Haftanın Peraşası BülteniSinay çölünde Bene-Yisrael'in nüfus sayımı tamamlanır ve Mişkan'ı taşıma işini üstlenmek üzere Levi kabilesinden 30 ila 50yaşları arasında toplam 8.580 erkek sayılır...

              Bu Hafta İçin Saatler             

2 Sivan

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5774

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

7:04

8:21

-----

Yeruşalayim

7:07

8:25

Tel Aviv

7:19

8:23

31 Mayıs

Tel Aviv

7:23

8:27

İstanbul

8:18

8:58

2014

İstanbul

8:23

9:03

NASO

.

Hatırlatmalar:

4 Haziran Çarşamba günü Şavuot Bayramı kutlanacaktır.

 

 

Peraşa Özeti (Bamidbar 4:21-7:89)

[www.chabad.org]

Sinay çölünde Bene-Yisrael’in nüfus sayımı tamamlanır ve Mişkan’ı taşıma işini üstlenmek üzere Levi kabilesinden 30 ila 50 yaşları arasında toplam 8.580 erkek sayılır.

Tanrı, Moşe’ye “Sota [Kocasına sadık olmadığından kuşkulanılan] Yoldan Çıkmış Kadın kanunlarını açıklar. Şarap içmemeye ve saçını uzatmaya yemin eden ve bir ölüyle temas etmesi yasak olan “Nazir” ile ilgili kanun da verilir. Aaron ve soyundan gelen Koenler’e, Yisrael halkını nasıl mübarek kılacakları konusunda talimat verilir.

Yisrael’in on iki kabilesinin liderleri, sunağın açılışı için armağanlarını getirirler. Armağanlar aynı olmakla birlikte, her biri farklı bir günde getirilir ve hepsi Tora’da detaylarıyla tarif edilir.

RAVLARIMIZ’DAN DİVRE TORA
Rav Nafi Haleva

 

Peraşamız Tora’daki en uzun peraşadır. Bu peraşada tam 176  cümle bulunur. Ladino lisanında “Naso El Haham Se Kanso- Naso Peraşası  Hazan okumaktan yoruldu” deyimi bunu hoş bir şekilde ortaya koyar. Bu haftaki peraşamız Leviler için öngörülmüş olan işleri anlatmaya devam etmektedir. Bunun ardından Koenleri  ilgilendiren dört adet kural vardır.

1.Çalınmış olan bir mal ile ilgili tazminat, malın sahibinin ölmüş olduğu ve hiçbir varisi bulunmadığı durumlarda Koenlere ödenecektir.

2.Karısının kendisine sadık olmadığı konusunda şüpheye kapılan bir adam, karısını sota belirleme seremonisi  için Koene götürecektir.

3.Kendisinin maddi dünyadan alıkoyarak, sadece Tanrı hizmetine adayan ve Nazir olan bir kişi (genelde bir ay olan) Nazirlik süresi bittiğinde, Koene gelecektir.

4.Koenlere, halkı  “ Koanim Kutsama Berahasıyla “ mübarek kılmaları emredilir.

Peraşamızda bahsedilen bu dört elementten dördüncüsü üzerinde durmak istiyorum .

Buna göre Koenler, halkı hergün bildiğimiz üç bölümlü beraha ile mübarek kılmalıdırlar. 

Amida’nın tekrarı sırasında yapılan bu işleme genel  olarak “Nesiat Kapayim- Ellerin kaldırılması “ adı verilir; zira Koenler berahayı ellerini kaldırarak verirler.

Koenlerin berahasını incelemeden önce, beraha  nedir? sorusunu sormamız doğru olacaktır.

Bir insanın bir başkasını mübarek kılması ne anlama gelir?

Beraha sözcüğü, Tanrı’nın hedefteki  kişiye özellikle maddi anlamda özel başarı sağlaması yönünde bir dileği  ifade eder. (Beraha –Bereket) Bunun dolaylı anlamı, berahanın temelinde, maneviyat ile maddiyat arasında bir köprü oluşturmak olduğudur. Maddi dünya, kutsiyetten ayrı olduğu sürece, gerçek bereketten yoksundur. Diğer yandan manevi başarılar da kendi başlarına yetersizdir ve sadece bu dünyayı yöneltildikleri  taktirde gerçekten anlamlıdır.

Pirke Avot  belirtildiği gibi;

“İm En Kemah, En Tora -  Un Yoksa Tora da Yoktur ”  ;

“İm En Tora, En Kemah – Tora Yoksa Un da Yoktur “ 

İnsan beden ve ruhtan oluşmuştur. Başka sözcüklerle ifade etmek istersek, madde ve maneviyatın birleşiminden yaratılmıştır. İnsan bu iki yönünün açlığını gidermek için beslenme ve yaşatma mecburiyetindedir. Paralel şekilde ikisi birbirini tamamlar. Kişinin marifeti, düzenli bir şekilde her iki yönle kendilerine uygun şekilde ilgilenmesidir. Bu sayede kişi  düzenli olarak yaşamına devam eder. Maneviyatımızı düzenleyen  Tora  ve fiziksel yaşamımızı sağlayan gıdanın her zaman varolması gerekir.  Kişi  yalnızca maddiyat peşinde koşarsa yaşamın gerçek gayesine ulaşamaz. Bununla birlikte kişi manevi dünyasına gereken önemi vermiyorsa, maddi değerlere saplandıysa Tanrı’nın o kişiye maddi destek vermesi hiçbir şey ifade etmez. Bu sebeple, bereketi  ulaştırma konusunda aracı olabilmek için, bir insanın bir yandan manevi olarak bu dünyanın üzerine çıkmayı başarmış olması ve bu sayede kutsiyet dünyasıyla bağlantı içinde olan canlı bir bağ halini alması; diğer yandan da kendini bu dünyadan soyutlamamayı bilerek, maddi dünyaya kutsiyet aktarımını başarma yeteneğini canlı tutması gerekir. Birkat Koanim’in çeşitli yönleri bu iki rolü yansıtır niteliktedir.

Koenler kendilerine özgü (örneğin özel evlilik kuralları, ölüyle temas yasağı, kutsiyet etiket taşıyan bazı yiyecekler yerken, bazı saflık kurallarına uyma şartı gibi) çeşitli kısıtlamalar yoluyla, diğer insanlara göre daha yüksek bir kutsiyet konumundadırlar. Yine de Kohenler  münzevi değillerdir; diğer tüm Yahudiler gibi evlenirler, hayatlarını kazanırlar ve dünyevi  işlerle uğraşırlar. Bu özellikleri Kohenleri  halka beraha verme konusunda en uygun kişiler haline getirir.

Kohenlerin berahayı verdikleri sıradaki hareketleri de bu düşünceye uygundur. Bir yandan ellerini talletlerinin içinde gizli bir şekilde yükseklere kaldırıp, kutsal üst dünyalarla olan yüce ve gizemli bağlantıyı  simgelerlerken; diğer yandan beraha sırasında ayakkabılarını çıkararak “ayaklarının yere bastığını”, başka bir deyişle bu dünyayla kesintisiz bir bağlantı içinde olduklarını vurgularlar.

Beraha’nın kareografisi de aynı mesajı yansıtır. Koenler beraha sırasında, Sefer Tora’ların bulunduğu Ehal Akodeş’in önündeki  yüksek platforma gelip, Tora’ya olan bağlantısını göstermek için oraya yüzünü döner, diğer yandan berahayı tamamlamadan hemen önce yüzlerini halka dönerek, insanlardan kopuk olmadıklarını vurgulanmış olurlar.

Koenlerin rolü ile ilgili bu bakış açısı, Yahudi Ulusunun da bir bütün olarak rolünü anlamamıza yardımcı olacaktır. Tora, Bene Yisrael’den  “ Bir Koenler krallığı ve kutsal bir ulus” olarak bahsetmektedir. Yahudiler  tıpkı Koenler gibi kutsaldırlar ve Tanrı ile aralarındaki anlaşma, Tora ve Mitsvalar sebebiyle insanlığın kalanından farklıdır. Ancak aynı zamanda bir “krallık ve ulus’turlar  tıpkı diğer uluslar gibi.. Ve bu sebeple insani aktiviteyi ,maddiyatı kutsiyetle birleştirmekle görevlendirmişlerdir.  

Yahudilik maddiyatla maneviyatın bir bütün olduğunu ve birbirinden kopamayacağını belirtmektedir. Yahudiliğin esası da bundan ibarettir.

 

ŞABAT SOFRANIZA TATLILAR

ŞAVUOT UYKUSU NE TATLIDIR – ŞAVUOT ÖZEL

Maayan Amoed Kitabı’ndan Alınmıştır

 

Şavuot Bayramı Tora’nın Verilişi’ni kutladığımız bayramdır.

 

Tora, 7 Sivan günü Sinay Dağı’nda büyük bir görkemle Yisrael Halkı’na verildi. Tora Yisrael Halkı’na verildiği zaman, ne bir kuş öttü, ne bir uçucu uçtu, ne bir öküz böğürdü, ne de bir melek Tanrı’yı övmek için “Kadoş...” cümlesini söyledi. Deniz dalgalandı ve hiçbir canlı ses çıkardı. Bütün kainat sessizdi. İşte böyle bir anda,“Sinay Dağı tümüyle duman salıveriyordu; zira Tanrı onun üzerinde ateşle açığa çıkmıştı. Bütün dağ büyük bir şiddetle sarsıldı. Şofar sesi, gittikçe daha da güçleniyordu... Tanrı Sinay dağında, dağın zirvesinde açığa çıktı ve ilk emri verdi, “Ben seni Mısır Ülkesi’nden – köle evinden – çıkarmış olan Tanrı’yım.”

 

Tarihe kazınan bu görkemli olayın ardından Şavuot bayramında tüm gece uyumadan Tora öğrenmek gelenekselleşmiştir. Kaynaklarımızda bu gelenekle ilgili iki neden bulmaktayız.

 

Bunlardan ilki Zoar kitabında yer almaktadır. Zoar Şavuot gecesi ile ilgili şöyle bir anekdot anlatır, “İlk dönem hasidleri bu gece uyumazlar, bütün gece Tora öğrenirler ve şöyle derlerdi, ‘Gelin, bu (tüm gece Tora öğrenme) mirasımızı çocuklarımıza ve gelecek nesillerimize aktaralım. Bu gece Tora öğrenen herkes Tanrı’nın Hatıra Defteri’ne mühürlenir, yetmiş beraha ile mübarek kılınır ve başlarına Yüce Dünyalardan indirilen taçlar takılır. Malahi kitabında yazdığı gibi, ‘Bunun üzerine Tanrı'dan korkanlar birbirleriyle konuştular. Tanrı dediklerine kulak verip duydu. Tanrı'dan korkup adını sayanlar için O'nun önünde bir anma kitabı yazıldı (3:16)”.

Midraş ise Şavuot gecesi Tora öğrenimi ile ilgili farklı bir sebep sunar (Şir Aşirim Raba 1:57). “Tora’nın verilmesi gereken gece uyunan uyku Yisrael halkına o kadar tatlı geldi ki, bir sinek bile onları ısırmadı. Tanrı da Tora’yı vermek üzere indiğinde onları uyurken buldu ve onları uyandırmak için “sabah olurken gök gürlemeleri ve şimşekler [başladı].” Moşe de kralın huzuruna çıkmakta olan halkı teker teker uyandırdı, “Moşe, Tanrı’yı karşılamak üzere halkı kamptan çıkardı. Dağın eteğinde hazır durdular (Şemot 19:17).” Bizler de günümüzde Yisrael halkının Sinay Dağı’nda Tanrı’yı beklemek yerine uyumaları nedeniyle, uyumayarak, bir nevi, onların hataları düzeltiyoruz.

Son yüzyıllarda yaşayan ünlü Tora düşünürlerinden Lublin’li Rabi Tsadok Akoen (1823 - 1900) Midraş’ın ifadelerinden Yisrael halkının Tanrı’yı beklemek yerine uyumasına karşı bir itham anlaşılmadığını öne sürer. Hatta Midraş tersini kanıtlarcasına, “Şavuot uykusu tatlıdır” demekte ve bunu “bir sinek bile onları ısırmadı” diyerek Tanrı’nın özel ilgisine layık olduklarını söylemektedir. Daha da fazlası, uyumadan ayakta kalabilmeleri neredeyse imkansız bir durumdu. Tora’yı almak için yapılan hem ruhen hem de bedenen yapılan üç günlük hazırlık sonunda yorgun düşmeleri çok normaldi.

Lublin’li Rabi Tsadok Akoen’in bu fikrine göre kendisini Tora’nın alınışına kendilerini korkuyla ve huşuyla kutsayarak hazırlanan bilge nesle her hangi bir ithamda bulunamayız. Ancak tüm bu Tora’nın Verilişi’ne yapılan hazırlıklarda anlaşılması gereken bir noktayı açığa kavuşturmamız gerekiyor. Tanrı, Tora’nın Verilişi gibi, Kendisi’ni dünyaya ilk kez ortaya çıkardığı, insanoğlu ile konuştuğu, onlara Sesi’ni duyurduğu, Kanunları’nı verdiği, dünya üzerindeki gelmiş geçmiş en görkemli olayı neden insanları uykularından uyandırarak yapmaktadır? Tora’nın Verilişi bir iki saat daha geciktirilir, herkes uykusundan uyanır, hazırlanır ve çok daha saygıdeğer şekilde Tora ait olacağı halkına verilebilirdi.

Sorumuzun cevabını, Duvna’lı Magid’in anlatacağı hikaye ile bulacağız.

Şehri büyük bir grip salgını sarmış, herkes buhar makinesi bulabilmeye çalışmaktadır. Reuven de Gemilut Hasadim – Yardımseverlik kurumlarından birine başvurur ve buhar makinesi bulunup bulunmadığını sorar. Görevli kişi de, “Yan odaya geç, bulabilirsen alabilirsin” diye cevap verir. Depoya doğru ilerleyen Reuven,  her köşeyi didikler ve ne yazı ki makineyi bir türlü bulamaz. Bir saat süren aramadan sonra her tarafı toz içinde görevli kişiye buladığını bildirir, “aradım, ama bulamadım” der. Görevli kişi tenezzül edercesine yere doğru eğilir ve Reuven’e istediği buhar makinesini çıkartıverir. Reuven gözlerine inanamaz ve ona, “eğer makine elinin altındaysa, beni neden tozlu odada bir saat boyunca aramakla yoruyorsun?” der. Görevli kişi de, “Senin de bildiğin gibi ben buhar makinesi satıcısı değilim. Sadece burada insanlara iyilik olsun diye makineyi veriyorum. Ancak kişinin de gerçekten ne kadar istediğini görmem lazım. Yoksa her isteyene versem, senin gibi gerçekten ihtiyacı olan birisi ne yapacak?” diye cevap verir.”

Tanrı, Tora’nın bilgeliğini, derinliğini, sırlarını, hayat ışığını ve sevincini sadece onu isteyerek öğrenen, alnındaki teri akıtarak çalışan, arzuyla, bağımlısı olacak kadar yapışan kişiye verir.

Tanrı’nın Sinay Dağı’nda Tora’yı onları uyandırarak vermesinin de anlamı budur. Yisrael halkı üç gün boyunca kendisini Tora’yı almaya ruhen ve bedenen hazırlamış, bunun sonunda yorgun düşmüşlerdir. Doğaldır ve onlar da insandır. Tanrı da onlara Tora’yı hiç beklemedikleri bir zamanda vermiştir. Çünkü en doğru olan zaman budur.

Bu kavramı aynı şekilde Şavuot günü okunması adet edinilen Rut kitabında da görmekteyiz, “Boaz elinden geleni yaptı, Rut elinden geleni yaptı, Naomi de elinden geleni yaptı. Tanrı da, ‘Onlar elinden geleni yaptılar, Ben de Elimden geleni yapacağım’ dedi ve Maşiah’ın tohumunu, hiç beklenmeyen bir yerden, Amon milletine ait bir giyoretten Rut ile ekti.”

Tanrı’nın da, Tora’yı, Yisrael milletini uyandırarak vermesinden öğrenmemiz gereken ders budur – Bizler her alanda elimizden geleni yapmakla yükümlüyüz. Türkçe Tora kitaplarımızdan haftanın peraşasını en güncel derslerle öğrenmeli, Türkçe mişnalarla ile neşamamızı yüceltmeli (bilindiği gibi mişna ve neşama aynı harflerden meydana gelir) Türkçe gemaralarla ruhumuzu Tanrı’ya yaklaştırmalıyız. Bizler elimizde var olanlarla maksimumu yapmakla yükümlüyüz. Eskiden bir çoğumuzun mazereti vardı; duayı anlayamıyorum, peraşayı anlayamıyorum, teilimi anlayamıyorum. Artık tüm bu mazeretler tarihe karıştı. Tanrı’nın merhametini, bereketini, mutluluk ve huzur veren ışığını hayatımızda hissetmek, görmek istiyorsak, elimizden geleni yapmalıyız. Tanrı, hangi yol ile olursa olsun, belki hiç umut vermeyeceğimiz bir yoldan da olsa, gerisini getirecektir.

 

YAHUDİLİK VE KAVRAMLAR

ŞAVUOT

 

Neden Tora’da Şavuot bayramının tarihi belirtilmemektedir?

Diğer tüm bayramlara istinaden, Şavuot bayramı ile ilgili Tora, (Pesah’tan itibaren) “yedi haftaya sayacaksınız” demekte ve ardından bayrama ulaşılmaktadır. Bu nedenle Tora’nın verildiği bu bayrama “haftalar” anlamına gelen Şavuot denir.

 

Şavuot bayramının gelenekleri nelerdir?

Şavuot bayramında sütlü yiyecekler yeme geleneği vardır. Ayrıca Teilim’i yazan Kral David’in ölüm günü olduğu için Teilim kitabını baştan sonuna kadar okuma geleneği vardır. Kişinin ölüm gününde onun eserlerini okumak göklerde çok daha büyük yankı uyandırır. Her hangi bir hahamın ölüm yıl dönümünde mezarına gidemiyorsak bile, yazdığı eserlerini okumak da o hahama bağlanma anlamına gelir. Bu, haydi haydi  Kral David için geçerlidir. Kral David, tümünü kalbinden dökülen kelimelerle, Tanrı’ya olan bağlılığıyla yazdığı Teilim kitabını okumak, Ben İş Hay’ın dediği gibi büyük bir ihtiyaçtır. Hahamlarımızın anlattığı gibi, Sinay Dağı Tora verilirken çiçeklerle kaplanmış ve yemyeşil olmuştur. Bizler de günümüzde sinagoglarımızı çiçeklerle kaplarız.

 

Şavuot bayramı öncesinde mum yakmadan önce hangi berahayı söyleyeceğim?

Şavuot bayramında da Şabat ve Yom Kipur haricinde söylenen beraha ile mum yakılır: Baruh Ata AD... Elokenu Meleh Aolam, Aşer Kideşanu BeMitsvotav, Vetsivanu Leadlik Ner Şel Yom Tov.

 

 

 

 

Haftanın Sözü

    (aish.com)

 

Yavaş ilerlemekten korkmayın. Yerinizde durmaktan korkun