Haftanın Peraşası BülteniTanrı, Buluşma Çadırı'ndan Moşe'yi çağırır ve ona korban kanunlarını iletir. Korban çeşitleri arasında şunlar sayılabilir:

              Bu Hafta İçin Saatler             

6 VeAdar

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5774

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

5:06

6:18

-----

Yeruşalayim

5:11

6:23

Tel Aviv

5:21

6:20

8 Mart

Tel Aviv

5:26

6:25

İstanbul

5:52

6:32

2014

İstanbul

6:00

6:40

VAYİKRA

 

Hatırlatmalar:

 

13 Mart Perşembe günü Taanit Ester orucu tutulacaktır.

 

 

Peraşa Özeti (Vayikra 1:1-5:26)

[www.chabad.org]

 

Tanrı, Buluşma Çadırı’ndan Moşe’yi çağırır ve ona korban kanunlarını iletir. Korban çeşitleri arasında şunlar sayılabilir:

·        Korban Ola Yükselen Korban”. Bu korban türünde, hayvan, Mizbeah üzerindeki ateşte tamamen yakılarak bir anlamda “Tanrı’ya yükselir”.

·        Korban Minha Un Korbanı”. Kaliteli un, zeytinyağı ve günlük ile hazırlanan ve beş farklı türü olan özel korban.

·        Korban Şelamim Barış Korbanı”. Hayvanın bir kısmı Mizbeah’ta yakıldıktan ve bir kısmı Koenler’e verildikten sonra eti, korban sahibi tarafından yenir.

·        Korban Hatat Hata Korbanı”. Koen Gadol, cemaatin tamamı, kral veya sıradan bir Yahudi tarafından yanlışlıkla yapılan ihlallerin affı için getirilen, farklı türlerde korbanlar.

 “Korban Aşam Suç Korbanı”. Kutsal hizmete ayrılmış bir canlı ya da eşyadan kişisel yarar sağlayan, Tora’nın bir yasağını ihlal ettiğinden kuşkulanan veya bir başkasını aldatmak için yalan yere yemin ederek “Tanrı’ya ihanet eden” kişiler tarafından getirilen korbanlar.

RAVLARIMIZ’DAN DİVRE TORA
Rav Yeuda Leon Adoni

Tanrı Moşe Rabenu’yu çağırır, Rabenu Bahye bu pasuğu Şelomo Ameleh’in yazdığı Mişle kitabından esinlenerek açıklar: “Ekev Anava Yirat Aşem - Mütevazi , alçak gönüllü olan kişide muhakkak ki Tanrı korkusu mevcuttur” ve bu kişi her zaman zengin, saygın, mutlu ve hayat doludur.

 

Moşe Rabenu’nun birçok meziyetleri olmasına rağmen kutsal Toramız onu alçak gönüllülüğü ile övmüştür, “Veaiş Moşe Anav Meod - Moşe Rabenu Çok Mütavazi Bir İnsandı”, diye söz eder.

Mişkan (mabet) tamamlanmış, fakat Moşe Rabenu henüz  mabede girmemişti. Mabedi kutsal bir bulut kaplamış ve Tanrı Moşe Rabenu’ya  sana  Mabet’ten sesleneceğim demesine rağmen, kendinde bu özelliği göremeyen Moşe, çekiniyor ve içeri giremiyordu.

Burdan anlıyoruz ki mütevazi, alçak gönüllü olmak insan özelliklerinin en güzelidir.

Mabet hazırdı, Moşe, ne dua etmek, ne de bir kurban yapmak için giremiyordu ve şöyle düşünüyordu: Ben kimim  ki Tanrı’nın huzuruna çıkıp konuşacağım.

Nihayet Tanrı ona seslenir ve şöyle der, “Mabede gir, sana Mabet’te yapacağın görevleri söyleyeceğim.”

Sefer Tora da Vayikra sözcüğüne dikkat edersek Alef harfinin küçük yazıldığını görürüz bunun anlamı, alef harfi yokmuş gibi kabul edilir ise de,  o sözcük Vayikar olarak okunur ki burada Moşe Rabenu’nun düşündükleri ve endişeleri anlaşılır. Vayikar soğuk anlamına gelir, buradaki soğuk anlamı aklının karışmasıdır. Moşe Rabenu şöyle düşünür, ben ne yanlış yaptım ki Tanrı Aaron’a, Koen vasfını verdi, yani mabedin sorumlusu onu yaptı .

Fakat Tanrı onu VAYİKRA sözcüğü ile çağırınca teselli buldu zira bu sözcük Meleklerin kullandıkları bir sözcüktü. “Vekara ze el ze” . Melekler birbirlerine seslenirler, yine de Moşe Rabenu kendini bu sözcüğe layık görmiyerek Vayikra sözcüğünün Alef harfini küçük yazarak alçak gönüllülüğünü göstermiştir.

Tanrı’nın sesi sadece Mabet içinde duyuluyordu ve dışarıdan hiç kimse duyamıyordu ve Moşe Rabenu’ya konuşuyordu.

 

Tanrı, seçtiği ve istediği kişilere sesini duyurur.

 

Buna benzer, diger bir  örneği Tanah’ta Şemuel kitabında görürüz:

Eli Akoen’in  yanında yetişen Şemuel’e Tanrı seslenmişti Şemuel onu Eli Akoen’in çağırdığını zanneder onun yanına koşar ve bu çağrı 3 kez tekrar ettikten sonra Eli Akoen anlar ki bu ses Tanrı’nın sesi ve Şemuel’e sesleniyordu. Ona, “Buradayım seni dinliyorum Tanrım” diye cevap ver der.

 

Aynı şekilde , yanyana duran iki kişiye ,Tanrı’nın isteği üzerine bir Melek sadece birine gözükür ,diğerine gözükmez. Buna örnek olarakta Tanah’ın başka bir kitabında Daniel’de rastlarız. Daniel bir çok kişi arasında olmasına rağmen  sadece o,Tanrı’nın  Meleklerini ve mucizelerini görür etrafındakiler göremezler.

ŞABAT SOFRANIZA TATLILAR
ADAR AYI – HAYATTA ÜMİTSİZLİK DİYE BİRŞEY YOKTUR
RABİ PİNHAS ERLİNGER’in deraşasından derlenmiştir.

 

Mutluluk hissi insan hayatında, özellikle Tanrı’ya ibadetinde önemli bir yer tutar. Her bireyin uygulaması gereken mitsvaları, Tora öğrenimini yıl boyunca mutlulukla yapması tabii ki son derece önemli ve övgüye değer bir davranıştır. Adar ayında ise durum değişir. Bütün yıl boyunca sadece övgüye değer davranış şeklimizi, özellikle mutlulukla yapmamız beklenmektedir. Neden? Çünkü hahamlarımız Talmud’da (Taanit 14)  şöyle demektedirler, “Mişenihnas Adar Marbim BeSimha - Adar ayı gelince mutluluğu arttırırız.”  Bu cümlenin anlamı nedir? Bir insana mutlu olmayı emredebilir misiniz? Hatta o anda mutsuz olan bir kişiye her hangi bir sebepten dolayı “şimdi mutlu olacaksın” diye emredip, mutlu olmadığı takdirde de onu cezalandırabilir misiniz?

Bizleri şaşkınlık içinde bırakan bu sorulara Kral Şelomo yazdığı ve Tanah’ın kutsal kitaplarından biri olan Koelet’te cevap vermektedir, “Mutlu yürek yüzü neşelendirir, acılı yürek ruhu ezer” (Mişle 15:13).

“Ruhun ezilmesi” ifadesini Vilna’lı Gaon söyle açıklar, “İnsanın mitsva veya her hangi bir şey yapma arzusu ruhundan gelir. Ancak kalbi acılarla, üzüntüyle dolu olan kişinin ruhu ezilir, yavaş yavaş yapacak gücü kalmaz ve sonuç olarak hiçbir şey yapmaz.”

Vilna’lı Gaon, “yapmamanın, üretmemenin ve böylece güçsüz olmanın” kaynağında üzüntü olduğunu söylemektedir. İnsan üzüntülü olduğu sürece kendisinde yapma gücünü bulamaz ve  zamanla bu da onu ümitsizliğe iter.

Öyleyse mutluluğa ulaşmanın tek yolu çalışmak, faaliyet içinde olmak ve bir şeyler üretmektir. İnsan eğer bir şeyleri başarmak için savaş veriyorsa, uğruna savaştığı şey her ne kadar zor olursa olsun, çalıştığı sürece ümitsizliğe kapılmadan yoluna devam edecektir.

Şimdi ise başta sorduğumuz soruyu artık cevaplayabiliriz. Yazımızın başında, “nasıl bir insandan üzüntüsünü bir kenara bırakıp mutlu olmasını bekleyebiliriz?” diye sormuştuk.

Cevabı ise, insan çalıştığı ve başarılı olmak için ter döktüğü uğraşlar olduğu sürece mutlu olmaması için hiç bir neden yoktur. İnsan amacını sürekli gözünün önünde tuttuğu sürece, her ne kadar karşısına çıkan zorluklar büyük de olsa, üzerinden gelinemez gibi gözükse de, ümitsizliğe kapılmadığı sürece başarıyı elde edememek için hiçbir nedeni olamaz.

Ancak insan hayatı her zaman pembe geçmemektedir. Her zaman ve her adımda hayatımız düşündüğümüz gibi ilerlememektedir. Böyle zamanlarda, üzüleceğiz hatta ağlayacağız son derece normaldir. Ancak, bu duyguların hayatımızı ele geçirmesine ve böylece ümitsizliğe kapılarak hayattan koparmalarına hiçbir şekilde izin veremeyiz.

Rabi Shneur Zalman’ın ünlü eseri Tanya şöyle der, “Yetser ara ile olan savaşı üzüntüyle yenemeyiz. İki kişinin kavga ettiğinde güçsüz ve halsiz olanın, arkadaşından daha kuvvetliyse bile, kavgayı kaybedeceği gün gibi açıktır. Yetser ara ile olan savaşımız da aynı şekildedir; onu içimizdeki üzüntüden kaynaklanan tembel ve güçsüz davranışlarımızla yenemeyiz. Sadece tek bir yolla başarabiliriz – kalbimizi mutlulukla doldurup ruhumuzun ateşini söndürmek isteyen tüm tembel ve endişe duygularını bir kenara atarak.”

Yisrael halkının nesiller boyunca önde gelen değerli hahamlarında bahsetmekte olduğumuz bu özelliği çarpıcı bir şekilde gözlemlemekteyiz. Bir çoğu, Tora alanındaki engin bilginlikleriyle göze çarparken, günlük hayatları zorlukları, bir çok testleri kimse bilmez. Ancak onlar tüm bu zorlukları üzüntüye kapılma nedeni değil, tam tersine, yükseliş fırsatı olarak görmüşlerdir. Yeni testlerden deneyim elde etme ve gelecekte aynı hatayı tekrardan işlememek için.

Bu özelliği vurgulayan önemli hayat anekdotlarından biri Rav Şelomo Yosef Kaanaman’a aittir.

Ponoviç ravı olarak bilinen Rav Kaanaman, Holokost’ta tüm ailesini kaybetmesine rağmen, bir meşale gibi ayakta kalmayı başarabilmiştir. Ailesinden sadece küçük bir çocuk daha kalmasına rağmen, sahip olduğu tüm cemaatini ve yıllarca eğitim verdiği öğrencilerini kaybetmişti.

Hayatını vakfettiği ailesini, cemaatini ve öğrencilerini Holokost’ta kaybeden Rav Kaanaman’dan biz ne yapmasını beklerdik? Geri kalan hayatını küçük bir dairede geçirip kaybettiklerinin yasını tutmasını.

Ama öyle olmadı! Ponoviç’li rav Kaanaman Bene Brak’a geldi. O zamanlar bomboş olan şehirde bir arazi gördü. Çevresindeki insanlara, “beni iyi dinleyin! Bu arazide çok yakın bir zamanda büyük bir yeşiva açılacak ve öğrenciler Tora öğrenecek” diye anlatmaya başladı. İnsanlar ise, “Holokost onu derinden etkilemiş olmalı, herhalde aklî dengesini kaybetti artık” diye acımaya başladılar. Ancak onu dikkate alan birisi oldu ve ona gereken maddi desteği verdi. Orada bir yeşiva kuruldu ve bugün Ponoviç yeşivası içinde 2000 öğrencinin öğrendiği Yisrael’in en önde gelen yeşivalarından biridir.

Sefarad dünyasının son yüzyılda yetiştirdiği bir numaralı denilebilecek ve yaklaşık bir kaç ay önce aramızdan ayrılıp göklerdeki kutsal mekanına göç eden Maran Haham Ovadya Yosef’in hayatına bakalım.

Hevrat Aavat Şalom’un yeşiva müdürü Rabi Yaakov Hillel’in yaptığı taziye konuşmasında, Haham Ovadya Yosef Sefarad dünyasını tekrardan Tora’ya geri döndürmek için dünyaya gönderildiğini söylemiştir.

İsrail ülkesi kurulduğunda Sefarad dünyası Tora bilgeliği konusunda Aşkenazlar’dan çok gerideydi. Bir çoğu alef bet bilmiyor ve Tora’nın kanunlarından habersiz bir şekilde yaşıyorlardı.

Maran Haham Ovadya Yosef, yaşadığı fakir hayatına rağmen gözlerinin önünde tek bir ideali vardı – Sefaradları Tora’ya geri döndürmek. Öğrendiği her Tora bilgisini öğretmek için İsrail Toprakları’nın o günün ulaşım şartlarına rağmen kat ediyor, dersler veriyor ve her Yahudi’ye sevgiyle tüm kalbini açarak bir alaha daha öğretiyor, Tora’ya yaklaştırıyordu. İşte o derslerden Tora öğrenen babaların çocukları Ponoviç yeşivasına gidiyor, orada Tora alanında ufuklarını genişletiyor ve Haham Ovadya Yosef’in hayali bir bir gerçek oluyordu.

Ülkemizde bundan yaklaşık iki yüz elli yıl önce Tora alanında büyük bir eksiklik vardı. Bu eksikliği doldurmak için Rabi Yaakov Kuli ortaya çıktı. O, her Türk Yahudisi’nin evine girecek, onları tekrardan geleneklerine, bilginlerine geri döndürecek hatta gelecek yıllarda birçok dile tercüme edilecek bir eser yazdı – Meam Loez. Bu sayede halkın büyük bir bölümü tekrardan Tora’ya geri döndüler. Aradan yüz yıllar geçti ve ülkemizde tekrardan yeni bir Tora alimi belirdi – Rabi Nisim Behar. Rabi Nisim Behar kurduğu Talmud Tora ile okumayı bilmeyenlere alef bet, bilenlere Mişna, Gemara öğretti, hazanlar yetiştirdi ve yazdığı El Gid Para El Pratikante adlı eseri ile halka alaha öğretti.

Purim’de, meydana gelen mucizeler sayesinde Tora’yı tekrardan almaya layık olduk. Tora her ne kadar binlerce yıl önce Sinay’da gök gürültüleri, şofar sesleri arasında verilmiş olmasına rağmen, Purim zamanında da Tora’nın Verilişi gerçekleşmiştir.

 

Sinay’da gerçekleşen Tora’nın Verilişi’nde ruhumuz vücudundan ayrılacak kadar düzeyde yükseliş yaşanmıştı. Yazılı Tora sevgiyle kabul edilmiş ancak Sözlü Tora kabul edilmek istenmemişti. Bunun üzerine Tanrı onları zorlayarak Sözlü Tora’yı da kabul etmeleri için anlaşma yaptı. Ancak Purim’de ise halk Mordehay’ın, ilk bakışta onların hayatını tehlikeye atan davranışlarıyla korksa da, sonunda onun haklı olduğunu anladıklarında Sözlü Tora’yı bu sefer korkuyla değil, sevgiyle kabul ettiler.

 

Bizler de Purim gününe yaklaştığımız bu dönemde Tora’yı tekrardan kabul ederek, onu Kral Şelomo’nun dediği gibi, “mutlu bir kalple” ve hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmadan yerine getirerek geleneklerimize tekrardan bağlanmaya layık olalım.

YAHUDİLİKTE KAVRAMLAR

PURİM’İN KİMLİĞİ

(Şalom Laam Peraşa Bülteni’nden alınmıştır)

Megilat Ester nedir?

Megilat Ester Tanah’ın kutsal kitaplarından birisidir. Megilat Ester’de genişçe meydana gelen mucizelerle anlatılır.

 

Megilat Ester hangi dönem yaşanmıştır?

Megilat Ester 1. Bet Amikdaş’ın yıkılışından sonra sürgün yıllarının artık sona yaklaştığı bir dönemde gerçekleşmiştir.

 

Megilat Ester nerede geçer?

Megilat Ester’in çoğunluğu Ahaşveroş’un sarayının yer aldığı Şuşan şehrinde geçmiştir.

 

Megilat Ester’de anlatılanlar kaç yılda gerçekleşmiştir?

On üç yıl sürmüştür. M.Ö. 368 yılından M.Ö. 355 yılına kadar sürmüştür.

 

MEGİLAT ESTER’DE GÖZE ÇARPAN KARAKTERLER

 

Ahaşveroş: 127 ülkeyi yönetmiş dev bir kraliyetin kralıdır.

Aman: Kral’ın baş veziri ve Aman’ın soyundan gelmektedir.

Kraliçe Vaşti: Babil kralı Belşatsar’ın kızı ve Ahaşveroş tarafından öldürülen kraliçedir.

Mordehay: Binyamin kabilesine mensuptur. Kral Şaul’un soyundan gelmekte ve Yeruşalayim’deki büyük meclisin üyelerinden birisidir.

Ester: Ahaşveroş’un ikinci kraliçesi. Mordehay’ın yeğeni ve ayrıca kendisine Adasa denmektedir.

 

PURİM MİTSVALARI

 

Megila Okumak: Her yıl Yahudiler’in mucize eseri yok olmaktan kurtulduğunu hatırlamak için Megilat Ester’i okuruz. Bütün dünyada 14 Adar tarihinde, Yeoşua bin Nun zamanında surla çevrili olan şehirler ise 15 Adar’da okumaktadırlar.

 

Purim Ziyafeti: Dünyanın dört bir köşesinde Purim bayramı büyük bir coşkuyla ve ziyafetlerle kutlanır. Gündüzden itibaren ziyafete başlanır ve Aman ile Mordehay arasındaki farkı ayırt edemeyinceye kadar sarhoş oluncaya kadar alkol içme geleneği vardır.

 

Mişloah Manot: Her bir Yahudi’nin Purim günü ziyafet düzenleyebilecek kadar yiyeceği olması ve aramızdaki sevgiyi arttırmak için en az bir kişiye iki çeşitten meydana gelen bir yiyecek tabağı göndermek gerekir.

 

Matanot Laevyonim: İhtiyaç sahiplerine Purim günü ziyafet yapabilmeleri için yardım etmek mitsvadır.  En az iki fakire iki çeşit yiyecek verilmeli, hatta durumu olan kişilerin Mişloah Manot mitsvasını minimum düzeyde yerine getirip, fakirlere daha fazla yardım etmeye gayret etmelidirler.

Haftanın Sözü

    (aish.com)

Yapabildiğiniz her iyiliği, her anlamda, her yolla, her yerde, her zaman, herkese ve yapabildiğiniz sürece yapmaya devam edin.