Lütfen Peraşa Kağıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

18 Tevet

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5771

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

4:06

5:21

-----

Yeruşalayim

4:10

5:26

Tel Aviv

4:20

5:22

25 Aralık

Tel Aviv

4:24

5:27

İstanbul

4:28

5:08

2010

İstanbul

4:33

5:13

Ş E M O T

 Hatırlatmalar:

 

ü  6 Ocak Perşembe: Roş Hodeş Şevat

 

 

Bu HP  .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

 

Peraşa Özeti (Şemot 1:1-6:1)

[www.chabad.org]

 

Bene-Yisrael Mısır'da çoğalırlar. Onların gittikçe artan nüfusundan korkan Paro, onları köleleştirir ve Yahudi ebeler Şifra ile Pua'nın bütün erkek bebekleri doğum sırasında öldürmelerini emreder. Onlar bu emre uymayınca, kendi adamlarına İbrani bebekleri Nil nehrine atmaları talimatını verir.

Yaakov'un oğlu Levi'nin kızı olan Yoheved ile kocası, Levi kabilesi lideri Amram'ın bir oğlu olur.  Bebeği Paro'nun görevlilerinden gizleyemeyecek hale geldiklerinde, onu bir sepet içinde nehre bırakırlar. Bebeğin ablası Miryam uzak bir köşeden seyreder. Paro'nun kızı bebeği bulur, onu kendi oğlu gibi yetiştirir ve ona Moşe adını verir.

Moşe gençliğinde kardeşlerinin çektiği zorlukları fark eder. Bir Mısırlı'nın bir İbrani'yi dövdüğünü görür ve Mısırlı'yı öldürür. Ertesi gün iki Yahudi'nin kavga ettiklerini görür; onları uyardığı zaman, önceki gün yapmış olduğu eylemi ihbar ederler ve Moşe Midyan'a kaçmak zorunda kalır. Orada Yitro'nun kızlarını kurtarır. Onlardan biriyle - Tsipora'yla - evlenir ve kayınpederinin sürülerine çobanlık etmeye başlar.

Tanrı, Sinay dağının eteklerinde yanan bir çalı ile Moşe'nin dikkatini çeker ve orada onunla temas kurar. Ona Paro'ya giderek şu talepte bulunmasını söyler: "Halkımı salıver ki Bana ibadet edebilsinler!" Moşe'nın ağabeyi Aaron onun sözcüsü olarak görevlendirilir. Mısır'da, Moşe ve Aaron Bene-Yisrael'in ileri gelenlerini toplarlar ve onlara kurtuluş zamanının geldiğini söylerler. Halk onlara inanır; ancak Paro halkı salıvermeyi reddeder ve Bene-Yisrael'in çektikleri eziyetleri arttırır. Moşe, Tanrı'ya dönüp isyan eder: "Bu halka neden ters davrandın?". Fakat Tanrı, kurtuluşun çok yakında olduğu sözünü verir.

DEVAR TORA

[Rabi Yisahar Frand - www.torah.org]

                                                                                                                           

Anne Gibi Davranmanın Ödülü

 

Bu haftaki peraşada Paro, İbrani ebelere bütün Yahudi erkek bebekleri doğdukları anda öldürmeleri yönünde zalim bir emir vermektedir. Tora bize bu ebelerin adlarının Şifra ve Pua olduğunu anlatır. Raşi, Şifra'nın Yoheved, Pua'nın ise Miryam olduğunu belirtir. Bunlar sırasıyla, Moşe Rabenu'nun annesi ve ablasıdır. Şifra ve Pua isimleri yeni doğmuş bebeklere yönelik özel ihtimamlarını yansıtma amacıyla verilmiş takma isimlerdi. Şifra şin-pe-reş kökünden gelir ve çocuğu güzelleştirmek (doğum sırasında meydana gelebilecek herhangi bir yüzeysel şekil bozukluğunu kucaklama ve masajla gidermek) anlamına gelir. Pua ise, Miryam'ın çocukları teskin edip ağlamalarını kesmek için tatlı sesle mırıldanmayı ima eder.

Ebeler çok büyük bir cesaret örneği göstererek, Firavun'un kararına uymadılar. Firavun geçici bir hevesle ikisini de itaatsizlikten ölüme mahkûm edebilirdi. Yüzleştirildikleri zaman, mazeret olarak Yahudi kadınların esasında ebelere ihtiyaçları olmadığını ve ebelerin kadınların evlerine vardıkları zaman bebeklerin doğmuş olduklarını söylediler.

Tora şöyle demektedir: "Ebeler Tanrı'dan çekindikleri için, [Tanrı] onlara evler yaptı" (Şemot 1:21). Raşi, buradaki "evlerin" özel hanedanlar - Koenlik, Levilik ve Krallık - hanedanları olduğunu belirtir.

Sorulması gereken soru, Tora'nın bu kadınların kimliklerini neden Şifra ve Pua şeklinde adlandırma suretiyle gizlediğidir. Yoheved ve Miryam, Levi'nin kızı ve kız torunuydu. Tora neden onları açıkça isimleriyle belirtmemiştir? Bu dolaylı anlatıma ne gerek vardır?

Rav Şimşon Pinkus'un Tiferet Tora kitabında ilginç bir gözlem yer almaktadır. Rav Pinkus bizi aşağıdaki sahneyi hayal etmeye davet etmektedir. (Hiçbir zaman kişisel olarak bu sahneye tanık olmaya mecbur kalmayalım!). Karşımızda ağır hasta bir çocuk var. Onu geceleyin aceleyle hastaneye kaldırıyoruz. Doktorlar ve hemşireler bebeğe bir göz atarak, çok büyük bir tehlikede olduğunu belirtiyorlar. Hemen bebeğin giysilerini çıkarıp ona damardan serum veriyorlar. Bebeği acilen tedavi altına alıp hayatını kurtarmaya çalışıyorlar.

Böyle bir durumda doktorlar ve hemşireler bebeğin mutlu olması için ona gülümseyip sevgi sözcükleri mırıldanmak için zahmete girerler mi? Elbette hayır! Güzel davranışlar ve konuşmalar için bir dakika bile harcamazlar! Acil odasındaki personelin bebeği sakinleştirecek ve sevgi gösterecek vakti yoktur. Tehlikede olan bir hayat söz konusudur. Şakalaşmaların sırası değildir!

Peki ya bebeğin annesi bütün bunlar cereyan ederken ne yapar? Anne o doktorların acil odasında çocuğun üzerinde çalıştıklarını gördüğü zaman, çocuğun yanında oturur ve her şeyin iyi olacağını, yakında iğnelerin ve kurcalamaların biteceğini söyleyerek onu usulca teskin eder. Anne bebeği sarıp kucaklar, onu şımartır, kulağına fısıldar ve ona şarkı söyler. Neden? Çünkü bir annenin yaptığı budur.

Doktorlar bebeğin hayatını kurtarırlar. Onlar yapmaları gereken şeyi yaparlar. Ama onlar anne değildirler. Anneler bebeklerinin teskin edilip rahatlamaya ihtiyaçları olduğunu fark ederler.

Yoheved ve Miryam hayatlarını tehlikeye atan dürüst kadınlardı. Ama esasında Tanrı'yı etkileyen şey, kadınların hayatlarını tehlikeye atarlarken, aynı zamanda hala anne olduklarını göstermeleriydi. Her bir çocuğa kendi çocuklarıymış gibi muamele ediyorlardı. Bir bebeğin kucaklanıp sakinleştirilmeye ihtiyacı olduğu zaman, Moşe'nin kız kardeşi, yani Amram'ın kızı, bebeğe güzel ninniler söylüyordu. Ve Levi'nin kızı, yani Amram'ın eşi Yoheved, olup biten her şeye rağmen, bebeğe masaj yapıyor, onu kucaklıyordu.

İşte bu kahramanlıklarının ödülü Tanrı'nın onlar için "evler" yapmasıydı. Tanrı onları, Yisrael ulusunun içinde çok özel hanedanların Anneleri yapmıştır. Bu da mida keneged mida; yani ölçüye karşı ölçüyle verilmiş bir ödüldü; çünkü her şeyin ötesinde onlar birer anneydi. Bir anne olmanın ödülü önemli torunlara ve büyük torunlara sahip olmaktı. Anneliğin kolayca gözden kaçırılabileceği bir ortamda, onlar yine de anne kalmayı bilmişler ve Tanrı onların sonsuza dek milletin anneleri olarak anılmalarını sağlamıştır.

Rav Şelomo Hayman'ın eşi tüm hayatını yardımseverliğe ve iyiliğe adamıştı. Yetimleri evlendirmekte uzman olmuştu. Bir keresinde, bütün düğününü ayarladığı o yetim kızların bir tanesinin düğününe gidiyordu. Eşi düğündeki geline çiçek götürüp götürmeyeceğini sordu. Kadın bu soru karşısında çok şaşırdı, çünkü ahnasat kala (yardıma muhtaç bir kızı evlendirme mitsvası) için topladığı yardım parasıyla çiçek almanın doğru olmayacağını düşünüyordu. Ancak kocası kadının çiçek almasında ısrar etti; çünkü bu yetim kız aynı zamanda onun kendi kızı gibiydi. Eşine, sadece bağış toplayan biri olmadığını, aynı zamanda o gelinin annesi olduğunu hatırlattı. Nasıl ki bir anne Hupa'ya giden yolda yürüyen kızını hayranlıkla ve elinde çiçek olmadan seyretmezse, aynı şey burada da geçerliydi. "Sen sadece tsedaka toplayan bir Gabay değilsin. Sen aynı zamanda o kızın annesisin. Ve bir anne kızının çiçekleriyle de ilgilenir!"

AFTARA BAĞLANTISI

[The Jersey Shore Torah Bulletin / www.shemayisrael.co.il]

 

Divre Yirmeyau - Yirmeyau 1:1-2:3

Peraşamızda Tanrı Moşe'ye, Bene-Yisrael'i Mısır'dan çıkarmak üzere bu ülkeye dönmesini emretmektedir. Ancak Moşe kendi yerine bir başkasını göndermesi için Tanrı'yı ikna etmeye çalışır. Yine de Moşe sonunda gitmeyi kabul eder. Aynı şekilde bu aftarada, Tanrı Peygamber Yirmeyau'ya peygamber olmak üzere seçildiğini söyler. Yirmeyau buna layık olmadığını ve halkın onu kabul etmeyeceğini söyleyerek reddetmeyi dener, ama sonunda o da kabul eder. Tanrı'nın Yirmeyau'ya verdiği kehanette, Babilliler Bene-Yisrael'e yıkım getirecek olmasına rağmen, onların (ve Yisrael'e düşmanlık eden herkesin) Tanrı tarafından cezalandırılacağını vurgular. Bene-Yisrael'i büyük bir zulümle köleliğe zorlayan Mısırlıların, gelecek peraşalarda gördüğümüz üzere On Bela'ya ve Kızıldeniz'de boğulmaya maruz kalmaları da bu temayla paraleldir.

MİŞNE TORA

[Rambam'ın Sözlü Tora'nın tüm konularını kapsayan devasa kanun kodeksi Mişne Tora'nın çok kısa bir özeti. Hazırlayan: Rabi Dr. Azriel Rosenfeld]

Önemli Not: Bu yazı dizisinin amacı Tora'nın tüm kanuni konuları hakkında okuyucuya bir fikir vermekten ibarettir. Okuyucu, pratik Alaha konusunda burada yazılacak - hem de çok kısa bir özet olan - kanunları bir temel olarak kullanamayacağını bilmelidir. Alaha konusundaki pratik uygulamalar için uzman bir Haham'a danışmak gerekir.

 

Onuncu Kitap: TAARA / MANEVİ SAFLIK

58. Tumat Tsaraat

 

Tsaraat, ciltte bir bölümün beyaz ve çökük görünmesini sağlayan bir deri hastalığıdır. Eğer o bölgede beyaz kıllar belirmişse veya iyileşmiş et varsa veya yedi günlük bir karantina döneminden sonra leke yayılmışsa, o zaman o kişi tamedir (Vayikra 13:2 vs). Eğer kişinin saçından bir kısım dökülür ve yerine ince sarı tüyler çıkarsa veya yayılırsa, kişi yine tame sayılır (Vayikra 13:29 vs). Bahsedilen kişilerim tame olup olmadığına dair karar Koenlere aittir. Bir Koen bu kararı verdiği andan itibaren o kişi tamedir ve arınma sürecinden geçmelidir. Süreç tamamlandıktan sonra onu tekrar saf ilan edecek olan da yine Koen'dir (Devarim 21:5). Tuma emarelerini veya kel bölgeyi tıraş etmek yasaktır (Vayikra 13:33; Devarim 24:8).

 

 

KAMUSAL ALANLARA GİRİŞTE ÖDEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ

[Rabi Yosef Tsvi Rimon / "Şabat BeŞabato" - www.zomet.org.il]

 

Kamu alanları açıktır ve ilke olarak o alanlara girmeyi yasaklayan kısıtlamalar yoktur. Ancak devletin, toprağın uygun bir şekilde kullanılmasına karar vermek için alahaya göre yasal yetkisi vardır. Devlet toprağı kamulaştırabilir ve tabii ki bütün kamu alanında kontrolü elinde tutar.

Devlet yetkilileri genellikle çeşitli alanları (plajları, bahçeleri vs.) kapatırlar ve bir giriş ücreti tayin ederler. Bu genellikle düzen ve denetim sağlamak ve aynı zamanda bölgenin masraflarını karşılamak için yapılır. (Bu durumda, öngörülen kurallar alaha açısından da geçerlidir, çünkü halkın yararına ve ülkenin yönetim şeklinin bir gereği olarak yapılmışlardır. Talmud'da, şehir halkının, yerine getirmeye karar verdiği kurallar konusunda birbirlerini mecbur edebildikleri yazılıdır. Bkz. Hoşen Mişpat 103 ve Rama'nın oradaki açıklaması.)

Bir Başkasının Kaybına Neden Olmaksızın Kazanç Sağlamak

Bazı insanlar "normal şartlarda nasılsa böyle bir şeye para vermem, dolayısıyla giriş parası vermediğim takdirde kimsenin kaybına yol açmış olmayacağım" şeklinde bir mantığa dayanarak giriş parası vermekle yükümlü olmadıklarına karar verebilirler. Aynı iddia bir gösteri ya da konsere fark ettirmeden girmek isteyen kişilerden de duyulabilir. Bu şekilde sözüm ona kendilerini "Kimsenin kaybına yol açmaksızın kazanç elde ediyor" (İbranice terimiyle: Ze Neene Veze Lo Haser) kabul ederler (ki yüzeysel kurala göre burada ödeme yapma yükümlülüğü yoktur).

Ancak bu iddialar geçerli değildir. Bahsedilen ilke Talmud'da mevcuttur (Baba Kama 20b). Fakat Tosafot'un açıkladığı üzere, bu kural ancak eylemde bulunulduktan sonra geçerlidir. Örneğin bir kişi, farkında olmadan bir başkasına ait arsada yaşarsa ve bu yaptığı, o kişinin kaybına yol açmamışsa, o zaman gerçekten ödeme yapma yükümlülüğü yoktur. Ancak eylemde bulunulmadan önce, bir arsa sahibinin, o arsanın kullanılmasından hiçbir kayıp elde etmese bile, başkalarının kendi malını kullanmasını engelleme hakkı vardır. Şulhan Aruh, toprak sahibinin kişiye toprağı terk etmesini söylediği ve o kişinin bunu reddettiği durumda, o kişinin "tam bir kira parası ödemeye zorunlu olması" kuralını getirmiştir (Hoşen Mişpat 363:6).

Bu demektir ki, eğer panoya bir giriş ücreti asılmışsa, bu durum, toprak sahibinin (yani bu durumda devlet) buraya o ücret verilmeksizin girilmesine izin vermemeye karar verdiğini gösterir. Bu nedenle, kişinin o bölgeye ödeme yapmadan girme hakkı yoktur.

Talmud'da "Bir hırsızdan çalan bunun tadını alır" diye yazılıdır (Berahot 5b). Diğer bir deyişle, hırsızdan çalan kişi hırsızlığın tadını almıştır. Ayrıca, yalan söylemeye izin verilen ender durumlarda bile, kişinin, yalan söylemeye alışmamak için, bunu yapmaktan kaçınması gerektiği yazılıdır (Yevamot 63a). Kişi çitlerle sınırlanmış bir bölgeye izinsiz girdiği zaman, kötü bir alışkanlık geliştirir. Bu hırsızlık tadını veren bir alışkanlıktır ve bazen gerçek hırsızlığa yol açar. Bu da kişinin kendi ruhuna ve temizlik anlayışına zarar verir.

Bazen bazı bölümlerinin çitle çevrili olmadığı alanlar vardır ve belirgin bir ödeme talebi yoktur. Böyle durumlarda ve kişinin, özel hizmetleri kullanmadığı sürece oraya girmesine izin verildiği düşünülebilir. O bölgenin, doğa koruma alanının bir parçası olması ilkesine rağmen, kamu alanı olduğu ve giriş ücretinin istenmediği gerçeği göz önünde bulundurulur. Ancak bu durum, kişinin bölgeye olmadık yollardan değil de, doğal bir şekilde girmesi koşuluyla geçerlidir.

YAHUDİ EVİNİN TEMELLERİ

[Dini Uygulama Rehberi - Rabi Nisim Behar]

 

İntikam Almamak ve Kin Gütmemek

 

1. Kutsal Toramız, bize kötülük yapan bir insandan intikam almamayı ve kalbimizde kin gütmemeyi emreder. Düşmanımız bile olsa, karşımızdaki insandan nefret etmememiz emredilmiştir.

     Hahamlarımız bize şöyle bir öneride bulunurlar: "Bir dost ve bir düşmanın senden aynı anda yardım istiyorsa, önceliği düşmanına vermelisin".

     İntikam hissini kalbinden sökmek için insan kahramanca savaş vermelidir. Bir insan sana kötülük yaptığı zaman, hemen, bu yaptığının karşılığını ona ödetme isteği doğar. Bu intikamdır ve Toramız bize bu şekilde hareket etmeyi men eder.

2. Bir kişi, arkadaşının bir malını ödünç istedi, fakat diğeri vermeyi reddettiyse; başka bir vesilede bu kez diğeri bir şey istediğinde, ilki ona "Unuttun mu? Ben senden geçen sefer bir şey istedim ama bana vermedin. Şimdi de senin istediğin bende var ama sana bunu vermeyeceğim" derse, bu da intikamdır ve yasaktır.

3. Biri bizi utandırdıysa veya bize bir zarar verdiyse, ona karşı kin beslememek ve onu kalpten affetmek gerekir.

4. Tanrı insanların birbirlerini sevmelerini ve birbirlerine saygı duymalarını ister.

5. Kalbinde kin beslememek, aksine, arkadaşının sana verdiği tüm zararı kalbinden silmekle yükümlüsün. Biri sana bir zarar verdiği zaman ona kin gütme; sadece insanın başına gelen iyi ya da kötü her şeyin kaynağının Tanrı olduğunu düşün. Başına gelen olumsuz şeyler, günahlarının affedilmesi içindir.

6. Biri senin malına zarar verirse, o kişi senden henüz özür dilememişse bile, onun yaptığını unut. Affetmek ve unutmak senin meziyetin olmalıdır. Senden aldıkları gerçekte senin değilmiş gibi düşün ve hiçbir şeyin eksilmemiş gibi davran. Eğer bedenine bir zarar vermişse ya da şerefinle oynadıysa bile, senden af dilemeye geldiği zaman kolaylıkla affedici ol. Eğer iyi bir karaktere sahipsen, o zaman her şeyi hemen unutur, arkadaşının sebep olduğu acı ya da ıstırapları, senden henüz özür dilemediyse bile kalbinden sökebilirsin. Bu şekilde, sen de herkesle barışmadan uyumaya gitmeyen o Hasid'e benzemiş olursun.

     Hiçbir şekilde kin beslememeli ve sana yapılan kötülüğü çabuk, ama çok çabuk unutmalısın. Eğer bu şekilde davranmaya alışırsan, onu sevmek çok kolay olacaktır. Böylece tüm hayatın boyunca mutlu yaşayacak ve gelecekte cennetin nimetlerinden faydalanacaksın.

 

Haftanın Sözü

["Shabbat Shalom Weekly" - Rabi Kalman Packouz]

 

Çocuklarınızın sözünüzü her zaman dinlemedikleri için endişelenmeyin.

Sizi her zaman izledikleri için endişelenin.

-- Robert Fulghum

 

Haftanın Peraşası'nı, t  e  b  e  r  r  u  d  a     b  u  l  u  n  a  r  a  k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 38 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.