barisma gunu

Karı koca arasındaki kavga büyür. İkisi de aralarını düzeltmek için bir adım atmamakta, böylece tartışma daha da derin boyutlar almaktadır.

Her biri diğerini suçlamakta, problemlerin tek nedeninin eşinin olduğunu savunmaktadır. Ancak zaman ilerler ve içlerinden biri artık geri adım atılma zamanının geldiğini fark eder, zayıflığımı kabul ediyorum; aramızdaki geçimsizliği çözmekteki ilk adımı atacağım.

Koca, eşine elinde bir demet çiçek ile gelir ve kendisinden, ortaya çıkardığı tatsız havadan dolayı, şartsız bir şekilde özür diler. Bundan sonra ilişkilerinde beraber çalışacaklarını, herkes kendi isteğini diğerine dayatmak yerine orta yolu bulmaya çalışacaklarını ve sonunda eski günlerdeki gibi, mutlu bir aile portresi çizeceklerinin sözünü verir. Tüm bu temennilere ulaşmanın uzun bir süre alacağı açıktır, ama sadece aralarındaki ilişkiyi iyileştirmek için bir karar almış olmaları bile büyük bir adımdır. Çiftin hayatları boyunca birbirlerini suçlayarak bir yere gidemeyecekleri açıktır. Çift birbirini suçlamayı bırakıp sorumluluk almayı kabul ettikleri an, geleceğe doğru da umut var demektir.

Yom Kipur’un da tüm teması budur.

Bir yılı daha geride bıraktık ve Tanrı’nın bizden beklediği yoldan gitmedik. Onun dünyasından, kitabına uygun şekilde zevk almadık. Tanrısallığı hayatımıza enjekte etmedik ve hayatı ciddiye almadık. Daha da kötüsü, bunun için de Tanrı’yı suçladık. Hayatımızda hiç birşeyin istediğimiz gibi gitmediğinden, hayatı bizlere sadece zorlaştırdığından ve Kendisi bize istediğimiz kadar yaklaştırmadığından yakındık. Sadece ama sadece çatıdaki pencereyi açıp bize, “Selamlar, Ben buradayım” deseydi daha çok inanırdık. Biz O’nu, diğerlerine verdiği güzellikleri bize de vermediği ve hayatımızı çok daha iyiliklerle donatabilecekken, donatmadığı için suçladık.

İlişkimizdeki problem biziz, Sen değil.

Yom Kipur karşımızdakini suçlamayı bırakma ve sorumluluk alma zamanıdır. Hayat gerçekten mi iyi değil yoksa sadece biz mi karşımızdakini takdir etme konusunda bir adım atamayacak kadar isteksiz miyiz? Acaba Tanrı’nın, hayatımızdaki tüm zorlukları kaldırmasını istiyor muyuz yoksa, tüm bu zorlukları geçmenin bize en büyük hazı vereceğinin farkında mı değiliz? Eğer Tanrı bizler için çatıyı delse ve “merhaba” dese, ona gerçekten tüm kalbimizle inanır mıydık yoksa o zaman da bile kaçmak için türlü bahaneler mi uydururduk? Eğer hayatımızı sahip olduğumuzdan çok daha fazla iyiliklerle doldursaydı, acaba şu an teşekkür ettiğimiz gibi teşekkür eder miydik?

Yom Kipur’da Tanrı’nın huzurunda durur, elimizi kalbimize koyar ve O’na, “Tanrım, hiç birşey senin suçun değil. Herşey benim sorumsuzluğumdan kaynaklandı. Ben, olması gerektiği gibi davranmadım. Aramızdaki ilişkideki problem sadece benim, Sen değil” deriz.

Sorunlarda sorumluluk almayı, barışmaya giden yolda ilerlemeyi kabullenmek zor olduğu kadar, insanın ruhunun derinliklerinde inanılmaz bir haz yaratır. Tanrı’nın akıl almaz büyüklüğünün karşısında hissettiğimiz küçüklüğümüzden biraz olsun sıyrılmamıza neden olur. Barışma anı geldiğinde ise, çift birbirini tekrardan kucaklar, birbirlerini kırmış olmalarından dolayı gözler yaşlarla dolar ve ikisi de tekrardan kalpleri sevgiyle dolu bir şekilde beraber olmanın tadını çıkartırlar.

İşte bu Yom Kipur’dur. İnsanın saf ruhu ile Göklerdeki Babamız’ın barışması yani yılın en mutlu anı.