rav alaluf

*Gemara'da anlatılan bir midraşa bakalım: Korah Moşe'ye isyan ettiği anda güneş ve ay Tanrı'ya şöyle derler: Eğer Amram'ın oğlunun yanında yer alacaksan bizler parlamaya devam edeceğiz. Aksi takdirde bizler yokuz. Güzel bir midraş ama bizlere verdiği mesaj nedir? Bunu anlamak için öncelikle kainatın yaratılışında yer alan bir pasuğa hemen ardından da onunla ilgili bir midraşa bakacağız. 

Pasuk şöyle diyor: "Ve tanrı iki büyük ışık kaynağı yaptı. Büyük ışık kaynağını güne hükmetmesi için, küçük ışık kaynağını da geceye hükmetmesi için (atadı) ve yıldızları (yarattı). (Bereşit 1/6) 

Bu pasuk için anlatılan midraşta ay bu duruma itiraz eder görünür. Nasıl ki bir büroda iki patron olamayacaksa iki büyük kaynağının olması da doğru değildir şeklinde itirazda bulunur. Tanrı bunun üzerine hem ayı küçültür hem de ışık verme özelliğini ortadan kaldırarak onu diğer uydular ve gezegenler gibi güneşe bağımlı kılar. 

Korah isyanında benzer bir tecrübeyi yaşayan güneş ve ay bu nedenle sessiz kalamazlar. Ancak bir noktaya dikkat edelim. İtiraz eden sadece güneş değil onunla birlikte aydır. Çünkü aybaşına gelenlerden gereken dersi çıkarmış ve tabiri caizse kaderine boyun eğmiştir. Birçok şeye sahipken Korah ise isyanı saçma sapan nedenlerden başlatmış, olaylardan ders almayı aklına bile getirmemiş hem bu dünyayı hem de gelecek dünyadaki payını kaybederek bu hırsının bedelini çok ağır bir şekilde ödemiştir. Vayikah Korah - Korah aldı. Raşi Korah'ın bu nedenlerle çok kötü bir anlaşma aldığını söylemektedir.   

**Bene Yisrael Tanrı'yı tam on kez denerler: Pasuk şöyle der: "Beni on kez sınadılar hiçbirinde de sesimi dinlemediler. Bu on yanlışın tamamını değilse üç tanesini gözlem altına alalım ve aradaki farkın neler olduğunu görmeye çalışalım. 

Birincisi altın buzağıdır. Moşe gecikince halkın bir kısmı Aaron'dan altın buzağı yapmasını ister ve Tanrı'ya karşı işlenecek en büyük yanlışlardan üç tanesi burada yapılır. Altın buzağıya tapma yani "avoda zara", bunun etkisiyle gelişen zina yani "giluy arayot" ve karşı gelen insanları öldürme şeklinde ortaya çıkan cinayet yani" şfihut damim". RaMBaM Sefer Amada, İlhot Yesode Atora'da bu üç günahın ölüm tehlikesi karşısında bile yapılmaması gerektiğini öğretir. Ve buna "yaareg veal yaavod"  der. Bu günahın sonunda 3000 kişi hayatını kaybeder. Bunlar günaha bizzat iştirak etmiş kişilerdir ve kalan halk Moşe'nin Tefilası sonunda kurtulabilmiştir. 

İkinci olumsuz olay öncülerin Erets Yisrael hakkında verdikleri olumsuz rapordur. Midraş öncülerin koltuklarını bırakmak istemediklerinden kırk gün boyunca Erets Yisrael'in güzelliklerini göreceklerine ve bu konuda halkı ikna etmeye çalışacaklarına nasıl olumsuz rapor vereceklerini çalıştıklarını öğretir. Bunun sonucunda öncüler Erets Yisrael hakkında yaptıkları laşon ara'nın bedelini hayatları ile ödemişlerdir. Halk bu sefer daha ciddi bir cezaya çarptırılmış ve o nesil Erets Yisrael'e girme hakkını kaybetmiştir. Birinci olayla Tanrı Kendi'sine karşı işlenen günahta hoşgörülü davranmıştır. İkinci olay daha toplumsaldır ve merhamet ipi biraz daha gerilmiştir. 

Nihayet Korah olayında en başta Korah ve etrafı toprak tarafından yutulur. Korah'ın oğulları zamanında teşuva yaptıklarından kurtulurlar. Ketoret getirme cesaretini gösteren ikiyiz elli asil de hayatını kaybeder. Bu olaydan Moşe'nin sorumlu tutulması sonucunda başlayan isyanda 14.700 kişinin canı anında bedeni terk eder. Moşe'nin bildiği "ketoret" sırrı sayesinde ölümler daha yayılmadan durur. Burada Tanrı hiç de hoşgörülü davranmamıştır. Çünkü burada hedef Moşe'dir ve Bene Yisrael "ben adam lehavero - insan insan arasındaki" mitsvalarda yanlış yapmışlardır. Bu günahlar Tanrı'nın daha zor affettiği günahlar gurubuna girer.

Benzer bir şekilde insanların toplu bir şekilde ahlaki çöküntüsünün bir sonucu olan tufanda beşer ortadan kalkar. Halbuki Tanrı'yı hedefleyen Babil kulesinde sadece diller değişir ve dağılma meydana gelir. Yani ceza daha hafifitir. Bunun da nedeni bu zamanda insanlar arasında mutlak bir birlikteliğin olmasıdır. 

***Korah olayını bizlere anlatan Tora daha işin başında Korah'ın soyunu vermekte ve onun soyunun Levi'ye kadar uzandığını ifade etmektedir. Korah bir Levi'dir ve Mişkan'da özel bir göreve sahiptir. Ama Korah isyan eder. 

Levi'nin torunu olan Keat'ın dört oğlu içinde en büyüğü zamanın cemaat başkanı olan Amram'dır. Nitekim Amram'ın bir oğlu halkın lideri olmuşken diğeri ruhani anlamdaki en yüksek mevki olan Koen Gadol makamına getirilmiştir. Bu kadarla kalsa belki de Korah isyan çıkarmazdı. Ancak kendi babasından küçük kardeşinin oğlu Elitsafan ben Uziel Levi kabilesinin başkanı olunca Korah buna tahammül etmeyi aklından bile geçirmez. Korah kıskançlık hissine kapılır ve isyanı başlatır. 

Pirke Avot 4/28'de insanı bu dünyadan eden üç özellik içinde en başta kıskançlığı sayar. Kıskanç olan insan asla mutluluğu bulamaz çünkü her zaman içini kemiren bir şey vardır. Bilginler "isteklerinin yarısına ulaşmış bir şekilde ölen insan yoktur" derken aslında kıskanç olanlara gönderme yapmaktadır. Kıskanç kişi elde ettikçe istekleri çoğalır ve bu dünyada elde edebileceği en büyük ödüllerden biri olan mutluluktan uzaklaşır. 

Her şeye sahip olan ancak mutluluğu bir türlü yakalayamayan bir kralın öyküsüne bakalım. Sağlıklı, güçlü halkı tarafından sevilen zengin ve kudretli kral nedense hayatını büyük bir mutsuzluk içinde geçirmektedir. Artık dayanamayacak duruma geldiğinde danışmanlarına bir çare bulmalarını söyler. Herkes seferber olsa da çare yok gibidir. En yaşlı danışmanı şöyle bir çare önerir. "Sayın kralım. Mutlu bir kişinin gömleğini giyerseniz mutluluğu yakalarsınız." Kral bu öneriye sıcak bakar ve hemen mutlu bir kişinin bulunmasını ister. Ancak ne prensler, dükler, kontlar ve asiller arasında murlu bir kişi yok gibidir. Yaşlı danışman bu mutlu kişiyi bizzat kralın bulması gerektiğini söyleyince genç kral danışmanı ile yola çıkar. Aylar boyunca karşılaştığı her kişiye mutlu olup olmadığını sorar. Cevap nedense her zaman olumsuzdur. Tam ümidini kaybederek saraya dönmek üzere iken uzaktan bir ses duyar. "Tanrı'm bu ne güzel bir gün" Hemen sesin geldiği yöne koşar ve üzerinde eski püskü bir gömlek olan birinin şükrettiğini görür. Ona mutlu olup olmadığını sorunca olumlu cevap alır ve hemen gömleğini ister. Adam bu eski gömleği neden kralın istediğini anlayamaz ve gömleği veremeyeceğini çünkü tek sahip olduğu şeyin bu olduğunu söyler.  Kral şaşırarak sorar: "Eğer bu kadar yoksulsan nasıl mutlu olabiliyorsun?" Adam da gülerek cevap verir: "Sayın kralım. Çünkü ben elimdeki ile payıma düşen ile mutlu olmasını bilirim. "Kral o gün saraya döner. Elindekilerin kıymetini yavaş yavaş anlamaya başlar. O da mutluluğu yakalamayı başarır. 

Kıskançlığı bir kenara  bırakıp kendimize yoğunlaşabilmek, neler başarabileceğimizi görmek ve başarının tadını alabilmek. İşte buna da mutluluk denir. Mutlu olan bir insan başkalarını kıskanmayı düşünmez. Payına düşen ile o mutludur. Pirke Avot dördüncü bölümünde Ben Zoma bu soruyu  sorar ve yanıtını verir. Zengin olan kimdir. Payına düşenle mutlu olmayı bilen. 

Hatam Sofer "asameah behelko" sözünü kendine düşenle sevinenden çok "payına düşenle mutlu olan "şeklinde çevirmektedir. 

Dr. Twerski'ye göre özellikle çağımızda bu cümle çok önemlidir. Çünkü  değer bilmeyen, sınırları olmayan bir gençlik boş şeylerin ve olmayacak hayallerin peşinde koşmakta bunun sonunda gelen hayal kırıklığı gençlerimizi boyutları son derece büyük olan bunalımlara itmektedir. Çünkü bu gençler payına düşenle sevinmenin ve şükretmenin ne olduğunu bilmemektedirler. Maddiyatın maneviyatı hemen hemen yok saydığı bu çevre kendimizin ve çocuklarımızın geleceğini tehdit etmektedir. Halbuki bu gençler okumuş, belli bir eğitimi geçirmiş kitlelerden çıkmaktadır ve bu gerçek de olayın vehametinin boyutlarını daha bariz bir biçimde ortaya koymaktadır. 

Rabi Zusia büyük bir sefalet içinde yaşamaktaydı. Onu yırtık pantolon ve delik ayakkabılar içinde gören bir kişi şöyle sorar: Sen hala nasıl her sabah Tanrı'ya "şeasa li kol tsorki - her ihtiyacımı karşılayan" berahası ile teşekkür edebiliyorsun? Rabi buna şöyle cevap verir: Tanrı benim ihtiyaçlarımı benden daha iyi bilir. Eğer O benim böyle yaşamamı uygun gördüyse mutlaka bunun bir nedeni vardır. Ben O'nun yanılmaz şaşmaz mutlak yargısını kabul etmekten dolayı mutluyum. 

İşte Hatam Sofer'in sözünü ettiği payına düşenle mutlu olmak kavramı her şart ve koşul altında Tanrı'ya şükretmeyi bilebilmektir.

Rabi Ginsburg Musar Hamişna adlı eserinde Rambam'ın bir öğretisine yer verir. Tanrı bir kişinin iyi veya kötü olacağını önceden belirlemez. Bu kişinin özgür seçim hakkı ile belirlenir. Rambam'a göre (İlhot Teşuva 5/2) her insanın içinde Moşe Rabenu olabilecek kadar bir kapasite vardır. Ancak burada önemli olan bu kapasitenin farkına varmak ve gerektiği gibi bunu işleyebilmektir. 

**** Korah isyanından sonra insanların Moşe ve Aaron'a karşı geldiklerini, bu karşı gelme sırasında 14.700 kişinin öldüğünü ve ölümlerin ancak Ketoret'in sırrı sayesinde durdurulabildiğini öğrenmiştik. Zohar kaynaklı bir öykü Pitum Aketoret okumanın ne kadar önemli olduğunu bizlere öğretmektedir. 

Rabi Aha Tarşa kasabasına geldiğinde etrafını şehirde oturanlar sarar ve ondan yardım dilerler. Kasaba halkı şöyle der: "Efendim acaba başımıza gelen büyük sorundan dolayı endişelenmez mi?" Rabi Aha "sorun nedir" diye sorunca kasaba halkı şöyle cevap verir: "Ölüm bu kasabaya bir hafta önce geldi ve henüz burayı terk etmedi." Rabi "gelin sinagoga giderek Tanrı'dan merhamet dileyelim" der ve yola çıkarlar. Yolda kendisine büyük bir kalabalık katılır. Rabi birçoklarının öldüğünü ve birçoklarının ciddi bir şekilde hasta olduğunu düyunca durumun çok vahim olduğunu anlar. Hemen kendisine kırk tane tsadik bulunmasını emreder. Bunları dört guruba ayırır. (On kişilik dört gurup yani dört minyan) Herbirini de şehrin dört girişine yerleştirir. Aynı anda "Ketoret" peraşasına konsantre olmalarını, ketoret sederini ve korbanotları üç kez okumaları ister. Daha sonra onları evlere gönderir. Yaşayanlar ile ölenleri ayırmalarını, aynı şeyi burada okumalarını ve Korah peraşasındaki 17/11 - 13 pasuklarını buralarda söylemelerini ister. Böylelikle ölüm o kasabayı terk eder. 

Bu olaydan sonra Rabi Aha göksel bir ses duyar. Bu ses şöyle demektedir. "Halka teşuva yapmalarını söyle. Sen ölümü kasabadan uzaklaştıracak bilgeliğe sahipsin. Ancak bu halk günahkar olduğundan onlara bu felaket gelmiştir. Halkın teşuva yapmasını sağladıktan sonra hiçbir zaman Tora öğrenimini terk etmemelerini de telkin et.  Son olarak da kasabanın ismini değiştir." Çünkü yine Zohar'a göre isim değişikliği mazal değişikliğine neden olur.  

Bazen çok acelemiz olduğunda Pitum Aketoret'i atlamak isteriz. Hatta okumaya başladığımız zaman tepkilr alırız. Sadece üç dakika süren ancak büyük bir segula olan Pitum Aketoret neden atlanmak istenir. Cevabı aslında basittir. Birçokları bu bölümün değeri hakkında fikir sahibi değildir.  Tefila'yı üç dakika daha geç bitirelim. Ama bu bölümü hem Şahrit hem de Minha'da mutlaka kavana ile okuyalım.