Lütfen Peraşa Kağıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

  12 Ocak

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

2008

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

4:19

5:34

-----

Yeruşalayim

4:25

5:39

Tel Aviv

4:33

5:35

5 Şevat

Tel Aviv

4:39

5:41

İstanbul

4:43

5:23

5768

İstanbul

4:51

5:31

B O

 Hatırlatmalar:

 

ü 22 Ocak Salı: Tu Bişvat

Not: Tu Bişvat Sederi, 21 Ocak Pazartesi gecesi yapılacaktır.

 

 

Bu HP  .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

 

Peraşa Özeti (Şemot 10:1-13:16)

[www.chabad.org]

 

Mısır'da gerçekleşen on belanın son üç tanesi aktarılmaktadır: Bir çekirge istilası, tüm ürünleri ve bitki örtüsünü tüketir, koyu ve elle dokunulabilir bir karanlık, ülkeyi etkisi altına alır ve Nisan ayının 15'i gece yarısını vurduğu sırada Mısır'ın tüm behorları ölür.

 

Tanrı, Bene-Yisrael'e bir halk olarak verilen ilk mitsvayı bildirir: Ay'ın hareketlerine göre düzenlenmiş bir takvim belirlemek. Bene-Yisrael'e bunun yanında Tanrı Adına bir Pesah-korbanı getirmeleri emredilir. Buna göre bir kuzu ya da oğlak alınıp kesilecek ve Mısırlı behorları öldürmek üzere geldiğinde, Tanrı'nın Yahudi evlerini pas geçmesi için, bu hayvanın kanı evlerin kapı sövelerine sürülecektir. Korbanın ateşte çevirme yapılarak pişirilen eti, matsa (mayalanmamış ekmek) ve maror (acı otlar) ile birlikte yenecektir.

 

Behorların ölümü, sonunda Paro'nun direnişini kırar ve Bene-Yisrael'i ülkesinden kelimenin tam anlamıyla kovar. Yahudiler ülkeden o kadar telaş içinde çıkmak zorunda kalırlar ki, yoğurdukları hamurlar mayalanmaya vakit bulamaz ve yolluk olarak yanlarına sadece mayalanmamış yiyecekler alırlar. Çıkışlarından önce Mısırlı komşularından altın gümüş ve giysiler isterler ve Mısır'ı servetinden ederler.

 

Bene-Yisrael'e tüm behorları kutsal olarak ayırmaları emredilir. Ayrıca her yıl, yedi [Diaspora'da sekiz] gün boyunca iyeliklerinde hiç [tahıl bazlı] mayalı yiyecek bulundurmayarak, matsa yiyerek ve kurtuluşlarını çocuklarına aktararak, Mısır Çıkışı'nın yıldönümünü kutlayacaklardır. Bunun yanında Mısır Çıkışı'nın ve bunun sonucunda Tanrı'ya olan sadakatlerinin bir hatırlatıcısı olarak kol ve başlarına tefilin takacaklardır.

 

DEVAR TORA

["Legacy" / Rabi Naftali Reich - www.torah.org]

 

Işığı Seçin

 

Bir insanın başına gelebilecek en büyük felâket nedir? Dayanılması en zor acılar nelerdir? Bunun cevabını bulmak için, Mısırlılar'ın Yahudileri serbest bırakmayı reddettikleri zaman, başlarına gelen belâlara bakmak yeterlidir. On belâ Paro'nun ve Mısırlılar'ın inatçı direncini kırma amacı ile verilmişti. Her bir belânın baskısı, Paro acıya dayanamayıp sonunda boyun eğene kadar, bir öncekinden bir kademe daha yüksek oldu. Son ve en kuvvetli darbe behorların öldürülmesiydi. Bu işkence dizisinde ikinci sırada dokuzuncu bela olan karanlık yer alıyordu; bu belada Mısır öyle yoğun bir karanlığa bürünmüştü ki, insanlar tamamen hareketsiz kalmışlardı. O kadar ki, bir hücrede tek başına kalan bir mahkûmun acısı, karanlıkta kalan Mısırlılar'ı ele geçiren canlı ölümle karşılaştırılamaz bile.

 

Bütün Mısırlılar karanlığa gömülürken, Bene-Yisrael normal yaşamlarını sürdürmüşlerdi. Diğer bütün belâlardaki gibi, Mısır'ın maruz kaldığı felâketlerin sonuçlarından hiçbir şekilde etkilenmemişlerdi. Ama yine de Tora, karanlık belası sırasında "Tüm Bene-Yisrael için, yaşadıkları yerlerde ışık vardı" (Şemot 10:23) demektedir. Bene-Yisrael'in karanlıktan etkilenmediklerini söylemek neden gereklidir? Dahası, sadece "tüm Bene-Yisrael için ışık vardı" demek, onların bulundukları her yerde ışıkları olduğunu anlamamıza yeterli olduğuna göre, "yaşadıkları yerlerde" sözlerine ne gerek vardır?

 

Daha önce (Bereşit 28:10'da), Yaakov'un "Beer Şeva'dan çıkıp Haran'a gittiğini" okumuştuk. Hatırlanacağı üzere orada da "çıkıp" sözcüğü gereksiz görünüyordu; zira Haran'a gittiyse, Beer-Şeva'dan çıkmış olduğu zaten açıktır! Ama Midraş'a göre Tora bunu özellikle belirterek, Yaakov'un çıkışının Beer-Şeva'da bir eksiklik anlamına geldiğini ima etmektedir. Ve orada Raşi'nin yaptığı açıklamada dediği gibi: "Bir tsadik şehirde olduğu zaman, o şehrin görkemi, ışığı ve güzelliğidir. Ve oradan ayrıldığında, şehrin de görkemi, ışığı ve güzelliği yok olur."

 

Otoriteler, Raşi'nin kullandığı bu uzun ve tekrarlı dilin önemli bir noktaya işaret etme amacında olduğunu vurgularlar: Çoğunlukla bir şeyi kaybedene kadar onun kıymetini bilmeyiz. Bir tsadikin, o şehrin gerçek görkemi olduğunu insanlar ne zaman fark ederler? O şehri terk ettiği ve ışık yok olduğu zaman!

 

Mısır'da da, Bene-Yisrael, karanlık belâsı Mısır'ı vurana kadar, Tanrı'nın dünyaya bahşetmiş olduğu "ışık" adlı muhteşem hediyenin değerini bilmiyorlardı. Ama Mısırlılar'ın karanlık yüzünden hareketsiz kaldıklarını gördükleri zaman, yaşamlarını aydınlatan bir ışığa sahip oldukları için aniden büyük bir minnet duydular.

 

Daha derin bir bakışla, otoriteler, karanlığı ve aydınlığı, Mısır ve Yahudi kültürleri için birer benzetme olarak görürler. Mısır toplumu itikat, büyü ve puta tapma konularına odaklanmış, dünyada Yaradan'ın Varlığı'nı göremez olmuştu. Dünya karanlık bir yerdi. Karanlık belâsı Mısır yaşam tarzına darbe indirmiş ve manevi karanlığın vücuda gelişi olarak kendini göstermişti. Ve belânın ciddiyeti, Mısır'da manevi aydınlığın ne derece söndüğünün açık bir kanıtıydı. Maneviyattan yoksun olmak, kişiyi hareketsiz kılar ve ilerlemesine engel olur.

 

Bene-Yisrael Mısırlılar'ın manevi bozukluğunu fark ettikleri zaman, her bir kum tanesinde, her bir yaprakta Yaradan'ın Varlığı'nı daha iyi görmüşler ve bu derin inanç dünyalarını aydınlatmıştır. Bu nedenle, "yaşadıkları her yerde" hayatın saflığı, Bene-Yisrael'in iç maneviyatını yansıtan olağanüstü bir ışıkla kendini göstermiştir.

 

Genç bir öğrenci sınıfın arka tarafında oturmuş hayal kuruyordu. Sınıfın ön tarafında, öğretmen zor bir konunun karmaşık bölümlerini açıklıyor, ama öğrenci hiç dikkatini vermiyordu. O hayal dünyasının uzak bir yerlerinde kaybolmuştu. Aniden, başka bir öğrencinin yüksek sesle konuştuğunu ve sınıfı rahatsız ettiğini duydu. Öğretmen o öğrenciden sessiz durmasını istemiş, ama bu da bir işe yaramamıştı.

 

Hayal gören öğrencinin ilgisi artmıştı. Kulaklarını dört açtı ve sınıfta duyulan her kelimeye ayak uydurmaya çalıştı. Önemli fikirler vererek öğretmeni dinledi ve sorun yaratan öğrencinin, saygısız bir şekilde öğretmenin sözlerini karalamasını tiksinerek dinledi. Sonra da "ne kadar aptalmışım" diye düşündü. Öğretmenim o kadar önemli şeyler söylüyor ve ben önem vermiyordum. Maalesef, neler kaçırdığımın farkına varmam için, sorun yaratan öğrencinin maskaralıklarını duymam gerekiyormuş.

İKİLEM

Bu kısımda bazı ikilemler ve sorular sunacağız. Bunları Şabat masasında ailece tartışma konusunun bir parçası yapabilirsiniz. Peraşa broşürünün sonunda bu soruya Yahudilik'in gözüyle verilebilecek bir cevabı bulabilirsiniz.

Sevdiğim, ama bazen benim etik olarak yanlış gördüğüm bazı şeyleri yapmaya meyilli yakın bir arkadaşım var. Böyle bir arkadaşlığı sürdürmenin doğru olup olmadığı konusunda bazen kuşku duyuyorum. Yapılacak en doğru şey nedir?

DEVAR TORA

[Rabi Eli Mansour - www.dailyhalacha.com]

 

Hahamlarımız, karanlık belasının bir bakıma, Mısır'dan Çıkış'a hazırlık yapma amacına hizmet ettiğini belirtirler. Bu bela Bene Yisrael'i etkilememiş, bu karanlıktan yararlanan Bene-Yisrael, Mısırlılar'ın evlerine girip sahip oldukları malların bir listesini çıkarmışlardır. Sonra da Mısır'dan Çıkış'tan önce, Bene-Yisrael Mısırlı komşularına gitmiş ve bilinmeyen diyarlara yapacakları yolculukta ihtiyaç duyacakları eşyaları onlara vermelerini istemişlerdir. Mısırlılar istenen eşyalara sahip olduklarını inkâr ettikleri zaman da, Bene-Yisrael karanlık belası sırasında hazırladıkları listeyi ortaya çıkarmışlardır; Mısırlılar'ın tam olarak nelere sahip olduklarını ve nerede bulunduklarını bilmekteydiler.

 

Bu noktada Tora şöyle der: "Tanrı da halkın Mısırlılar gözünde statü kazanmasını sağladı ve [Mısırlılar, istenenleri] verdiler. [Böylece Bene-Yisrael] Mısır'ı boşalttılar" (Şemot 12:36). Mısırlılar, karanlık sırasında Yahudi komşularının kendi evlerine girip sadece liste hazırlamakla yetindiklerini ama hiçbir şey çalmadıklarını fark ettikleri zaman, şaşkına dönmüşlerdir. Normal şartlarda bir şehir karanlığa büründüğü zaman, yağmacılar dükkânlardan mal çalmak için dört nala koşarlar. Bene-Yisrael'e zengin Mısırlı komşularını soyma fırsatı sunulmuştu, ama buna rağmen bundan kaçınmışlardı. Buldukları malların ve nerede saklandıklarının ayrıntılı bir listesini hazırlamışlar, ama izinsiz tek bir eşya bile almamışlardı. Bu dürüstlük seviyesi Mısırlılar'da derin bir etki yaratmış ve bu şekilde Bene-Yisrael onların "gözünde statü kazanmışlardır". Bene-Yisrael 210 senelik bir aşağılanma ve ezilmeden sonra, dürüst ve ahlâklı davranarak Mısırlılar'ın saygısını ve hayranlığını kazanmışlardır.

 

Bir otorite, Son Kurtuluş'un da Mısır'dan kurtuluşa benzeyeceğini söylemiştir. Nasıl ki, Bene-Yisrael Mısırlılar'ın saygısını kazanmadan Mısır'dan Çıkış gerçekleşmediyse, Son Kurtuluş da, ancak Yahudiler diğer ulusların saygısını ve hayranlığını kazandıktan sonra gerçekleşecektir. Ne yazık ki, günümüzde Yahudiler'in, dürüstlükleri ve katı ahlâk kuralları pek tanınmakta değildir. Çoğu insan, haklı ya da haksız olarak, bize düzenbaz ve dolandırıcı gözüyle bakmaktadır. Bu, bir derecede, antisemitik duygulardan kaynaklanıyor olsa da, yine de Yahudi olmayan bir dünya ile ilişkilerimizde dürüst davranmakta aşırı titiz olmanın sorumluluğunu taşımaktayız. Her ne kadar tüm antisemitik propagandayla başa çıkmak mümkün değilse de, biz kendi hayatımızda bireysel ilişkilerimizde tam bir dürüstlükle davrandığımızda, en azından ilişki içinde olduğumuz kişileri o propagandadan etkilenmekten alıkoymuş oluruz. Zira başkalarının hayranlığını ve saygısını ancak bu şekilde kazanmayı umut edebiliriz ve bahsedilen otoriteye göre, Maşiah da ancak o zaman gelecektir.

 

Peraşanın daha ileriki bir bölümünde, Tora'nın Pesah-korbanı yendiği sırada bir kemiğini kırmayı yasakladığını görmekteyiz. Sefer Ahinuh, bu yasağın sebebini şöyle açıklar: Yemek yerken kemik kırmanın amacı, içindeki iliği yemektir. Ama bu, fakir ve zavallılara özgü bir davranıştır. Oysa Bene-Yisrael, bir "prensler" ulusudur ve Kralların Kralı'nın çocuklarının böyle bir davranışa girmesi, özellikle de özgürlüğe kavuşmayı kutlayan Pesah gününde yakışık almaz. Pesah-korbanı Tanrı'ya yönelik sadakati ve onuru yansıtan asil bir şekilde yenmelidir.

 

Rabi Şemuel Rozovsky bir noktaya dikkati çeker: Günümüzde Bet-Amikdaş mevcut olmadığı için Pesah-korbanı ve dolayısıyla bu yasak uygulanmamaktadır. Ancak buna rağmen yasağın altındaki mesaj geçerliliğini korumaktadır. Yahudiler'in "Tanrı'nın Halkı" olma özelliklerinde hiçbir değişiklik olmuş değildir ve bu nedenle de asalet ve öz saygı ile davranmaları gerekir. Bir Yahudi hiçbir zaman kirli, derbeder veya perişan görünmemelidir. İlişkide olduğumuz başka inançlardan insanların üstünde her bağlamda olumlu bir etki bırakmak ve bu şekilde onları olumsuz ve yalancı propagandadan ayırmak bizim görevimizdir. Bu, Maşiah döneminin başlangıcı için de bir ön şarttır.

 

MİTSVA / UYGULAMA / MAase

[Rabi Şemuel Holstein - www.komemiut.org]

 

 

Mitsva: Kayıp bir eşyayı bulanın bunu sahibine geri vermesi Tora'nın "yap" şeklindeki bir emridir. Pasukta söylendiği gibi "onları kardeşine geri götürmelisin" (Devarim 22:1).

 

Uygulama: Kayıp bir eşyayı bulan, sahibini bulmak için bu konuda duyuru yapmakla yükümlüdür. Bu konuda çok sayıda ayrıntı vardır ve bu nedenle en doğrusu, konuya hâkim bir Haham'a danışmaktır. Eşyanın sahibi olduğunu iddia eden kişi, o eşyaya dair tanımlayıcı işaretler vermelidir.

 

Bulunan bir eşya hakkında, sahibinin onu oraya kasten yerleştirdiği şüphesi varsa, ona dokunmamak gerekir. İtibarlı bir kişi, eğer kendisine ait olsa bile tekrar almaya tenezzül etmeyeceği bir şey bulursa, bunu alıp sahibine geri götürmekten muaftır. Ancak bu muafiyete rağmen bunu yapması doğru olacaktır.

 

Bu mitsva, bir başkasının başına gelebilecek zararı önlemeyi de kapsar. Rabenu Yona şöyle yazar: "Başkasının parasını kurtarmak mitsvaysa, onu zor zamanlarında kurtarmak da şüphesiz bir yükümlülüktür."

 

Maase: Rabi Zuşa, hocası Mezriç'li Magid'in yanında iki hafta kaldıktan sonra ayrılmak için izin istedi. Çıkmadan önce Magid, Rabi Zuşa'yı, kızları için uygun damatlar bulması yönünde mübarek kıldı ve masasının çekmecesinden üç yüz ruble içeren bir zarf çıkarıp bunu düğün masrafları için kullanmasını söyledi; zira Rabi Zuşa'nın son derece fakir olduğunu biliyordu.

 

Evine dönüş yolunda Rabi Zuşa, komşu kasabalardan birinden geçerken, sinagogun yanında büyük bir kargaşa gördü. Ne olduğuna bakmak için oraya gelip sorduğunda, ona dul Rohale'nin kızının düğünü için toplandıklarını, ama damada üç yüz ruble çeyiz verme vaadinde bulunan Rohale'nin, yıllar boyunca kuruş kuruş zar zor biriktirdiği bu parayı kaybettiğini anlattılar. Cebindeki üç yüz rubleyi hatırlayan Rabi Zuşa, kalabalığa dalarak üç yüz rubleyi kendisinin bulduğunu ilan etti. Tüm cemaat ona tezahürat yapmaya, düğün bandosu da tekrar neşeyle çalmaya başladı. Birkaç dakika sonra Rabi Zuşa'dan parayı damada vermesini istediler. Ama o öncelikle dul kadından, kayıp para için işaretler vermesini istedi. Kadın bunu ayrıntısıyla anlatınca Rabi Zuşa, bu işaretlerin kendi bulduğu paraya uygun olduğunu söyleyerek kaldığı hana gidip parayı alacağını bildirdi. Koşar adımlarla kasabanın sarrafına gitti ve elindeki üç yüz rubleyi, kadının verdiği işaretlere uygun banknotlarla değiş tokuş etti. Parayla geri geldiğinde herkes onu şarkılar ve tezahüratla karşıladı. Ne kadar dürüst biri olduğu ağızdan ağza yayılıyordu. Rabi Zuşa, parayı saya saya damadın eline vermeye başladı. Ama son otuz rubleye geldiğinde durup "geri kalan da benim zahmet ücretim" diyip cebine attı. Etraftakilerin tepkisi bir anda tersine döndü. Onu alçaklık ve düzenbazlıkla suçlamaya başladılar ve sonunda olayı çözmesi için kasabanın Hahamı'na geldiler. Kısa bir duruşmadan sonra, Haham, öfkeli bir biçimde tüm parayı damada vermesini emretti ve Rabi Zuşa da mecburen öyle yaptı. Herkes yoluna gittikten sonra Haham, Rabi Zuşa'nın, Mezriç'li Magid'in en değer verdiği öğrencilerinden olduğunu hatırladı. Hemen gidip Magid'e, Rabi Zuşa'nın aslında ne mal biri olduğunu anlatmaya karar verdi.

 

Mezriç'e geldiğinde olayı Magid'e anlattı. Rabi Zuşa'ya verdiği üç yüz rubleyi hatırlayan Magid, heme ulaklar gönderip Rabi Zuşa'yı yolundan çevirmelerini emretti. Geldiğinde, Magid olan biteni açıklamasını buyurdu. Çaresiz, Rabi Zuşa durumu açıklamak zorunda kaldı: "Parayı bulduğumu ilan ettiğim anda Yetser Ara (Kötü Eğilim) içimde beni bu asil hareketim nedeniyle övmeye başladı. Kendimi bir şey zannetmeye başladım. Üstelik insanlar benim için tezahürat yapıp dans etmeye başladığında gurur duygum kabardı. Sarrafa gittiğim zaman da Yetser Ara beni bir pohpohlamaya başladı ki, neredeyse beni ağına düşürecekti. Bu yüzden paranın bir kısmını kendime saklamak istediğimi söyledim ve bir anda, tüm tezahüratlar kınama sözlerine dönüştü ve böylece Yetser Ara'nın tüm silahı etkisiz kaldı."

 

Rabi Zuşa'yı uğurladıktan sonra Magid, yanındakilere doğru başını salladı: "İyi bir harekette bulunmak bir şey. Ama bunu kusursuzluğun zirvesinde yapmak bambaşka bir şey."

 

İKİLEME CEVAP

[Rabi Mendel Weinbach / gatewaysonline.com]

 

İsrail'de meşhur bir güvenlik sloganı şöyle der: "İçtiysen araba kullanma. Arkadaşlar bunun için var." Ancak Tora'nın arkadaşlığı ele alış şekli bundan çok daha geniştir. Gerundi'li Rabi Yona, Pirke Avot üzerindeki klasik açıklamasında, "arkadaşların ne için olduklarına" dair üç şey listeler.

 

[1] Sırrını açabileceği ve [2] sevinçle hüznünü paylaşabileceği bir arkadaşa olan doğal insani ihtiyacın yanı sıra, [3] bir arkadaşla birlikte çalışmanın kişiye kazandırdığı Tora bilgisi, kişinin bir öğretmenden alabileceğinden çok daha büyük bir kazançtır.

 

Sorunuza uyan cevap bir arkadaşa olan üçüncü ihtiyaçtır. Yanlış yapmaya meyilli olduğunuz ve arkadaşınız buna meyilli olmadığı bir zaman, sizin için vicdan görevi yapacak bir arkadaşa ihtiyacınız vardır. Bu esasında, bunun tam tersi durumda sizin de onun vicdanı olacağınız, karşılıklı bir ilişkidir. Siz ilişkinizi bozmayın. Onun yerine, ahlâkî yanlışlardan kurtulmak için birbirinize yardım ederek, bu ilişkiyi zenginleştirmeye çalışın. Sonuç olarak, arkadaşlar sadece sarhoş olduğunuz zaman sizi eve götürmek için değil, her şeyden önce sizi sarhoş olmaktan caydırmak için vardır.

 

YAHUDİ EVİNİN TEMELLERİ

[Dini Uygulama Rehberi - Rabi Nisim Behar]

 

Meyve ve Şeakol Berahaları Kuralları

1.             Yediğimiz, içtiğimiz, kokladığımız veya gördüğümüz her şey için Ulu ve Kutsal Tanrımız'a şükretmek görevimizdir. Bu yüzden bütün bu şeylerden faydalanmadan önce ve sonra "Berahot" adı verilen küçük duaları söyleriz. Hahamlarımız yediğimiz hiçbir şeyin berahasını küçük görmememiz ve ihmal etmememiz konusunda bizi uyarırlar.

2.             Ulu Tanrı'nın bu dünyada yarattığı her şey, aşırıya kaçmamak şartıyla insanın yararlanması içindir.

3.             Ağaçta yetişen tüm meyvelere, ağaç gövdeleri her sene mevcut kalma şartıyla ister taze, ister pişmiş olsun, "Baruh Ata AD... E-loenu Meleh Aolam Bore Peri Aets - Ağacın meyvesini yaratan Evrenin Kralı, Sen, Tanrımız; Mübareksin" berahası söylenir.

    Ağaçta yetişen meyveye örnek olarak, armut, elma ve şeftaliyi gösterebiliriz.

4.             Toprakta yetişen her türlü meyveye, ister taze ister pişmiş olsun, şu beraha söylenir: "Baruh Ata AD... E-loenu Meleh Aolam Bore Peri Aadama - Toprağın Meyvesini yaratan Evrenin Kralı, Sen, Tanrımız; Mübareksin".

Haftanın Sözü

[Şalom Alehem]

 

Hayat bilgeler için bir rüya, çılgınlar için bir oyun, zenginler için bir komedi, fakirler için bir trajedidir.

 

Haftanın Peraşası'nı, t  e  b  e  r  r  u  d  a     b  u  l  u  n  a  r  a  k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 538 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.