Yazdır

aile perasasiHepimizin mutluluğumuz için gerekli olduğunu düşündüğümüz bir takım şeyler vardır. Ancak bunlardan bazıları, bizim sandığımız kadar gerekli ya da güçlü olmayabilir. Bazen bu bağımlılıklar insanı sınırlayabilir, gerçek potansiyeline ulaşabilmesine engel olabilir.

İşte putlara, hatta bir çeşit tanrı olduğunu düşündükleri koyunlara tapan Eski Mısır'ın başına gelen de budur. Bu haftanın Peraşa'sında Tanrı, Yahudiler'i Mısır esaretinden kurtarmak üzeredir. Tanrının Yahudiler'e yapmalarını söylediği ilk şeylerden biri, bir koyun yakalayıp, kurban edip pişirmeleridir. Bunu yapmak Mısırlılar'a - ve Yahudiler'e- insanların bağımlılık hissettikleri koyun-tanrıların aslında güçsüz olduğunu gösterecekti. İnanılacak ve bağlanılacak tek gerçeğin Tanrı olduğunu keşfedeceklerdi.

Bizlere de, hayatımızın belli bölümlerinde kendimizi bağlı hissettiğimiz bir takım şeylerin gerçek olmadığı gösterilmesi gerekir. Bu gerçeği fark etmek rahatlatıcı olmayabilir, ancak bu şekilde, her zaman güvenebileceğimiz Tanrıya daha yakın olma fırsatı kazandığımızı düşünerek mutlu olabiliriz.

HİKAYE STORY 
Hikayemizde, bir kız kendini destekleyen bir şeyin aslında kendine engel olduğunu fark eder. 

"DOĞRU YÖNE BİR ADIM"
Sindi yatağında kitabını okurken, birdenbire içeri kız kardeşi Megi girdi. 
"Haydi hemen hazırlan" dedi. "Anneyle baba bizi hayvanat bahçesine götürüyorlar!"
Sindi çok heyecanlandı. Aylardır, şehrin biraz dışında açılmış o harika hayvanat bahçesine gitmek istiyordu. Bütün arkadaşları hayvanat bahçesini anlata anlata bitirememişlerdi. Hele ülkedeki en büyük fili görmeyi iple çekiyordu. Ama anne babası işleri yüzünden çok yoğunlardı, bu yüzden şimdiye kadar uygun bir zaman bulamamışlardı. 
Sindi hemen giyindi, geçen ay kayak kayarken bileğini burktuğundan beri kullandığı koltuk değneklerini aldı ve hemen merdivenlere yöneldi. Doktor değnekleri kullanmasına artık gerek olmadığını söylediği halde, Sindi onlara bağımlı hale gelmişti. Sindi'ye göre, onlarsız yürümesi imkansızdı. 
Aşağıda bütün aile, ellerinde yemek sepetleriyle yola çıkmaya hazırdı. Hemen arabaya binip hayvanat bahçesine doğru yola çıktılar. Bu kısa bir yolculuk değildi ama çocuklar a kadar heyecanlıydılar ki, buna aldırış etmediler bile. En sonunda üstünde bir ev kadar büyük bir filin olduğu bir tabela gördüklerinde, oraya vardıklarını anladılar.
Megi arabadan zıplayarak çıktı. Arkada oturan Sindi, Megi'ye dönüp "Lütfen bana arka taraftan koltuk değneklerimi getirebilir misin? Böylece ben de arabadan çıkabilirim" dedi. 
"Tabii ki" diye cevap verdi Megi gülümseyerek. Sindi bekledi, bekledi ancak kız kardeşinin geldiği yoktu. 
Birkaç dakika sonra, Megi, yüzünde ciddi bir ifadeyle geri geldi. Ailenin geri kalanı da onun arkasında toplanmıştı. "Sindi, çok üzgünüm. Koltuk değneklerini bulamıyorum. Sanırım o heyecanla onları bagaja koymayı kimse hatırlayamadı". 
"Olamaz!" diye bağırdı Sindi. "Şimdi ben ne yapacağım?"
Sindi'nin babası eve geri dönüp tekrar gelmek için zaman olmadığından emindi. En sonunda aile başka seçeneklerinin olmadığını anlamıştı- Sindi arabada bekleyecekti babası da onunla birlikte duracaktı. Sindi'nin babası kızını neşelendirmek için elinden geleni yaptığı halde, Sindi, hayvanat bahçesini gezemeyeceği için büyük hayal kırıklığına uğramıştı. 
Birkaç dakika sonra, babası ona dönüp "aslında bir alternatif daha var" dedi. 
"Ne demek, istiyorsun?” diye sordu Sindi. 
Babası gülümsedi ve "Doktorun en son ne dediğini hatırlıyor musun? Senin değneklerin olmadan yürüyebileceğini söylemişti". 
Sindi sinirlendi. "Ama baba!" diye söylenmeye başladı, "Beni hiç anlamıyorsun. Yürümek için hala değneklere ihtiyacım var. Onlarsız yapamıyorum" diye devam etti. 
"Peki. Bu senin kararın. Bu arada ben gidip içecek bir şeyler alacağım". 
Babası yakınlardaki büfeye gidince, Sindi kendine çok acıyarak oturuyordu. Babasının söylediklerini düşündü. Yürümek istiyordu ve hayvanat bahçesindekileri görmek için de can atıyordu. Ama bunu koltuk değnekleri olmadan nasıl başaracaktı? 
Aniden, sanki bir refleks gibi, Sindi arabanın kapısını açıp bir ayağını dışarı uzattı. Daha sonra diğer ayağını da yanına koydu ve uzun bir süreden sonra ilk defa koltuk değnekleri olmadan ayakta durabildi. Kendini biraz garip hissetti ama ayağı acımıyordu. Sindi içinden kısa bir dua söyledi ve bir adım attı. Ve bir tane daha! Kendini sanki hapishaneden çıkmış gibi hissediyordu!

Babası elinde içeceklerle geri döndüğünde, kızının kendine doğru yürüdüğünü görünce mutlulukla gülümsedi. "Hey! Şuna bak! Haydi gel bakalım. Hayvanat Bahçesini dolaşalım!"

Arabanın üstüne bir not bırakıp hayvanat bahçesinin içine doğru ilerlediler. Tabii ki ilk durakları fillerin olduğu bölümdü. Sindi kocaman fili karşısında görünce, " Attığı şu dev adımlara baksana!" dedi babasına. Babası kızının elini tuttu ve gülümseyerek "Evet. Ama emin ol, senin bugün attığın adımdan daha büyük değiller" dedi.

TARTIŞMA SORULARI

3-5 YAŞ

Soru: Sindi, koltuk değneklerini unuttuğunda neler hissetti?

Cevap: Onlarsız yürümenin imkansız olduğunu hissetti.

Soru: Deneyip de yürüyebildikten sonra neler hissetti?

Cevap: Düşündüğünden daha fazlasını yapabildiği için kendini harika hissetti ve artık değneklere bağımlı olmadığını görerek mutlu oldu.

6-9 YAŞ

Soru: Sizce Sindi, aslında ihtiyacı olmadığı halde kendini niçin değneklere bağımlı hissediyordu?

Cevap: İnsan bazen, bazı durumlara alışır ve işlerin ancak o şekilde ilerleyebileceğini düşünür. Sindi, değneklere ihtiyaç duymaya alışmıştı ve onlarsız yürümeyi, aslında başarabileceği halde hayal bile edemiyordu. Değnekleri olmadan yürümeyi denemekten korkuyordu. Bizler herhangi bir şeye kendimizi çok fazla bağımlı hissetmemeliyiz. Tanrının bizlere her an yardım edeceğini düşünerek, sınırlarımızın ötesine geçmek için cesaret sahibi olmalıyız.

Soru: Sizce Sindi, değneklerini hayvanat bahçesine getirmeyi unutmasaydı daha mı iyi olurdu? Neden?

Cevap: Değneklerini evde unutmak, belki de Sindi'nin başına gelebilecek en güzel şeydi. Dayanacak değnekleri olmadan, onlara düşündüğü kadar ihtiyacı olup olmadığı sorusu ile yüzleşmekten başka seçeneği kalmamıştı. En sonunda, ihtiyacı olmadığını keşfetti ve kendini çok daha özgür hissetti.

Soru: Çok ihtiyacınız olduğunu düşündüğünüz ama aslında o kadar da ihtiyacınız olmayan bir şey var mı?

10 YAŞ VE ÜSTÜ

Soru: Rahat bir aldatmaca içinde mi yaşamak yoksa biraz daha az rahat bir gerçeğin içinde mi yaşamak tercih edilmelidir?

Cevap: İnsanoğlu rahat olanı aramaya güdülenmiştir. Ancak, insanın çok daha baskın ve temel bir güdüsü daha vardır- gerçek değerler üstüne kurulu anlamlı bir hayat yaşamak. Zaman içinde kişi bu ihtiyaçlarının kesiştiği ve artık bir seçim yapmak zorunda kalacağı bir döneme gelebilir: Rahatlık mı gerçeklik mi? Kişisel gelişim yolu ve maneviyat, gerçeklik ve açık farkındalıkla özdeşleşmiş bir hayatı seçmekten geçer. Sonunda, bu şekilde yaşayan bir kişi, bu yolda ilerlerken feragat ettiği birçok zevkten çok daha büyük bir haz seviyesine ulaşır.

Soru: Mutlu olmamız için gerçekten gerekli olan şeyler var mıdır?

Cevap: Mutluluk, aslında içten gelen bir davranış tarzıdır. Bir insanın her şeyi olduğu halde hala mutsuz olabilir. Başka birinin elinde bir şey yok gibi görünse de çok mutlu olabilir. Yani, mutluluğumuz için gerekli olan, bazı durumlara kendimizi bağlamak yerine, elimizde olanların değerini bilmektir. Tanrıya bağlanmayı öğrenerek ve O'nun gönderdiği her durumda mutlu olarak, her zaman mutlu olabiliriz.