Savaş

5 İyar 5708 Şabat akşamı, 14 Mayıs 1948 günü Yisrael bir devlet oldu.

Ve hemen arkasından beş komşu Arap devletinin saldırmasıyla savaşa girdi. Bu Arap devletleri önceden BM'in Filistin'i bölmesine karşı oy kullanmış, şimdi de bu tarihi ve demokratik oyu tanımayı reddediyorlardı.

Hemen hemen hiç ağır topu, tankları, uçakları olmayan minik İsrail kendini Mısır, Lübnan, Suriye, Ürdün ve Irak'a karşı savunmak zorundaydı! 45 milyon Arap'a karşı 600.000 Yahudi ve Birleşmiş Milletler hiçbir şey yapmadı.

Yine de Yahudiler kazandı. Bu, mucizeden farklı bir şey değildi.

Ancak zafer buruk bir zaferdi. Eski Yeruşalayim şehri -Yahudi mahallesi ve Kotel'e (Batı -Ağlama- Duvarı) erişim dahil- Ürdünlülerin eline geçti. Yahudiler Eski Şehir'den çıkarıldı, evleri ve sinagogları yağmalandı ve yıkıldı.

Ürdünlüler Yahudilerin eski şehrin içindeki kutsal yerlere erişimini engelledi ve dünya bir halkın dini haklarının ihlal edilmesini protesto etmek için parmağını bile kaldırmadı.

(Bağımsızlık savaşı hakkında büyüleyici ayrıntılar için bkz. The Pledge -Ant - Leonard Slater.)

YENİ SINIRLAR

Bağımsızlık Savaşı 13 ay sürdü. 6.000 kadar İsrailli öldü; yani o günkü Yahudi nüfusunun tam olarak %1'i.

(Bu Amerika'da olsaydı, orantılı olarak 2.5 milyon insan ölmüş olacaktı. Amerika'nın o kadar canını sıkan Vietnam Savaşı'nda 52.000 asker öldü.)

Ulusal mezarlık Herzl Tepesi isimsiz mezarlarla doludur. Bunlar, Holokost'tan sağ kurtulup İsrail'e kadar ulaşan ve Yahudi ulusunun hayatta kalması için eline bir silah verilen kişilerdir. Kimse isimlerini öğrenmeye vakit bulamamıştı. Yosi, Herşel veya Moşe olarak tarihe gömüldüler. Bütün bu mezarların "Plony" (Nazari bir davada davacıyı belirleyen, "filanca" anlamına gelen ismin İbranice versiyonu) işaretli olduğunu görmek çok üzücüdür.

Bağımsızlık Savaşı İsrail'in en pahalı savaşı oldu.

Savaşın sonu yeni İsrail Devleti'nin sınırlarını radikal olarak yeni bir şekilde belirledi. Bu sınırlar BM'in bölme oyunda belirlediği sınırlar değildi. Sonuçta İsrail daha fazla toprak aldı ama eski Yeruşalayim şehrini kaybetti.

İSRAİL

BM oyu uyarınca

1948 savaşından sonra

 

Akdeniz boyunca ince bir toprak şeridi (Tel Aviv ve Hayfa)

Akdeniz boyunca ince bir toprak şeridi (Tel Aviv ve Hayfa)

YAHUDİ KONTROLÜ

Galile Denizi'ni ve Negev Çölü'nü çevreleyen toprak

Galile Denizi'ni ve Negev Çölü'nün çevreleyen toprak Kuzey ve Batı Galile (Tsfat)

ARAP KONTROLÜ

Şeria Nehri'nin bütün Batı Yakası (Yudea ve Samaria) Gazze şeridi Kuzey ve Batı Galile (Tsfat)

Şeria Nahri'nin bütün Batı Yakası (Yudea ve Samaria) Gazze Şeridi

YERUŞALAYİM

Uluslararası kontrol altında

Ürdünlülerin elinde

 

NÜFUS

Filistin'in Arap nüfusu, daha BM'in bölme oyu sırasında savaşı öngörerek kaçmaya başlamıştı. İlk gidenler en zengin 30.000 kişiydi. Ocak 1948'de Filistin Arap Yüce Komitesi diğer Arap ülkelerinin sığınmacılara engel olmasını istedi çünkü Filistin'den Arap çıkışı ürkütücüydü. İsrail Devleti'nin ilanı sırasında 472.000 Arap savaş çıkarken kaçtı.

Aynı sırada 820.000 Yahudi Suriye, Irak, İran, vb. Arap topraklarından kaçmaya zorlandı. Çoğu varlıklı olan bu Yahudilerin mallarının büyük kısmına el konuldu ve hiçbir zaman iade edilmedi. (Bu Yahudilerin 526.000'i İsrail'e yerleşti.)

Savaş bitince nüfus, sadece Arap ülkelerinden değil, diğer ülkelerden de ve daha yakın zamanlarda Etiyopya ve Rusya'dan gelen Yahudi göçmenlerle, sıçramalarla artmaya başladı.

  •  1948: 600.000 Yahudi
  •  1956: 1.2 milyon Yahudi
  •  1973: 1.6 milyon Yahudi
  •  1999: 4.7 milyon Yahudi
  • 2007: 5.4 milyon Yahudi

Yahudi İsrail'in nüfusu devletin kuruluşundan itibaren birkaç katına çıktı. Bu artış, bu kadar çok sayıda yeni geleni absorbe etmenin muazzam ekonomik yükü yüzünden özellikle zordu.

Ne var ki nüfus artışı yük olmanın yanı sıra, büyük bir kutsama oldu. Göç, ülke için harika şeyler yaptı. İsrail'in yaşam standardı -1948'de vesika ile yemek dağıtılırdı- son yirmi yılda müthiş bir ilerleme kaydetti.

Bu bir mucize miydi? Kuşkusuz öyle. Ama aynı zamanda bir kehanetin gerçekleşmediydi de.

"Ve A.. Tanrınız sizi esaretten döndürecek ve size merhamet edecek. Geri dönecek ve sizleri bütün ülkelerden toplayacak. Ve A.. Tanrınız sizi babalarınızın miras aldığı toprağa geri getirecek. Sizi babalarınızdan daha başarılı ve daha kalabalık kılacak. (Devarim 30:3-5) Çünkü Tanrı şöyle der, Yaakov için sevinç çığlıkları atın, ulusların başında övünün: sesinizi yükseltin, şükredin ve deyin ki: "Ey Tanrı, halkını kurtar, Yisrael'in geri kalanını!" İşte, onları kuzey ülkelerinden geri getiriyorum ve dünyanın uçlarından topluyorum..." (Yeremya 31:6-7)

İsrail sadece devasa insan kitlelerini absorbe etmekle kalmadı, sürekli savaş durumunda hayatta kalmakla yetinmedi, ekonomik olarak da büyüdü; Arap ulusları tarafından başlatılan çeşitli ticari boykotlara karşın. (Örneğin Pepsi Cola yıllarca boykot yüzünden İsrail'e satış yapmadı. Yıllar boyunca Subaru oraya satış yapan tek Japon otomobil üreticisiydi.) Bütün bunlar göz önüne alınınca, İsrail'in yapmayı başardıkları kesinlikle mucizevidir.

"Çöl çiçek açmakla" kalmadı, bir zamanların çorak toprağı nispeten kısa bir zamanda ihtiyaçtan fazlasını üretti. Bu fazlalık başka, A.B.D. gibi çok daha verimli ülkelere ihraç edildi.

Başka bir kehanetin gerçekleşmesi:

"Size gelince ey Yisrael dağları, dallarınızı uzatacak, halkım Yisrael için meyveler vereceksiniz çünkü geri dönüşleri yakın. İşte sizinle birlikteyim ve size doğru döneceğim; ve ekilecek, biçileceksiniz. Üzerinize çok sayıda insan koyacağım, Yisrael'in tüm ailesini." (Yehezkel 26:8-11)

1997 yılında IMF İsrail'i gelişmekte olan ülkeler listesinden çıkardı çünkü artık tam olarak gelişmiş bir ülke durumuna gelmiştir. Dünyada yaşam standardı en yüksek ülkelerin arasında, İngiltere'nin hemen arkasında 19. sırada yer almaktadır.

ALTI GÜN SAVAŞI

Arap ülkeleri 1948 yılındaki yenilgilerini kolay kabul etmedi. Bütün bu süre zarfında geri dönüş için plan yapıyorlardı.

22 Mayıs 1967'de Mısır cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır (1918-1970) Tiran Boğazı'nın -İsrail'in Eilat'a deniz erişimi- tüm İsrail gemilerine ve İsrail'e gitmekte olan tüm diğer gemilere kapalı olduğunu ilan etti. Bu ekonomik boğma girişimi herhangi başka bir ülke için savaş nedeni olurdu ama İsrail başta tepki göstermedi ve siyasi bir çözüm aramaya koyuldu.

Nasır bu arada İsrail'e karşı sözlü saldırılarında giderek daha cüretkar hale geldi. 27 Mayıs 1967'de şöyle beyan etti: "Ana hedefimiz İsrail'i yıkmak olacak." 1 Haziran 1967'de Irak cumhurbaşkanı Abel Rahman Aref şöyle beyan etti: "Amacımız açıktır: İsrail'i haritadan silmek."

Mısır ve Suriye ordularını birleştiren bir pakt yapmıştı bile. Şimdi de Mısır, Ürdün ile benzer bir anlaşma yapıyordu. Savaşın yakın olduğu açıktı.

5 Haziran 1967'de bütün Arap aleminin saldırmak üzere olduğunu fark etti ve önceden saldırdı.

Bu, tarihteki en parlak önceden saldırılardan biriydi. İsrail uçakları hâlâ yerde duran Mısır hava kuvvetinin tamamını bir anda bombaladı, ertesi gün aynı şeyi tüm Ürdün hava kuvvetlerine karşı yaptı.

Neden Ürdünlüler Mısırlılar bombalandıktan sonra tepki göstermedi? Çünkü Mısırlılar müthiş bir zafer kazandıklarını duyuruyorlardı (tamamıyla ezildikleri halde). Gerçekte ne olduğunu bilmeyen Ürdünlüler propagandaya inandı, bu yüzden de hazırlıksızdı.

İsrail sadece altı günde muazzam toprak parçaları ele geçirdi ve genelde tarihteki en büyük askeri zaferlerden biri olarak kabul edilen başarıyı kazandı:

  •  Güneyde Sinay Yarımadası (Mısır'dan)
  •  Kuzeyde Golan Tepeleri (Suriye'den); I. Dünya Savaşı sonrasında Fransız Mandası altında olan Suriye, 1958 yılında Birleşik Arap Cumhuriyeti'nin (Mısır ve Yemen ile birlikte) parçası oldu; 1961 yılında birlikten çekildi ve Golan Tepeleri'ni de içeren kendi sınırlarını belirledi.
  •  Doğuda Şeria Nehri'nin Batı Yakası. Hiçbir zaman Ürdün'e ait olacakları kararlaştırılmadığı halde Ürdün 1948 yılından sonra buraları topraklarına katmıştı.
  •  En önemlisi İsrail, BM planı uyarınca "uluslararası" olması gereken ancak Ürdün'ün tek taraflı olarak el koyduğu ve tüm Yahudileri kovduğu eski Yeruşalayim şehrini yeniden ele geçirdi.

BİRLEŞEN YERUŞALAYİM

19 yıl boyunca Yahudiler eski şehre girememiş, en kutsal yerlerinde, Mabet Tepesi veya Kotel'de (Batı Duvarı) dua edememişti.

Savaşta çarpışan askerlerden çoğu, Yahudi halkı burayı kaybettiğinde daha doğmamıştı. Sadece fotoğraflarını görmüşlerdi.

Eski şehre girdiklerinde, nereye gideceklerini bilemediler ve bulduklarında açık açık ağladılar. Eski şehir güçlerine öncülük eden paraşütçü asker telsizde bağırdı: "Har HaBayit b'yadenu - Mabet Tepesi elimizde".

İnsanlar sevinç içindeydi. Mucizenin gerçekleştiğine inanamıyorlardı.

Yahudilerin zafer sırasındaki davranışının, 1948 yılında beş düzine sinagogun yağma edilip yıkıldığı Arapların eski şehirdeki zaferiyle taban tabana zıt olduğu vurgulanmalıdır. Yahudi askerler ne Kubbe-t-ül Sahra'yı, ne de eski şehirde başka bir camiyi dinamitledi. Araplar bu mekanlara kesintisiz ulaşabildi.

FKÖ

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Ocak 1964'te Ahmed Shukeiry tarafından, 1948 yılı savaşının Arap sığınmacılarının temsilci örgütü tarafından kuruldu ancak hiçbir zaman barışçı bir örgüt olmadı. Shukeiry bir keresinde Arapların İsrail'i yeneceğini söylemiş ve şöyle demişti: Hayatta kalanlar (Yahudiler) Filistin'de kalacak. Hiçbirinin sağ kalmayacağını tahmin ediyorum."

FKÖ'nün ilk ve sürekli hedefi İsrail Devleti'ni yok etmek ve yerine Filistin Devletini kurmaktı.

(Tarihte hiçbir zaman bir Filistin Devleti olmadığını belirtmekte yarar vardır. Osmanlı İmparatorluğu sırasında bu topraklarda yaşayan Arap halkı, ulusal kimliği olmayan ve sadece Arap denilen kişilerdi. Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıktan sonra, Britanya Mandası zamanında hem Yahudiler, hem de Araplar Britanyalılar tarafından "Filistinli" olarak görülüyordu.)

Mısır doğumlu Yaser Arafat (1929-) FKÖ'nün terörist grubu El Fetih'in başındaydı. Altı Gün Savaşı'ndan sonra bütün örgütün başına geçti.

İlk günlerde Arafat'ın yönetiminde yapılan en hain eylemlerden biri, 1972 Münih Olimpiyatları sırasında 11 İsrailli sporcunun kaçırılması ve öldürülmesi oldu. Dünyanın yine sessiz kaldığını hatırlamakta fayda vardır. Teröristler Yahudi atletleri ellerinde tutarken Olimpiyat oyunları devam etti. İsrailliler müdahale etmek istedi ama Almanlar yardımlarını reddetti. Sonunda Almanlar kurtarma girişimlerini beceriksizce engelledi, bu da rehin tutulan tüm sporcuların ölümüne yol açtı. İsrail daha sonra Munih'te olanlardan sorumlu çok sayıda teröristi avladı ve öldürdü.

FKÖ o zamandan beri İsraillilere karşı sayısız terörist eylem yürüttü. Bu eylemlerin listesi kendi başına bir kitap olur.

İsrail Devleti'nin en az iki büyük savaşı -1973 Yom Kipur Savaşı ve 1982, Lübnan Savaşı - ve 1991 Körfez Savaşı sırasında Iraklıların saldırılarını içeren son 30 yıllık fırtınalı tarihini ana hatlarıyla çizmeye girişmek, bu dizinin kapsamına sığmaz. Başında Yaser Arafat'ın bulunduğu Filistin yönetimi Eylül 2000'de başlayan terörist bir savaş sürdürmektedir.

Arafat'ın ve birçok Arap devletinin İsrail'i yok etme düşlerinden vazgeçmediği gayet açıktır.