Lütfen Peraşa Kağıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

22 Aralık

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

2007

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

4:05

5:19

-----

Yeruşalayim

4:08

5:23

Tel Aviv

4:18

5:21

13 Tevet

Tel Aviv

4:22

5:25

İstanbul

4:26

5:06

5768

İstanbul

4:30

5:10

V A Y H İ

 Hatırlatmalar: ----

 

Bu HP  .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

 

Peraşa Özeti (Bereşit 47:28-50:26)

[www.chabad.org]

 

Yaakov hayatının son 17 yılını Mısır'da geçirir. Ölümünden önce Yosef'e, kendisini Kutsal Topraklar'da gömeceğine dair yemin ettirir. Yosef'in iki oğlu Menaşe ve Efrayim'i mübarek kılar ve onları, Yisrael ulusunu oluşturan on iki kabileden ikisinin başı olarak ilan eder.

 

Yaakov çocuklarına tarihin sonundan bahsetmek ister fakat Tanrı buna olanak tanımaz. Yaakov oğullarını, her birini kendi kabilesinin karakteri doğrultusunda birer beraha verir: Yeuda, liderler kanun koyucular ve krallar çıkaracaktır. Yüksek dini görevliler Levi'den, Tora bilginleri Yisahar'dan, denizciler Zevulun'dan, öğretmenler Şimon'dan, askerler Gad'dan yargıçlar Dan'dan, zeytin üreticileri Aşer'den vs. çıkacaktır. Reuven, babasının özel aile yaşantısına karıştığı için azarlanır. Şimon ve Levi Şehem'de gerçekleştirdikleri katliamdan ve Yosef'e yönelik komplolarından dolayı paylanır. Naftali'ye bir ceylan sürati, Binyamin'e bir kurt sertliği Yosef'e de güzellik ve üretkenlik bahşedilir.

 

Yaakov'un ailesi, Paro'nun bakanları, Mısır'ın önde gelen asilleri ve Mısırlı süvarilerden oluşan büyük bir cenaze korteji, Hevron'daki Mahpela Mağarası'nda gömülmek üzere Erets-Yisrael'e götürülen Yaakov'a eşlik eder.

 

Yosef de 110 yaşındayken Mısır'da ölür. Ölümünden önce o da, kemiklerinin ileride Mısır'dan çıkıldığında götürülmesini ve Erets-Yisrael'e gömülmesini vasiyet eder ve yaklaşmakta olan kölelik ve zulüm yıllarında BeneYisrael'i ümitle ayakta tutacak olan şu sözleri söyler: "Ben ölmek üzereyim. Tanrı sizi mutlaka hatırda tutacak ve sizi bu ülkeden, Avraam, Yitshak ve Yaakov'a [vereceğine dair] yemin etmiş olduğu ülkeye çıkaracak" (Bereşit 50:24).

 

DEVAR TORA

["Legacy" / Rabi Naftali Reich - www.torah.org]

 

Çalıntı Hünerler

 

Kim bilir Şimon ve Levi için ne kadar büyük bir hayal kırıklığı ve ne kadar yıkıcı bir tecrübe olmuştur! İkisi de, bütün kardeşleri ile beraber, yaşlı babalarının berahasını alma umuduyla onun ölüm döşeğinin başucuna gelmişler, ama tek karşılaştıkları şey, sert bir paylama olmuştu.

 

Bu haftaki peraşada okuduğumuz gibi, Yaakov hayatının sona ermekte olduğunu hissettiği için, oğullarını yanı başına çağırır ve onları mübarek kılar. Ama bu, ölüm döşeğindeki bir babanın çocuklarını mübarek kılmasından ötedir. Atalar'ın üçüncüsü ve en sonuncusu olan Yaakov, Yahudi ulusunu kurma işini bitirmiştir ve şimdi on iki oğlu, yani her bir kabilenin atası bu sağlam temeller üstünde sonsuza dek sürecek o zengin, çok renkli yapıyı inşa görevini üstleneceklerdir. Bu olağanüstü amaca ulaşmalarına yardım etmek için, Yaakov'un berahaları her bir kabilenin özelliklerini, güçlerini, zorunluluklarını, bütün Yahudi milletine katkılarını tanımlar. Onun kutsal sözcükleri, Yahudi kaderinin daha geniş kapsamlı projesindeki özel rollerini gerçekleştirmek üzere onları güçlendirir.

 

Bu kritik noktada, Yeuda kraliyet tacına layık görülür, Yisahar Tora bilgeliği, Zevulun maddi destekçilik ile mübarek kılınırken, Yaakov Şimon ve Levi'ye ne mi söyler? Onlara, Şehem şehrini yıkarlarken ortaya koydukları kanlı öfke patlamasını hatırlatır. Onlar için, "Silahlanışları çalıntı bir sanattır" diye ilân eder. Bu davranış Yaakov'un övülen ailesine yakışır nitelikte değildir. Kılıcıyla yaşayan Esav'ın kitabından çalınmış bir sayfadır!

 

Ve bu kadar! Yaakov bunu söyler ve onlar hakkındaki sözlerini öfkelerini lanetleyerek sürdürür. Ya Şimon ve Levi'nin berahaları? Hiçbir şey! Ama nasıl olur? Diğer kabileler ataları tarafından verilen berahaların sağladığı ebedi güçle ilerlerken Şimon ve Levi bundan mahrum mu kalacaktır? Yaakov onlara nazik bir söz söylemeden, sevgi dolu bir barış hareketi yapmadan onları nasıl terk eder?

 

İlk bakışta manzara bize böyle görünmektedir. Ancak otoritelerin, bu konuda tamamen farklı bir bakış açıları vardır. Onlara göre, Yaakov, Şimon ve Levi'yi berahadan mahrum bırakmış değildir. Aksine, Yaakov onlara büyük ve ciddi bir beraha vermiştir. Bu, Yahudi milletinin kurulmasında katkılarını kolaylaştıracak bir berahadır.

 

Şehem olayında, Şimon ve Levi doğalarının şiddetli ve karanlık bir yönünü sergilemişlerdir. Kendilerinin, hilekârca suç işleyip insan hayatına bile önem vermeyebilecek türde kişiler olarak göstermişlerdir. Ama bu gibi, Yahudiliğe kesinlikle aykırı özelliklerle, Şimon ve Levi, var oluşu maneviyat, iyilik, hakikat ve insan doğasının en asil özelliklerine dayanan bir milletin, şiddetten ve yalandan tiksinen bir ulusun kurulmasında nasıl yer alabilirlerdi? Şimon ve Levi kendi kusurları ile Yahudilik ilkesini nasıl lekelediklerinin tamamen farkına vardıklarından, Yahudi milletinin kurulmasında yer alma fırsatını kaybetmekten büyük üzüntü duymuşlardı. Kendilerini bu konuda affedemiyorlardı.

 

Ama Yaakov sevgi dolu bir babaydı; iki dik kafalı oğlunu mübarek kılarken, onları derinden rahatlatır. Onlara satır arasında şu mesajı verir: "Kendinizi değerlendirme şekliniz yanlış. Kendinizi şiddet dolu, hilekâr insanlar olarak görmeyin. Şiddet ve düzenbazlık sizin için aslınızdan bir sapmadır; Esav'dan çalınmış bir hünerdir. Bu yüzden umutsuzluğa kapılmayın. Sizin doğanız bu değil. Tek yapmanız gereken, size ait olmayan bu yolun gerçekten size ait olmadığını görmektir. Bu salgından kendinizi kurtarma ve Yisrael'in diğer kabileleri arasında şerefli yerinizi koruma gücü içinizde vardır. Kuşkusuz bu kolay bir iş değil; ama çabalarınızın başarı ile sonuçlanması için sizi mübarek kılıyorum." Buna paralel olarak Yaakov Şimon ve Levi'yi değil, onların "öfkelerini" lanetlemiştir.

 

Kendi hayatlarımızda, sık sık, gerek Tanrı ile gerekse de arkadaşlarımız ve ailemizle olan ilişkilerimizde yapabildiğimiz korkunç kötü bir iş yüzünden, pişmanlık ve utanç duyarız. Pişmanlık, bizi umutsuzluğa ve kendimizden nefret etmeye sürüklemedikçe, çok olumlu bir tepki olabilir. Yaakov'un verdiği rahatlamadan cesaret alalım; kutsal atalarımızın torunları olarak, temelde iyi ve ahlâk dolu insanlarız. Ama bir sapma sonucunda kötü bir şey yaptıysak, bunun yüreğimizden söküp atabileceğimiz çalıntı hünerlerin ve kültürümüze yabancı etkilerin bir sonucu olduğunu kendimize hatırlatmamız, doğruya dönüşün ilk adımı olacaktır.

 

İKİLEM

Bu kısımda bazı ikilemler ve sorular sunacağız. Bunları Şabat masasında ailece tartışma konusunun bir parçası yapabilirsiniz. Peraşa broşürünün sonunda bu soruya Yahudilik'in gözüyle verilebilecek bir cevabı bulabilirsiniz.

 

Elimden geldiği kadar bağış yapmaya çalışıyorum, ama bazen muhtaç olan o kadar çok insanın olduğu gerçeği ile karşı karşıya kaldığım zaman, cesaretim kırılıyor ve hepsine yardım etmek benim gücümün ötesinde oluyor. Yapılacak en doğru şey nedir?

 

DEVAR TORA

[Rabi Eli Mansour - www.dailyhalacha.com]

 

Olumsuz Etkilere Direnmek

 

Tora, Vahyi peraşasında Yaakov'un, ölmeden önce oğullarını mübarek kılmasından söz eder. Şaşılacak bir şekilde, Yaakov, oğullarını kutsamak için onları toplamadan bile önce, Yosef'in oğulları olan iki torununa Efrayim ve Menaşe'ye özel bir beraha bahşeder. Rabi Yaakov Kaminetsky, Yaakov'un bu kadar çok torunu varken neden özellikle bu ikisine bu özel berahayı bahşettiğini sorgular. Bu özellikle ilginçtir, zira Yosef ve kardeşlerinin bütün hikâyesinden ortaya çıkan en belirgin derslerden bir tanesi, bir ebeveynin, çocuklarından birine özel ilgi göstermesinin tehlikeli bir tutum olduğudur. Ne de olsa, ilk başta kardeşlerin nefretine yol açan olay, Yaakov'un Yosef'e farklı davranmasıydı. Bu da, onun Mısır'a köle olarak satılması ile sonuçlanmıştı. O halde Yaakov, bu özel berahayı bütün torunlarına vermek yerine, neden torunlarından özellikle iki tanesine, Efrayim'e ve Menaşe'ye vermeyi tercih etmiştir?

 

Rabi Kaminetsky'ye göre, Efrayim ve Menaşe'nin bu özel berahayı ihtiyaçları vardı, çünkü doğdukları ve içinde büyüdükleri çevre bunu gerektiriyordu. Yaakov'un diğer torunları Erets-Yisrael'de, yüksek düzeyli büyükbabalarının ve amcalarının yanında doğup büyümüşlerdi. Tora eğitimi almışlardı, dinî değerler ve maneviyatla dolu bir çevrede yetişmişlerdi. Diğer taraftan, Yosef'in çocukları, eskiden en bozuk, çürümüş ve ahlâksız medeniyete sahip olan Mısır'da büyümüşlerdi. Ahlâksızlığın ve zinanın kol gezdiği bir kültürde, tek Yahudiler onlardı. Ve kuşkusuz bu ortam bir ölçüde onları etkileyebilirdi.

 

Ve bu durum bizi şaşırtmamalıdır. Rambam Alahaları'nın bir tanesinde şöyle yazar: "İnsanın yaradılışı, onun, düşünce ve davranış olarak yaşıtlarının ve çevresindekilerin çekimine kapılması şeklindedir. İnsan etrafındaki insanların davranışlarıyla uyumlu bir tutum sergilemeye eğilimlidir." Çevre etkisi, doğal bir kuvvettir ve yer çekimi kadar otomatiktir. İnsan doğası böyledir. Bu nedenle, Rambam kişinin, kendisini olumlu bir şekilde etkileyecek değerli kişilerin arasında yaşamasını şiddetle tavsiye eder ve tehlikeli ve olumsuz etkilerine maruz kalacağı insanların arasında yaşamama konusunda uyarıda bulunur.

 

"Migdal Oz" adlı esere göre, Rambam bu Alaha için, Talmud'da (Ketubot 17) kişinin bir düğünde geline nasıl iltifat edeceği konusunda Bet İllel'in görüşünü kaynak almıştır. Bet İllel, bir kişinin, gelinin gerçekten güzel olup olmadığına bakmaksızın, "Kala Naa Vahasuda - Hoş ve Erdemli Gelin" şeklinde şarkı söylemesi gerektiğini belirtir. Anlaşılan İllel şöyle düşünmüştür: Bir gelin çekici değilse ve bunu biliyorsa bile, güzelliği konusunda bir iltifat alacağı zaman, yine de sevinecektir. Diğer insanların fikirleri o kadar güçlüdür ki, kişi, içten olmadığını bildiği halde, o yorumları ciddiye alır. Bet İllel'in çirkin bir geline, içten olmamasına rağmen, iltifat etmek gerektiğini savunması, başkalarının düşündüklerinden ne kadar etkilendiğimizi çarpıcı bir şekilde ortaya koyar.

 

Güçlü dış etkinin bir başka örneği, bir üniversitede kara tahtaya iki çizgi çizen bir hocanın yaptığı deneyde görülebilir. Bu çizgilerden bir tanesi diğerinden beş santim kısaydı. Hoca, sınıfa yedi tane öğrenci getirdi; bu öğrencilerin altı tanesi deneyden önce bilgilendirilmişlerdi. Hoca altı öğrencinin her birinden, çizgilerin kısa olanını bulmasını istedi. Ve onlar önceden aldıkları talimata göre, "uzun" olanını seçtiler ve onu "kısa" diye tanımladılar. Deneklerin %60'ında, yedinci öğrenci, kendi gözleri ile o çizginin daha uzun olduğunu görmesine rağmen, diğerlerinin fikrini tercih edip "uzun" çizgiye "kısa" dedi. Ve doğru cevapta ısrar eden kalan %40'ın içinde de %30'u, diğerlerinin ısrarı ve alayı sonucunda fikrini değiştirdi ve "uzun" olan çizginin "kısa" olduğunu "kabul etti"! Bunun anlamı şudur: İnsanların çoğu, sırf toplumsal eğilimlere uyum sağlamak için, gözlerinin önündeki tüm gerçeğe aykırı olmasına rağmen, mantıksız bir şekilde düşünmeyi ve konuşmayı tercih ederler!

 

Bu nedenle, kendimizin ve çocuklarımızın maruz olduğu ortamları seçerken, çok dikkat etmek zorundayız. Kişi çevresinin onun üzerindeki etkisinin farkına varmalıdır ve onun manevi standartlarından taviz vermesine neden olacak ortamlardan kaçınmalıdır. 

 

Yaakov, Efrayim ve Menaşe'ye özel bir beraha bahşetmiştir. Bu beraha, doğduklarından beri maruz kaldıkları olumsuz yabancı etkilere direnmeleri için bir dua içerir. Yaakov'un berahasının sonucu,  Efrayim'in soyundan gelen Yeoşua'nın kahramanlığında görülmüştür. Yeoşua, diğer casuslarla birlikte Erets-Yisrael'i keşfe gittiğinde, Ülke hakkında olumsuz rapor getiren diğer on casusa karşı çıkmıştır. Bu on casus, halkın içinden meşhur ve saygın liderlerden seçilmişti. Buna rağmen, Yeoşua onların çok büyük baskısı karşısında bile değerlerinden taviz vermemiş, Bene-Yisrael'in, Erets-Yisrael'i Tanrı'nın yardımıyla kolayca fethedeceğini söylemekten korkmamıştır. Şabat akşamları babalar çocuklarına beraha verdikleri zaman, "Tanrı seni Efrayim ve Menaşe gibi yapsın" derler. Efrayim'in ve Menaşe'nin bu en önemli özelliklerini, yani onların olumsuz toplum baskısına direnme ve - etrafımızdaki dünya, bizim aksini yapmamızı teşvik etse bile - doğru olanı yapma yeteneğini aklımızda tutmalıyız.

 

MİTSVA / UYGULAMA / MAase

[Rabi Şemuel Holstein - www.komemiut.org]

 

Mitsva: Tanrı'nın var olduğunu bilmek ve O'na güvenmek Tora'nın "yap" şeklindeki bir emridir. Pasukta söylendiği gibi: "Ben seni Mısır'dan, kölelik evinden çıkaran Tanrın Aşem'im" (Şemot 20:2). Mübarek ve Yüce Tanrı, mevcut her şeyi ve tüm dünyaları kendi kuvveti ve isteğiyle var etmiştir ve her şeye yakından nezaret eder. Yahudilik'in temeli budur; buna inanmayan kişi temeli inkâr etmiş olur ve Yisrael'in içinde payı ve liyakati yoktur (Sefer Amitsvot Akatsar, Mitsva 1).

 

Uygulama: Sefer Ahinuh, Tanrı'ya inanç mitsvasını, her an yerine getirilen altı mitsvadan biri olarak tanımlar. İnançtan kasıt Tanrı'nın varlığı değildir - zira Yahudiler için tanrı'nın varlığı bir inanç değil, gerçektir. İnançla kastedilen, Tanrı'nın, her şeyi yakından gözlediğine, her zaman her şeyin en doğrusuna karar verdiğine - bu doğru bizler için anlaşılması son derece güç olsa bile - inanmaktır.

 

İnsanın aklına bir soru gelebilir: Her şey Tanrı'nın kontrolündeyse o zaman insanların yapabileceği hiçbir şey yok demektir. Öyleyse hiçbir konuda gayret göstermek gerekmez! Öyle değil mi?

 

Rabi Moşe Feinstein bunun böyle olmadığını belirtir. İnsanın gayret göstermesi Tanrı'nın çok olasılıklı planının bir parçasıdır. Bu nedenle Tanrı'nın kontrolü, insanların işlevini geçersiz kılmaz. Ancak bunun dengesi şöyle kurulmalıdır: İnsan bir gayret gösterip bunun meyvelerini aldığı zaman bile, bu sonuçları kendi çabasına değil, Tanrı'nın İsteği'ne bağlamalıdır (İgerot Moşe - Orah Hayim 2:111). Nitekim bazen çok büyük çabalar hiçbir sonuç getirmediği gibi, az gayret büyük sonuçlar getirebilir. İnsan mantıken sonuç verecek türde gayret göstermelidir. Ama mantıken sonuç vermeyecek türdeki yöntemlere başvurmak, ümitsizliğin bir sonucudur ve yasaktır (Hazon İş). İnsan elinden gelenin en iyisini yapmakla yükümlüdür. Bundan sonra, Tanrı'nın en iyi kararı vereceğine güvenmelidir.

 

Maase: Rabi Zuşa'nın yeğeni Hayimke, maddi sıkıntı içindeydi. Amcasının büyük bir tsadik haline geldiğini duyunca, onun maddi açıdan da yüklü olduğu düşüncesiyle Anipol kasabasına geldi. Ancak Rabi Zuşa'ya ait olduğu söylenen evin kırık kapısı pek de ümit verici değildi. Hayimke'yi Rabi Zuşa'nın endişeli yüz ifadesine sahip eşi karşıladı. Kadın neredeyse bomboş olan evi göstererek "Ne yazık ki sana yardım edemeyeceğim" dedi. Akan gözyaşını silerek "O kadar zordayız ki, çocuklara ne vereceğimi kara kara düşünüyorum" diye ekledi. Hayimke Rabi Zuşa'nın nerede olduğunu sorunca, kadın "Bet Midraş'ta" diye cevap verdi.

 

Hayimke Bet Midraş'a geldiğinde Rabi Zuşa'yı büyük bir neşe içinde Teilim okurken buldu. "Rabi Zuşa!" dedi. "Ailen evde oturup ağlarken sen nasıl böyle neşeli olursun?" dedi dayanamayarak. Rabi Zuşa istifini bozmadı: "Açıklayayım... Ailem, onlara geçim sağlama konusunda bana güveniyorlar. Oysa ben etten kemikten ibaretim. Bu nedenle ağlamak için geçerli sebepleri var. Ama ben, sadece Evrenin Hâkimi'ne güveniyorum! İşte bu nedenle neşeliyim."

 

İKİLEME CEVAP

[Rabi Mendel Weinbach / gatewaysonline.com]

 

Hafets Hayim bu soruya, bize eğitici bir örnek vererek değinmiştir: Bir adam, bir köprünün çöktüğünü ve alttaki nehre yirmi kişinin düştüğünü görür. Hepsi boğulma tehlikesi altındadır. Olaya tanık olan iki kişi onları kurtarmak için suya atlarlar. O bizim adam onlara seslenir: "Çılgınlar, suya atlamanız ne işe yarar? Hiç kimseyi kurtarabiliyor musunuz? Siz sadece iki kişisiniz ve kurtarılacak yirmi kişi var. En iyisi vazgeçin!"

 

Elbette, iki kurtarıcı, bu "akıllı" adama gülerler. Sadece iki veya bir kişi bile olsa, hayatı kurtarmak için uğraşmaya değmez mi? Herkesi kurtarmak için ümit yoksa bile, öylesine durup, kurtarılabilecek olanlardan vazgeçmek doğru mudur? Kişi yardım etmek ve kurtarmak için, elinden gelenin en iyisini yapması gerektiğini her zaman hatırlamalıdır.

 

YAHUDİ EVİNİN TEMELLERİ

[Dini Uygulama Rehberi - Rabi Nisim Behar]

 

Arvit Duası

 

1.             Şema ve Amida söylemek için vücudun, dua edilecek yerin ve ellerin temiz olması gereklidir.

2.             Şema berahalarına başlayan bir kimse tuvalete gitme ihtiyacını hissediyorsa, ihtiyacını giderir, ellerini yıkar; ardından Şema berahalarına devam eder, Amida söyler ve Amida'dan sonra da, tuvalete gittiği için Aşer Yatsar berahasını söyler.

3.             Museviler'e ait olmayan bir hastanede yatan bir kimse orada resim ya da haç olması halinde, gözlerini kapatıp Tanrı'yı düşünerek Şema ve Amida söyler. Ezbere okumayı bilmiyorsa kitaptan okuyabilir.

4.             Herhangi bir sebep veya rahatsızlık yüzünden evinde Arvit söylemek zorunda olan bir kimse Arvit'i yıldızlar çıktıktan sonra söylemelidir.

5.             Arvit duasına Ledavid Mizmoru ile başlanır, sonra Hatsi Kadiş söylenir. Sonra sırasıyla şunlar okunur: Veu Rahum, Barehu, Aşer Bidvaro, Şema, Emet Veemuna, Aşkivenu, Hatsi Kadiş, Amida, Yei Şem, Kadiş Titkabal, Şir Lamaalot, Kadiş Yee Şelama, Barehu, Alenu Leşabeah.

 

Haftanın Sözü

[Mişna - Pirke Avot 4:3]

 

Hiç kimseyi küçümseme ve hiçbir şeye dudak bükme; çünkü zamansız hiç kimse ve yersiz hiçbir şey yoktur.

 

Haftanın Peraşası'nı, t  e  b  e  r  r  u  d  a     b  u  l  u  n  a  r  a  k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 538 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.