilen bir gelecek sağlaması bekleniyordu.

Yaşam, MİKETS kelimesi sözlüklerde yer almıyormuşçasına sürmektedir. Bu, insan yaşantısındaki en trajik hatadır; çünkü kişinin yanlış planlar yapmaya ve kendisine fazla güvenmesine sebep olmaktadır.

Bu haftanın peraşası varlığımızın bu gerçeğini vurgulamaktadır. Midraş, peraşamıza ‘kets- Efendimiz karanlığımıza bir son vermiştir.’ Yorumunu yapmıştır. Umarız ki bu kets bizim asrımızın da olsun.


Rav Berti Derofe

“[Bu yetenek] Benim üstümdedir” dedi. “Paro’nun esenliği ile ilgili cevabı Tanrı verecektir”(41:16)

Gelin hep birlikte kendimizi Yosef’in yerine koyup Paro’nun huzuruna çıkmak üzere çağırıldığında hissettiklerini anlamaya çalışalım. Yalnız geçirdiği bunca yıl içerisinde, ailesinden koparılmış, kardeşleri tarafından satılmış, Mısır’a en düşük seviyede bir köle olarak inmiş, Potifar’ın köleliğini yapmış, Potifar’ın karısının iftirası yüzünden zindana atılıp ve 12 yıl boyunca gün yüzü görmemiştir.  Bu acı ve sıkıntıların sonu gelecek mi, bunun hakkında hiç bri fikri yoktur. Bir anda Paro’nun hizmetkarları onu alel acele kuyudan çıkartır, traş edip kıyafetler giyindirerek onu Paro’nun huzuruna çıkarırlar.

Paro bütün görkemiyle onun karşısındadır ve ona bir rüya gördüğünü ve hiç kimsenin bu rüyayı yorumlayamadığını anlatır. Mısır diyarında bulunan hiç bir bilge veya falcı bu rüyayı yorumlayamamıştır. Bunun üzerine Paro Yosef’e, “Senin hakkında rüyaları duyduğun anda yorumluyormuşsun diye duydum” der.Paro Yosef’e çok büyük bir onur vermiştir. Onun bilgeliğini, Mısır diyarındaki bütün bilgin ve falcılardan daha yüksekte tutmuştur. Yosef bir gün böyle bir yaklaşımla karşı karşıya kalacağını hayal bile etmemiştir. Unutmamalıyız ki Yosef bu özelliğinin bilincindedir de.

Eğer biz Yosef’in yerinde olsak nasıl hisseder, Paro’ya nasıl bir cevap verirdik? Öncelikle bir anda gururlanır, çok mutlu olurduk. Kibirlenme tehlikesiyle karşı karşıya kalma ihtimalimiz çok yükselirdi. Sevinçten göklere uçar ve elimize geçen bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek isterdik. Paro’ya karşı ağzımızdan çıkacak her kelimeyi önceden aklımızda binlerce kez tartar, ancak sonra çıkarırdık. Tabii ki Paro’nun sözünü kesinlikle kesmez, bir de ona ders vermeye katiyen kalkışmazdık.

Fakat Yosef, Paro’nun bu iltifatına karşı ne şekilde cevap verir? “Benim dışımda! Paro’ya cevabı Tanrı verecektir.” Targum Onkelus “Benim dışında” kelimelerini “benim bilgeliğimin dışında” olarak açıklar. Yosef, Paro’nun aklından bir an bile kendisinde bulunan bu özelliklerinin kaynağının kendi bilgeliği olduğunu düşünmesine izin vermemiştir. Yosef’in ne özelliği varsa tek kaynak Tanrı’nın ta kendisidir. Unutmamalıyız ki Yosef bunu söyleyip Paro’ya ders verirken, kendi hayatını tehlikeye atmıştır. Paro bir an Yosef’e kızıp onu tekrar kuyuya attırabilir ve o belki de oradan bir daha asla sağ çıkamayacaktır. Yosef bu hareketiyle Tanrı’ya olan inancının ne kadar kuvvetli olduğunu ve umudunu bir tek O’na bağladığını kanıtlamıştır.

Yosef’in bu hareketinden Tanrı’nın mitsvalarını yapıp, O’nun yolundan ilerlerken hiç kimseden korkmamamız ve utanmamamız gerektiğini öğreniriz. Şulhan Aruh’un ilk alahasında Rama şöyle yazar: “Tanrı’ya ibadet ederken (Mitsva yapmak, Tora öğrenimi, Dua ve iyi hareketler) kişi kendisiyle dalga geçen insanlardan utanmaması gerekir.” Kişi eğer Tora’nın kurallarına uygun bir şekilde Tanrı’nın istediği gibi olmak şartıyla Tanrı adına bir hareket yapıyorsa Tanrı o kişiye kesinlikle yardım edecektir ve emin olmalıdır ki kesinlikle hiç bir zarara uğramayacaktır. Tanrı hiç kimseyi O’nun sözünü dinliyor diye cezalandırmaz tam tersine ödüllendirir.

Yosef’in hikayesinde de aynısını görüyoruz. Paro, Yosef’in bu sözlerinin ardından rüyasının yorumunu dinlediğinde ona “Tanrı sana bunca şeyi bildirdikten sonra senden daha akıllı ve anlayış sahibi birisi olamaz.” der. Yani Paro Yosef’ten hem Tanrı’nın ismini kullanmayı öğrenir, hem de Yosef’e hiç bir zarar gelmez tam tersine Paro Yosef’e iltifatları sürdürür ve onu veziri ilan eder.

Mısırlılar Neden Rüyayı Yorumlayamadılar?

Rabi Şelomo Levinşteyn

“Paro onlara rüyasını anlattı ve hiç kimse onu yorumlayamadı.”(41:8)

“Aslında yorumladılar, fakat hiç biri Paro’yu ikna etmiyordu. Yedi kızın olacak ve yedi kızın da ölecek diyorlardı.”(Raşi)

Tora yorumcuları Mısırlı bilgelerin bu kadar basit bir rüyayı nasıl yorumlayamadıklarını anlamak için çok uğraşmışlardır. Çünkü sonuçta Raşi’ye göre gelecekle ilgili bir rüya olduğunu ve yedi sayısını tutturduklarını öğretir. Buna göre aslında çok yaklaşmışlardır. Nasıl olur da sonuca hiç biri varamamıştır?

Yorumcuların tartıştığı ikinci soru, Yosef’in rüyayı yorumladıktan sonra neden hemen Paro’ya fikirler vermeye başladığıdır. Sonuçta onu danışman olarak değil rüya yorumcusu olarak çağırmışlardır.

Üçüncü soru ise, Paro Yosef’e yorumundan sonra nasıl “Senin kadar anlayış sahibi ve bilge biri olamaz.” diyip ona bütün ülkenin sorumluluğunu vermiştir? Bu mantığa aykırıdır. Bir kişi rüya yorumlamayı biliyor diye bir mevkiiye getirilecekse bu mevki en fazla rüya yorumlama bakanlığı olabilir. Ama Paro Yosef’i vezir ilan etmiştir.

Rav Tsevi Zeev Goldberg zts”l “Kerem Tsevi” kitabında getirdiği bir Raşi yorumu ile üç soruya birlikte yanıt vermiştir.

Raşi şöyle yazar: Kıtlık başladığında Mısırlılar Paro’ya gelirler ve Yosef’in ambarlardaki yiyecekleri sadece sünnet yapmaları şartıyla verdiğini söylerler. Paro onlara sorar: “Peki siz neden kendiniz yiyecek stoklamadınız? Kıtlık olacağını bilmiyor muydunuz?” Halk Paro’ya stokladıklarını fakat hepsinin çürüdüğünü söylerler. Buradan öğreniyoruz ki Mısırlılar yiyecekleri bozulmayacak şekilde nasıl koruyacaklarını bilmiyorlardı.

Bu bilgiye dayanarak neden sadece Yosef’in doğru yorumu yapabildiğini anlayabiliriz. Paro’nun rüyasının gelecekte olacak bir olayla bağlantılı olduğu ve ona hazırlanması için gösterildiği açıktır. Mısırlılar mahsülleri bozulmayacakları şekilde nasıl saklayacaklarını bilmediklerinden dolayı rüyanın kıtlıkla alakalı bir rüya olamayacağını düşünmüşlerdir. Fakat Yosef mahsülleri ne şekilde saklaması gerektiğini bildiğinden dolayı rüyayı doğru şekilde yorumlar.

Buna bağlı olarak diğer iki soru da cevaplanmış olur. Yosef Paro’ya rüyasının yorumunu söylerken: “Akadoş Baruh U sana bunları kıtlık yıllarına hazırlanasın diye gösterdi. Paro zeki ve bilge bir kişi belirlemeli ve onu Mısır Ülkesi üzerine atamalıdır.” der. Paro mahsülleri bozulmadan saklamayı bilen tek kişinin Yosef olduğunu gördüğünde ona: “Tanrı sana tüm bunları bildirdiğine göre, senin kadar zeki ve bilgesi olamaz.” der ve onu veziri ilan eder.

YAHUDİLİKTE KAVRAMLAR

El Gid Para El Pratikante

Midot: Tora’nın statik kalmayarak çağın değişimi ile ortaya çıkan sorulara cevap verebilmesi için kullanılan prensip ve yöntemler. Mina’da bunlar Rabi Yişmael tarafından aktarılmaktadır.

Mina: Nesilden nesile sözlü olarak aktarılan kurallar ve her nesilde Hahamlar’ın verdikleri kararların toplandığı derleme. Rabi Yeuda Anasi, bu büyük çalışmayı 6 bölümde (Seder) toplamıştır:

(1) Seder Zeraim (Tohumlar): 11 Masehet’ten (bölüm) oluşur. Genel olarak ziraatle ilgili konulardan bahsedilir. Tohumun atılmasından bitkiyi yememize kadar olan her aşama ele alınır. Bu 11 bölümden sadece ilki [Berahot], dualardan bahseder.

(2) Seder Moed (Bayramlar): 12 bölümdür. Bayramlar, Şabat ve oruçlardan bahseder.

(3) Seder Naşim (Kadınlar): 7 bölümdür. Aile kanunlarını, evlenme ve boşanma kurallarını ele alır. Sadece son bölüm [Nedarim] vaadleri konu eder.

(4) Seder Nezikim (Zararlar): 8 bölümdür. Sivil kanunlardan ve insanlararası ilişkilerden bahseder. Sonunda, önemli öğütler içeren Pirke Avot yer alır.

(5) Seder Kadaşim (Kutsiyet): 11 bölümdür. Bet-Amikdaş ve korbanlardan bahseder.

(6) Seder T aarot (Saflık-T emizlik): 12 bölümdür . Bet-Amikdaş dönemini ilgilendiren temizlik ve aksi durumları ele alır.

Böylelikle, Mişna’da toplam 61 Masehet ve 523 paragraf (Perakim) vardır. Mişna, devrin tüm bilginleri tarafından kabul edilmiş ve Sözlü Tora’nın temel kitabı olmuştur. Mişna, Yazılı Tora’yla aynı ayarda kabul edilmiştir; dolayısıyla ona ne bir şey eklenebilir, ne de ondan bir şey eksiltilebilir.

ASE LEHA RAV: KENDİNE RAV SEÇ

RAV ELİYAU KOEN: MAHAZİKE TORA

İLHOT TEFİLA

 (Tanrı`ya ibadet)

G- Tefila`dan evvel yapılması gereken hazırlıklar:


Tefila’ya başlamadan evvel yapılması gereken hazırlıklara geçmeden, bunlara neden gerek olduğunu açıklamaya çalışalım. Bilindiği üzere Tefila’nın amacı, gün boyunca meşgul olduğumuz maddi şeyleri biraz kenara iterek, kendimizi az bir müddet için de olsa, Ruhaniliğin dünyasında hissetmemizi sağlamaktır. Hayatta maddiyat esas değil, tersine manevi değerlere rahatlık içinde ulaşmak için bir araçtır.

Bilindiği üzere Evrenin yaratıcısı ve tek hakimi Ulu Tanrı’dır. O, her yaptığımızı görür, işitir ve bilir. Oluşum safhasına henüz ulaşmayan düşüncelerimizi dahi okur. O ‘ndan gizlenebilecek bir şey yoktur. O, herşeye kadirdir. Başımıza gelen veya gelecek olan iyilikler veya haşa belâlar, O’ ndan kaynaklanır.

Bu gerçeğin bilincinde olmamız için, Rabilerimiz, günde üç kere Tanrı önüne çıkarak, O’na dua etmemizi buyurmuşlardır. Tanrı önüne çıkmadan evvel, kendimizi buna iyi hazırlamamız gerektiği şüphesizdir. Hazırlıkların belli başları şunlar olmalıdır:

1.Vücudumuzun temizliğine azami özen göstermeliyiz. Tefila’dan evvel tuvalet ihtiyaçlarımızı karşılamalı, dua esnasında onların bizleri rahatsız etmelerini önlemeliyiz. Tuvalet sonrası ellerimizi sabunlamalı, hiç olmazsa bol su ile yıkamalıyız. Buna rağmen Bet-Akeneset’e girmeden evvel, bilmeden veya farkında olmadan, netilat yadayim gerektiren bir şeye dokunmuş olmamız şüphesinden ellerimizi yıkamalıyız.

2.Bet-Akeneset’e gitmeden evvel, üstümüzdeki giyim eşyalarını gözden geçirmeliyiz. Açık saçık bir giyimle, Tanrı önüne çıkılamıyacağı tabiidir. Erkekler uzun pantalon ve ceket veya hiç olmazsa yarım kollu gömlek, kadınlar ise diz kapaklarını ve kol dirseklerini kapatacak şekilde eteklik ve bluz giymelidir.Erkekler ve evli kadınlar, başlarını örtmelidir. Erkekler, takke ile başlarını kapatabilmelerine rağmen, kadınlarda takke örtü sayılamaz. Onlar saçlarının bütününu örtmelidirler. Bu bakımdan ya uygun bir şapka veya da başörtüsü kullanmalıdırlar. (Bkz.İlhot kipa konusu).

3.Tefila esnasında bizleri rahatsız edebilecek, örneğin ağzımızdaki yemek artıkları, nezle halinde burun ifrazatı veya da balgam çıkarma gibi şeyleri evvelden halletmeliyiz. 

HANUKA ALAHALARI

Hazon Ovadya

7) Hanuka kandilleri evin zemininden on tefah yani 80 santimetre yükseklik içerisine konulmalıdır. Eğer daha yükseğe konulmuşsa yükümlülük yerine getirilmiş sayılır. Fakat bu kandillerin aynı zamanda üç tefahtan daha yüksekte olmasına dikkat edilmedilidir.

8) Eğer kişi hanuka kandillerini evinin zemininden yirmi ama yani 9 metre 60 santimetre daha yüksekte yaktıysa o zaman yükümlülüğünü yerine getirmemiş sayılır ve söndürüp tekrar yakması gerekir. Fakat tekrar yakarken berahayı tekrarlamaz.

9) Bet Keneset’te de mucizenin ilanı için beraha söyleyerek hanuka kandilleri yakılır ve bu çok eski bir adettir.

10) Eğer Bet Keneset’te on kişi yok ise orada yakılan hanuka kandillerine beraha söylenmez. Fakat eğer daha sonra on kişinin toplanacağı ve bu kandilleri göreceği biliniyorsa o zaman beraha söylenebilir. Kadınlar ve eğitim yaşına gelmiş çocuklar da bu on kişiden biri olarak sayılırlar.

11) Hanuka kandillerini yakma vakti yıldızların çıkış saatidir. Ne daha önce ne de daha sonra yakmamak gerekir. Fakat eğer kişi yıldızların çıkış vaktinde evde değilse ancak daha sonra gelebildiyse o zaman eve geldiği saatte yakar.

12) Her kandilde en azından yarım saat yanacak kadar yağ bulunmalıdır. Kişi eğer mum yakıyorsa mumun en azından yarım saat yanması gerekir.

HAFTANIN SÖZÜ

“Eğer ben kendim için değilsem kim benim için? Eğer ben sadece kendim içinsem ben neyim? Ve eğer şimdi değilse ne zaman?”

İllel Azaken