Casusların Trajedisi

Sina Dağı'ndaki olaylardan sonra, Yahudiler, taşınabilir mabetlerini toparlayıp, İsrael topraklarının sınırlarına gelmişlerdi.

Bu noktada, topraklara hemen girmeleri gerekiyordu fakat içlerinden birisi şöyle dedi: "Bir dakika bekleyin. Bu toprakları önce bir araştıralım !" Böylece Yahudiler, aralarından 12 araştırmacı ya da ‘casus' seçerler - her 12 kabileden 1 kişi - ve toprakları incelemek üzere görevlendirilirler.

Casusların trajedisi üzerine konuşmamız mutlaka gereklidir çünkü bu olayın etkisi Yahudi tarihi boyunca kendisini değişik zamanlarda gösterecektir. Ayrıca, bu olay Yahudi takvimindeki en belirgin ve kuşkusuz en acı günü, 9 Av'ı yani Tişabeav'ı da belirlemiş olacak. Görünüşe bakılırsa, Yahudi tarihindeki her büyük felaket bu tarihle ilişki içindedir. - 9 Av, hem 1. hem de 2. Bet-Amikdaş'ın yıkıldığı gündür.

Yine, Yahudiler'in davranışları ciddi sonuçlara sebep olacaktır. Yahudiler, tarih boyunca ‘o zamanlar ‘ yaptıkları hataların cezasını çekeceklerdir. Peki bu casusların büyük hatası neydi?

12 casus, 40 gün boyunca toprakları inceledikten sonra, geriye kocaman üzüm salkımlarıyla geri dönerler ve şöyle derler: "Bu üzümlerin boyuna dikkat ettiniz mi? Bu üzümleri yiyen insanların boyutlarını da bir tahmin etmeye çalışın. Onlar birer dev! Onları yenmemize imkan yok. Mısır'a dönsek de olur..."

Sadece 2 casus, bu söylenenlerle hemfikir değildir. Moşe'nin bir numaralı öğrencisi Yeoşua bin Nun ve Yeuda kabilesinden Kaleb ben Yefune.

Fakat Yahudiler, casusların çoğunluğunun verdiği raporu dikkate alırlar. Herkesin cesareti kırılır ve gözyaşları içinde, oldukları yere çökerek ilerlemeyi reddederler.

Moşe tamamen dehşet içindedir ve Tanrı da çok kızmıştır. Ve ceza olarak şu iki maddeyi açıklar:

1. Allah, onlara bu kadar yardım edip, bu noktaya getirdikten sonra bile kendisine güvenmedikleri için, yaşayan tüm erkekler ölene kadar, yani 40 yıl boyunca, tüm Yahudiler'in çölde dolaşacaklarını söyler. ( Yahudiliğe bağlılıklarını her zaman koruyan ve casuslara inanmayan kadınlar, İsrael topraklarını görebilecek kadar yaşayacaklardı.)

2. Yahudiler hiçbir neden olmadan böyle bir günde ağlamışlardı. Tanrı da buna kızarak, tarih boyunca aynı tarihte, Yahudi halkının çok haklı sebeplerle ağlayacaklarını söyledi. (Bu olayları, bu serinin gelecek bölümlerinde göreceğiz. )

MOŞE'NİN ÖLÜMÜ

Yahudiler 40 yıl boyunca çölde dolaştılar. İlgimizi çeken bir nokta ise Tora'nın kırk yıl boyunca çölde geçen hayatta dair hiçbir bilgi bizlere aktarmamaktadır. Eğer Bamidbar kitabını incelerseniz, Korah ve grubunun isyanından (Korah 19-20), Hukat peraşasına kadar 38 yıllık bir boşluk bulunmaktadır. Otuz sekiz yıllık dönemle ilgili tek bilgi Mase peraşasında yer alan bir kaç satırdır. Tora buna benzer dönemleri hikaye olarak tanımlar. Tora bu hikayeleri günümüzle ilgili olmadığı ve kendimize ders çıkartamayacağımız için anlatmaz

40 yılın sonlarına doğru daha önce birkaç kez olduğu gibi susuz kaldılar. Ve yine, daha önce yaptıkları gibi şikayet etmeye başladılar. Tanrı, Moşe'ye bir kayaya konuşmasını ve böyle yaparsa kayadan su akacağını söyler.

Geçmiş bu 40 yılda -Moşe, dünyanın en zor işini gerçekleştirmiştir. - Tanrı'nın kendisinin " sert-enseli " olarak nitelendirdiği kuralsız bir topluma liderlik etmiştir. Yahudi insanların kuvvetli yanlarını ve zayıf yönlerini gördük. En güçlü yönleri neydi? Onları, tarihteki en büyük toplumlardan biri haline getirecek bir fikre olan bağlılıkları ve bir ideoloji uğruna ölümü bile tercih etmeleri en güçlü özellikleriydi.

En zayıf yönleri neydi? Her zaman doğru olduklarını ileri süren ve bu yolla dünyayı değiştirebileceklerini düşünen çok inatçı karakterleri... İşte böyle bir grubun yönetilmesi imkansızdır.

(Bu noktayı gözler önüne seren komik bir hikaye eski Amerika Birleşik Devletleri başkanı Harry Truman ile İsrael başbakanı Golda Meir arasında geçmiştir. Truman, liderliğin zorlukları hakkında konuşurken şöyle bir cümle söylemiş: "250 milyonluk bir ülkenin başkanı olmanın ne demek olduğunu bilemezsiniz." Bunun üzerine de Golda Meir şöyle cevap vermiş: "Siz de 2,5 milyon başbakanın bulunduğu bir ülkenin başbakanı olmayı bilemezsiniz." )

Böylece, 40 yıl kuralsız bir toplumu yöneten Moşe, bir anda sinirlerine hakim olmaz ve bağırır: "Siz asiler!" Ve kendisine emredildiği gibi, kayaya konuşmak yerine, ona vurur. Ve Tanrı Moşe'ye şöyle der: " Bana güvenmediğin için Yahudi insanlarla birlikte İsrael topraklarına girmeyeceksin !"

Rabiler, kızgınlığın da bir çeşit putperestlik olduğunu söylerler, çünkü eğer Tanrı, dünyayı yönetiyorsa, iyi veya kötü her ne olursa olsun Tanrı istediği için oluyordur. Sinirlenmek de Tanrı'nın dünyayı yönettiğinin bir çeşit inkarıdır, her ne olursa iyiliğimiz için olduğu fikrinin reddedilişidir.

Moşe ise ki kendisi Tanrı'nın yüz yüze konuştuğu tek peygamberdir bir an için sinirlenmiş, bunun sonuçları ise çok kötü olmuştur. Bu, Tanrı'nın adını, tüm insanların önünde küçük düşürmekti. Bu olayın sonuçları, yüksek seviyelerde sorumluluk sahibi insanların nasıl küçük hatalar yaptıklarını ve bu hatalarının bedelini nasıl ödediklerini bizlere gösteriyor.

Moşe, tabii ki, hatasını görür ve Tanrı'nın emrine boyun eğer.

FİNAL

Moşe, şimdi tüm insanlarını Vaad edilmiş Topraklara girmeleri için hazırlamaktadır. 5. kitabın sonuncusu, Moşe'nin insanlarına yaptığı son konuşmalardan oluşmuştur.

 Moşe'nin, Devarim kitabının başlaması ile birlikte, Yahudiler'in çöldeki hayatları hakkında ne kadar az bilgi verdiğine dikkat edin -özellikle bu sürenin 40 yıl olduğunu da düşünün. Casusların trajedisinden sonra, Tora, sonraki 39 yılı atlamıştır. Bu dönemden sadece, Tora'nın son kitabı Devarim'de, Moşe, hataları halka hatırlatırken bahsedilmiştir. Devarim kitabı başladığında, Moşe Kutsal topraklara giremeyeceğini biliyordu ve bu kitabın tamamı onun halkına yaptığı veda konuşmasından oluşmuştur. Burada, Moşe emirleri tekrar etmekte, Yahudi ulusal görevlerini halka hatırlatmaktadır. Tekrar tekrar üstünde durduğu nokta : "Tora'ya sahip çıkın!" olmuştur.

Bir yerde Moşe şöyle der: "İnsanla Tanrı ve insanla insan arasındaki kurallara uyarsanız her şey sizin için güzel olacak. Hiçbir ulus size dokunmayacak. Maddi açıdan varlıklı olacak ve dünyayı değiştirmek için yaşayacaksınız. Fakat eğer Tora'ya uymazsanız, anlaşmanın size düşen payını yerine getirmemiş olursunuz, bu topraklar sizi dışarıya kusar, düşmanlarınız size saldırır ve sizler acı çekersiniz"

Mesaj son derece açıktır. Problemlerimiz için hiçbir çözümün dışarıdaki tehditlerle ilgisi yoktur. Çözümler her zaman Yahudiler'in birbirleriyle ve Tanrı'yla olan ilişkilerine bağlıdır. Yahudi tarihinde, 19. ve 20. yüzyıl, çok sayıda Yahudi'nin en çok Tanrı'dan uzaklaştıkları ve ‘Tanrı nerede?" şeklinde sorular sorarak etrafta dolandıkları dönem olmuştur. 1. Dünya Savası, 9 Av'da başlamıştır. Almanya, 1914'de başlayarak Doğu Avrupa'nın içlerine girmiş, Yahudi cemaatlerini ortadan kaldırmaya ve yüzyıllarca süregelen gelenekleri yok etmeye çalışmıştır. Bütün bu olaylar korkunç Holokost'un habercisi olmuştur.

Holokost'tan kurtulan bir kişi şöyle diyor: "Holokost'u belirgin kılan en önemli unsur, Tanrı'yı arayışımızdı. Geto ve kamplarda yaşamış her Yahudi, her şeyi etkisi altına almış ‘Tanrı Sendromu'nu hatırlar. Sabahtan akşama kadar, Tanrı'nın hala bizimle olduğuna dair işaretleri arıyorduk. O'nu çok aradık fakat bulamadık. Her zaman içimizdeki Tanrı'nın yok olduğuna dair rahatsız ve huzursuz düşüncelere dalıyorduk." (Machshavot Magazine, Vol. 46, p. 4)

Yahudiler, tarihlerinin geçmiş bölümlerinde, yaptıkları hatalardan dolayı, dış tehditler tarafından çok zor durumda bırakılmışlar, hatta Haçlılar tarafından topluca katledilmeye kadar felaketler yaşamışlardır. Fakat bu yüzyıla kadar, hiçbir zaman ‘Tanrı Nerede?’ dememişlerdir.

Her zaman düşündükleri "Bu çektiklerimiz günahlarımızdan dolayı Tanrı'nın bize cezasıdır" demek olmuştur. Bu son mesajı da ilettikten sonra, Moşe ölür ve Ürdün dağlarının karşısında bir yer olan Nebo Dağı'na gömülür. Mezarın tam nerede olduğu, hiç kimse oraya gidip ibadet etmesin diye özellikle belirtilmemiştir.

Yeoşua bir sonraki lider olur. Yahudilik'te liderlik, ailesel değildir, babadan oğula geçmez. Liderliği en fazla hak etmiş kişi görevlendirilir. Böylece, Moşe'nin görevi, adını fazla duymadığımız oğluna değil, kendini casusular olayında da kanıtlamış, Moşe'nin en iyi öğrencisi Yeoşua Ben Nun'a geçer. Tanah, Yeoşua'nın kitabıyla devam eder.