Vayi BimePurim bayramının tam olarak ne ifade ettiğini anlayabilmek için, bu yazıda, Megilat Ester'i olabildiğince geniş bir açıklamayla birlikte sunacağız. Burada verdiğimiz açıklama, genel olarak, büyük Tora bilgini Vilna'lı Gaon Rabi Eliyau'nun Megila ile ilgili yazdığı arka plan bilgileri baz almaktadır.

Vilna'lı Gaon, Megila açıklamasının başlangıcında, anlatılacak olan olayları nasıl bir bakış açısıyla değerlendirmemiz gerektiğini açıklamak için, benzetme amaçlı şu hikayeyi anlatır:

Bir kralın, akla gelebilecek her şeyden daha çok değer verdiği tek bir oğlu vardır. Kralın oğluna gösterdiği sevgi öylesine büyüktür ki, hayatlarını krala hizmet etmeye adamış olan hizmetkarlar, kumandanlar ve danışmanlar bile, çocuğun kraldan gördüğü bu derin ilgiden rahatsızlık duymaya başlarlar. Diğer yandan prens, büyüdükçe, babasından gördüğü ilgiye aynı derecede karşılık vermekten çok uzaktır. Çeşitli vesilelerle babasına karşı gelmekten çekinmemektedir. Sonunda prens bir gün, babasına karşı öyle kabul edilemez bir hareket yapar ki, kralın, oğlunu saraydan kovarak ormanda yaşamaya zorlamaktan başka çaresi kalmaz. Ormandaki zor hayata alışmaya çalışan prens, her ne kadar babasının kendisini terk ettiğini ve unuttuğunu düşünse de, gerçekte bunun tam tersi doğrudur. Kral, oğlunun ormanda sayısız tehlikeyle karşı karşıya kalacağının bilincinde olduğundan, prensi bunlara karşı koruyacak kesin tedbirler almaya girişir. Bu amaçla, gözleri sürekli prensin üzerinde olacak seçkin bir grubu görevlendirir. Gizli çalışacak olan bu grup, kralın emri üzerine kendilerini hiçbir şekilde açığa çıkarmayacaklardır. Bu şekilde, kralın istediği olacak ve prens neden bu durumda olduğu konusunda özeleştiri yapacak, belki de babasına karşı işlediği suçtan dolayı pişmanlık gösterecektir.

Bir gün prens ormanda dolaşırken arkasından gelen garip bir gürültü duyar. Arkasını döndüğü anda, karşısında kendisine saldırmaya hazırlanmış oldukça büyük bir ayı görür. Hemen kaçmaya başlar. Koşarken, arkasında başka sesler duyar. Kafasını çevirdiğinde, babasının seçme adamlarının ayıyı öldürmeye çalıştıklarını görür. Korumalar ayıyı öldürmeyi başarırlar ve prens kurtulur. Prens korumaların ormanda ne yaptıklarını sorma fırsatı bulamadan ortadan kaybolduklarından, en çok ihtiyaç duyduğu zamanda askerlerin orada bulunmasını bir rastlantı olarak değerlendirir. Bu olay üzerinden çok geçmeden, prensi sevmeyen hizmetkarlar bir araya gelirler ve prensin hakkından gelmek için en uygun zamanın geldiği kararına varırlar. Bu kişilerden bir grup, prensi bulmak amacıyla ormana girer. Bu grup kısa bir süre sonra onu bulur ve saldırıya geçer. Prens her ne kadar karşı koymak isterse de, bariz bir şekilde azınlıktadır. Ancak saldırının başlamasından saniyeler sonra kralın diğer askerleri gelirler ve saldırganlara karşı savaşmaya başlarlar. İkinci grup mücadeleden galip ayrılır ve prens bir kez daha kurtulur. Prens bu noktada babasının askerlerinin tekrar karşısına çıkmış olmasının bir rastlantı olmadığını anlar. Ormanda gezinirken aynı kişiler tarafından iki kez kurtarılmak, artık şans eseri olmaktan çok uzaktır. Babasının, kızgın olmasına ve onu saraydan sürmesine rağmen kendisini uzaktan da olsa koruduğunu anlar. Prens bunun farkına vardığı zaman babasına yapmış olduğu hatalı hareketten büyük bir pişmanlık duyar ve kendisine karşı derin bir sevgi hisseder. Hatasından, olması gerektiği şekilde döner ve yanlış davranışlarını bırakır. Kral, prensteki bu değişikliği haber aldığı zaman onu tekrar saraya davet eder.

Purim olayları, Bene-Yisrael'in, I. Bet-Amikdaş'ın yıkılışından sonra çıktıkları Babil sürgünü sırasında meydana gelmiştir. Yaptıkları günahlar sebebiyle Tanrı Bene-Yisrael'i bir şekilde cezalandıracaktı. Fakat her ne kadar bu önemli bir gereklilik idiyse de, Tanrı Bene-Yisrael'i oldukça derin bir şekilde seviyordu ve yok olmamaları konusunda gerekeni yapacaktı. Bu sebeple Tanrı Bene-Yisrael'i korumak üzere elçiler - Mordehay ve Ester'i - gönderdi ve onlar yoluyla gizli bir takım mucizeler gerçekleştirdi. Tanrı Bene-Yisrael'in Teşuva yapmasını istediğinden, Tanrı'nın gözetleyen gözünü ortaya çıkaracak "olağanüstü" hiçbir mucize gerçekleşmedi. Bene-Yisrael üzerindeki korumasının açıkça görülebilir olmaması gerekiyordu; zira bu şekilde halkın Teşuva yapma ihtimali zayıflayacaktı. Bu sebeple, Purim olayları sırasında mucizeler oldukça gizli bir şekilde gerçekleşmiştir. Ancak Bene-Yisrael'in, kötü Aman'ın elinden kurtulmasına varan olaylar oldukça büyük ve sayıca fazlaydı. Mordehay ve Ester tüm olaylar boyunca, başlarına gelenlerin, Tanrı'nın bir senaryosu olduğunun farkındaydılar. Megila'nın açıklamasında da göreceğimiz gibi, Bene-Yisrael, gerçek kurtarıcılarının - Mordehay, Ester ya da Ahaşveroş değil - bizzat Tanrı olduğunu anladılar ve bu şekilde Teşuva yaparak, Tanrı'nın söz ve emirlerini tam bir kalple kabul ettiler.

Megila'yı derin bir şekilde incelediğimiz zaman, Tanrı'nın işlerini takdir etme konusunda hiç zorluk çekmeyeceğimiz kesindir. Bu broşürde sunacağımız açıklamada, Purim olaylarında her parçanın tam yerine, ihtimal çok düşük bile olsa oturduğunu göreceğiz. Kendimizi, burada hiçbir rastlantı olmadığı konusuna odakladığımız takdirde, olaylar zinciri içindeki mucizeleri görecek ve Megila'nın "çok iyi bir hikaye" den daha fazlasını ifade ettiğini; tüm zamanlar için bir ilham kaynağı olduğunu anlayacağız

Vayi Bime Ahaşveroş - 
Ve Ahaşveroş'un Günlerinde Oldu...

Purim olaylarındaki en merkezi karakterlerden biri olan Pers İmparatoru Ahaşveroş, oldukça ilginç bir geçmişe sahiptir. Ahaşveroş, kraliyet ailesine mensup değildir. Hatta gerçekte, bunun tersine daha yakındır. Kraliyetle olan ilk bağlantısı, Babil Kralı Nebukadnezar'ın oğlu Kötü Merodah'ın seyisliğini yaptığı zamana rastlar. Politik çıkmazları iyi değerlendirerek, pozisyonunu, krallığı bir anlamda satın alabilecek bir konuma getirmeyi başarır. Fakat kral olduktan sonra önemli bir problemi olduğunu fark eder. Asil kabul edilen kandan gelmemektedir; bu sebeple tebaanın kendisine gerçek bir kral gibi davranmasını sağlayabilmek amacıyla, kendi onur ve ihtişamını yaratmaya büyük önem vermeye başlar.

Ahaşveroş'un onur için duyduğu tutku, ileride de göreceğimiz gibi, Purim olaylarında büyük öneme sahiptir. (Daha önce de söylemiş olduğumuz gibi, hiçbir şey rastlantı değildir. Bene-Yisrael'in zor durumda olduğu böyle bir zamanda, bulunduğu makamı satın almış ve güce aç bir kişi olan Ahaşveroş'un iktidarda olması da bir rastlantı değildi. Bu sebeple, olayların sonuca gitmesinde Ahaşveroş'un, kişiliğinden kaynaklanan hareketlerde bulunması, gerçekte Tanrı'nın gizlenmiş elinin bir sonucudur.)

Ahaşveroş, asaletini artırmak (!) amacıyla, kendisi için, Kral Şelomo'nunkini örnek alan muhteşem bir taht ister. Fakat bu denli sanat isteyen bir işi gerçekleştirebilecek ustalar, sadece Şuşan şehrinde yaşamaktadır. Tahtın inşası bittikten sonra, oldukça büyük ve ağır olan tahtın başka bir yere taşınmasının mümkün olmadığı anlaşılır; taht Şuşan'da kalacaktır. Diğer yandan onuruna çok düşkün olan Ahaşveroş'un bu tahta ihtiyacı vardır. Bu sebeple, imparatorluğunun başkentini Şuşan'a taşır. Bu şekilde muhteşem tahtına her zaman oturabilecektir. Normalde, bir kral, hoşuna giden bir taht için başkentini değiştirmez. Fakat Ahaşveroş'un onuruna olan düşkünlüğü, onu bu tipte bir davranışa itmiştir. Daha sonra karşılaşacağımız Mordehay'ın Şuşan şehrinde yaşaması da elbette bir rastlantı değildir.