Yazdır

adaletRoş Aşana'nın aslında insanda tedirginlik uyandıran bir gün olduğunu unutmamak gerekir.

Diğer yandan Roş Aşana aynı zamanda bir Yom Tov'dur - yani bayramdır. Bunun gibi bir çelişki daha vardır: Yaarot Devaş adlı eserde, Roş Aşana'da yargının Şofar çalındığı sırada gerçekleştiği kaydedilir.

Oysa Midraş'ta (Vayikra Raba 29:3) Şofar çalındığı zaman, Tanrı'nın bir anlamda "Yargı Sandalyesi"nden kalkıp, "Merhamet Tahtı"na geçtiği söylenir. Böylelikle Şofar'ın çalınması bir yandan katı yargıyı davet ederken, diğer yandan Tanrısal Merhamet'i uyandırmaktadır. Bu çelişkiler nasıl açıklanabilir?

Rabi Hayim Friedlander, bu çelişkilere değinir ve şu açıklamayı yapar: Yargının içinde merhamet mevcuttur. Yargının içindeki bu merhamet, yargıcın, yargılanan kişinin, yaptıkları dolayısıyla pişman ve değişmeye hazır olduğunu bildiği zaman işleme girer. Bir yargıç bunu kesin ve net olarak bilebildiği takdirde, suçu işlemiş kişiyi doğru yola çevirme amacı olan önlemin de daha hafif olacağı kesindir.

Ceza kavramı, bir kişiyi değişmeye "zorlama" ve uygun davranmayan kişilerin içine bir korku salma amaçlıdır. Ancak şiddetli bir ceza, "suçlu"nun, yapmış olduğu "suç"taki kötülüğü anlamış olup değişmek istediği durumlarda gereksizdir. Zira ceza bir intikam değil; değişimi getirme amaçlı bir araçtır. Ve eğer değişim kendiliğinden gelecekse, o zaman cezaya da gerek olmayacaktır.

Bu dünyada bulunma sebebimizin kendimizi geliştirmek olduğunu ve gelişmenin devamlı bir süreç olduğunu anlayabildiğimiz takdirde, bundan olumlu bir sonuç beklemeye başlayabiliriz. Bireysel ve toplumsal gelişimimizi kolaylaştıracak bir değerlendirme artık bizim için çekici olacaktır. Ve Tanrı, O'nun İsteği'ni yerine getirme konusunda daha iyi birer aracı olma konusundaki içten kararımızı gördüğü anda, eksikliklerimizi ve hatalarımızı da, tıpkı savunma makamındaki "değişme kararlılığını" tespit etmiş bir yargıcın göreceği şekilde görecektir.

Gelişmenin oldukça zorlu bir süreç olduğunu söylemeye gerek yoktur. Belki de bu sebepten dolayı, Tanrı'nın gerçekleştirdiği değerlendirme ve karar verme olaylarındaki bilinmezlik, en iyi şartlarda bile insanda endişe yaratabilir. Elimizde olmadan, Tanrı'nın, yaklaşmakta olan yıl içinde, gelişimimizi etkilemek ve eşsiz potansiyelimizi ortaya çıkarmak için yolumuza neleri çıkarmaya karar verdiğini merak ederiz. Ve bu kararların Roş Aşana'da verildiğini bilmek, bu günü gerçekten de korkulu bir gün haline getirmektedir.

Fakat bu günün büyük önemini bilmemiz de bizim avantajımızadır. Roş Aşana'yı, Tanrı'yı "Kralımız" olarak ilan etmeye ve Tora'yı uygulama konusundaki boyunduruğu kabul ettiğimizi duyurmaya adarız. Kendimizden eminizdir; çünkü Tanrı'nın Eli'ndeyiz ve dolayısıyla O'nun bizleri, merhametle dengelenmiş bir şekilde yargılayacağını ümit edebiliriz. Zira bu sürece kendimizi soktuğumuz takdirde, daha iyi insanlar olacağımız kesindir. Ve bu, bize kutlamak için bir sebep vermektedir.

Gelişim, özeleştiri gerektirir ve kendimizi eleştirdiğimiz zaman, objektif bir gözle bakıp, bizi durduran şeyin ne olabileceğini daha iyi görebilmemiz mümkün olur. Bunun yanında, değişim konusundaki motivasyonumuzu engelleyebilecek şeyleri de göz önünde bulundurmamız önemlidir. Bu konuya ışık tutabilecek bir açıklama:

Moşe ölümünden önceki konuşmalarında, Tora'nın verilişi sırasındaki olayları hatırlatırken "Ben sizinle Tanrı arasında duruyorum" demişti. Moşe, halk ile Tanrı arasındaki aracıydı. Slonim Rebbesi, Rabi Şalom Noah Brezovskı, aynı ifadeyi değişik bir bakış açısıyla değerlendirir: "Ben sizinle Tanrı arasında duruyorum - sizinle Tanrı arasındaki iletişimi bozabilecek tek şey 'Ben' - yani egodur". Kişinin egosu ve arzuları, onun nesnelliğini gölgeleyebilir ve bu gölge Tanrı'yı bir anda hayatımızdan uzaklaştıracak kadar büyüyebilir. Bunun çaresi, önceliklerde bir yer değişikliği yapmaktır - ve Roş Aşana da işte tam olarak bundan ibarettir.

İsteklerimizi Tanrı'nın İsteği önünde çekinik hale getirdiğimiz takdirde, bu bağımlılık ortadan kalkacaktır. Bu sayede bir adım geriye atıp kendimizi daha yüksek bir noktadan bakışla değerlendirebiliriz. "Ben", Tanrı'ya hizmet konusunda bir araç olarak kullanıldığı ve O'na yaklaştığı anda, artık kişiyi manevi potansiyelinden ayıracak gücü kalmayacak, aksine, onun maneviyatını artıracaktır.

Sonuç olarak, bir "yargı"nın var olması, bizlerin inanılmayacak kadar yüksek bir potansiyel düzeye sahip olduğumuzun kanıtıdır. Tanrı insanları yargılar - çünkü insanların seçim özgürlükleri ve iyiyi seçme yetenekleri vardır. Ulaşmamızın mümkün olduğu büyüklük, kesinlikle en çılgın hayallerimizin bile üstündedir. Çünkü ruhlarımız özelliklerini, meleklerden bile çok daha yüksek bir manevi kaynaktan alırlar ve bizler de bu sayede kendimizi o düzeye ulaştırma yeteneğine sahibiz. Başarabileceklerimiz konusundaki bilgi ve niteliksel gelişme konusundaki isteğimiz ile yeni yıl, Tanrı ile aramızdaki ilişkinin bizim birincil önceliğimiz ve en büyük mutluluğumuz haline geldiği bir yıl olsun.
*"Dvar Torah" - Rabi David Green