Lütfen Peraşa Kağıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

7 Elul

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5772

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

6:37

7:49

-----

Yeruşalayim

6:29

7:40

Tel Aviv

6:53

7:51

25Ağustos

Tel Aviv

6:44

7:42

İstanbul

7:36

8:16

2012

İstanbul

7:25

8:05

Ş O F E T İ M

 Hatırlatmalar:

 

 

Bu HP .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

Peraşa Özeti (Devarim 16:18-21:9)

[www.chabad.org]

 

Moşe, Bene-Yisrael'e her şehirde, yargıçlar ve yasayı uygulayıcı polis memurları görevlendirmelerini söyler; "Adalet! Adaleti takip edeceksiniz" diye emreder onlara ve "bunu yozlaşmadan ve kimseyi kayırmadan yerine getireceksiniz" der. Suçlar, çok dikkatlice soruşturulacak ve kanıtlar iyice incelenecektir. Mahkûmiyet ve ceza için, en az iki geçerli tanığın ifadesi gereklidir.

Moşe, her nesilde, Tora yasalarını açıklama ve uygulama görevinin emanet edileceği kişiler olacağını söyler. "Sana öğretecekleri Tora sözlerine ve onların vereceği hükümlere göre hareket edeceksin. Sana söyleyeceklerinden ne sağa ne de sola sapacaksın" (Devarim 17:11).

Şofetim peraşasında putperestlik ve büyücülükle ilgili yasaklara, kralın göreve gelmesi ile ilgili ve davranışlarını düzenleyen kanunlara ve kasıtsız cinayet işleyenler için "sığınma şehirleri" kurmanın ana noktalarına da yer verilmiştir. Bunun yanında savaş kurallarının çoğu, yeni evlenen, yeni bir ev inşa eden, bir bağ diken ya da "korkan ya da yumuşak-yürekli" olan birinin savaşa gitmekten muaf olması, bir şehre saldırmadan önce barış şartlarının sunulması zorunluluğu, kuşatma sırasında meyve ağaçlarının kesilmesini yasaklayan kural ile örneklendirilmiş değerli bir şeyin acımasızca yok edilmesi yasağı da bu bölümde yer alır. Tora bu noktada ünlü "Çünkü insan kırdaki ağaçtır" ifadesini kullanır.

Peraşa, "Egla Arufa - Boynu Vurulan Düve" kanunu ile sona erer. Bu, bir insanın faili meçhul bir cinayete kurban gitmesi ve cesedinin bulunması durumunda uygulanan, toplumun ve liderlerinin, sadece yapmaları gereken değil, bu olayı nasıl önleyebileceklerine dair sorumluluklarını da vurgulayan özel bir prosedürdür.

İŞARETLERİ KIMILDATMA!

[Rabi Yosef Goldman / tannentorah.com]

 

Birçok ülkede haksız rekabet ve tekelcilikle ilgili yasalar mevcuttur. Alahada (Tora kanunu) bu suçları tanımlamak için kullanılan terim asagat gevul,yani "sınır işaretlerini kımıldatmak"tır. Bu yasağın Tora'daki kaynağını bu haftaki peraşada görmekteyiz:

"İlk nesillerin belirlediği akranına ait sınırı öteye itme"(Devarim 19:14).

Bu kuralın gerçek anlamı şudur: Komşuların mülkleri arasındaki sınırları belirlemek için kullanılan işaretler, direkler veya herhangi bir sınır işareti yerinden oynatılmamalıdır. Gece vakti komşunun toprağından bir kısmını kendine almak için işaretleri öteye taşımak, hırsızlığı yasaklayan bütün kanunların üzerine bir yasak daha ekler.

Şimdi de Yahudi hayatının bazı sınırlarına ve hudutlarına bir göz atalım. Bizlerin de komşuları vardır. Bazıları dostlarımızdır, bazılarıyla ise daha az samimiyizdir. Bazıları Yahudi'dir bazıları değildir. Birçoğumuz bizimkinden farklı kültürlere, yaşam tarzlarına ve iş ortamlarına maruz kalmaktadır. Nazik ve içten, ama farklı kültürlere sahip insanlarla çevrili bir Yahudi nasıl olup da kendi Yahudi farklılığını muhafaza edebilmektedir?

Bunun cevabı da sınır işaretlerine ihtiyacımızın var olmasında yatar. Bizlerin de iyi komşular ve arkadaş canlısı iş arkadaşları olmakla, kendi geleneklerimizi kaybetmek arasındaki hattı belirlememize yarayacak sınırlara ihtiyacımız vardır. Aksi takdirde, binadaki veya iş yerindeki herkes gibi oluruz. "Normal" olmak için çok çaba harcadığımız zaman, o süreç içinde kendi benzersizliğimizi kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalırız.

Amerikalı Yahudi bir genç kız Barış Birliğine katılmış ve Afrika'da insanlığa yardım etmeye gitmiştir. İki yıllık bir görevden sonra, Bronx'taki evine döner. Zili çalar ve kapıyı açan annesi genç kızın Afrika'dan yanında getirdiği erkek arkadaşını görünce şok geçirir. Karşısında, peştemal giyen, boynunun etrafında boncuklar takan, elinde kalkanı ve mızrağı olan iri yarı bir Zulu savaşçısı vardır. Heybesinde de kemik dolu bir torba vardır.

Yahudi anne oracıkta şaşkın ve dilini yutmuş bir şekilde kalakalmıştır. Sonunda birazcık kendine gelerek kızına bağırır: "Aptal! Deli! Ben sana ZENGİN bir doktor demiştim!"

Belki bu öykü biraz abartılıdır, ama her gün buna benzer şeyler cereyan etmektedir. Yahudi ebeveynler hahamları ziyaret ederlerken sorarlar: `Rabi, biz nerede yanlış yaptık? Bu nasıl bizim başımıza gelebilir?` Evet; hahamlar da iyi insanlardır ve bu ailelere daha fazla üzüntü ve acı vermek istemezler. Dolayısıyla teselli edici sözlerle yetinirler.

Ama eğer açık açık konuşmaları gerekseydi şöyle bir şey derlerdi: Tora bize sınır işaretlerini yerlerinden kımıldatmamamızı söyler. "Her şeyi" kaybetmek bir kerede olan bir şey değildir. Bu bir süreçtir. "Birazcık" kaybetmekle başlar ve her seferinde "birazcık" kaybetmekle devam eder. Yahudi yaşamının belirleyici sınır işaretlerini yerlerinden oynattığımız zaman, yavaş yavaş ve acımasız bir şekilde sınırlarımızı kaybederiz; ayırt edici hatlar bulanıklaşır. Özellikle çocukların, doğru ve anlamlı sınırlara sahip bir Yahudi yaşamanın `yap` ve `yapma`larını açık ve sağlam çizgilerle anlamaları gerekmektedir. Tanrı bize kim olduğumuzu, nerede ve nasıl yaşadığımızı görmemize yardımcı olacak bazı sınırlar vermiştir. Bu sınırları kaldırdığımız zaman hudutlarımızı ve farklılığımızı kaybederiz.

Tanrı çok uzun zaman önce bize Yahudilerin komşularından çok farklı davrandığı Şabat gününü vermiştir. Farklı bir diyete sahip olmamız için bize kaşerut kurallarını vermiştir. Ve bizler de çocuklarımızı, neden gerçekten farklı olduklarını anlamaları ve hissetmeleri için onları Yahudi tarzında eğitmeliyiz.

Ama eğer o işaretleri kaldırırsak, bazı şeyler belirsiz olur ve gençlerin kafası karışır. Hata etmek üzere olduklarını gördüğümüzde duruma el koymaya çalışırız. Ama o zaman da, daha önce bizzat kaldırdığımız engelleri neden birden bire karşılarına çıkardığımızı merak ederler ve bu onları etkilemez.

Haham bir dostum bir keresinde ünlü bir iş adamına neden iyi bir Yahudi genci olarak inancının dışında biriyle evlendiğini sormuştu. İyi bir Yahudi kızı bulamaz mıydı? Adam dürüstçe cevap verdi: `Rabi, artık o ortamlarda bulunmuyorum.` Ama bu iş adamı örneğin Kaşeruta riayet edilen bir evin işaretlerini muhafaza etseydi, hâlâ kaşer ortamlarda bulunuyor olacaktı. Sınır işaretlerimizi muhafaza ettiğimiz zaman, kimliğimizi muhafaza ederiz.

Yahudi hayatımızda eksik olan o sınır işaretlerini bulmaya çalışalım. Kim bilir? Belki de farklılığımızı keşfedebiliriz ve çocuklarımız bizim gerçekten kim olduğumuzu anlarlar.

DEVAR TORA

[Rabi Aşer Sinclair / www.ohr.org]

 

"Düşmanına karşı savaşa çıktığın zaman... polis memurları halka konuşarak [şöyle] diyecekler: ‘Yeni bir ev inşa etmiş ama içinde yaşamaya başlamamış kim var? Gidip evine dönsün ki savaşta ölüp de başka bir kişi o evde yaşamaya başlamasın... Korkan ve yumuşak kalpli kim var? Gidip evine dönsün de kendi korkaklığıyla kardeşlerinin motivasyonunu düşürmesin" (Devarim 20:1-8).

Yidiş Tiyatrosu, Tora değerlerini çok da el üstünde tutan bir kurum değildi; dolayısıyla iki öğrencisinin Rabi Yitshak Zeev Soloveitchik'e gelerek soluk soluğa "Yidiş Tiyatrosu'nun sahnelemeye başladığı yeni oyundan haberiniz var mı? Tora'yla resmen alay ediyorlar!" demesi pek de sürpriz olmamıştı. Gençler devam etti:

"Önce aktörlerden biri çıkıp ‘Yeni bir ev inşa etmiş ama içinde yaşamaya başlamamış kim var? Gidip evine dönsün ki savaşta ölüp de başka bir kişi o evde yaşamaya başlamasın' diyor ve on kişi sahneyi terk ediyor. Sonra ‘Bir bağ dikip henüz [ürününü, para karşılığında] kutsiyetinden kurtarmamış kim var? Gidip evine dönsün ki savaşta ölüp de [ürünü] başka bir kişi kurtarmasın' diyor. On kişi daha kalkıp sahneden çıkıyor. Daha sonra ‘Bir kadınla nişanlanmış ama onunla evlenmemiş kim var? Gidip evine dönsün ki savaşta ölüp de [nişanlısıyla] başka bir kişi evlenmesin' diyor ve yirmi kişi daha çıkıyor. Sonrasında da ‘Korkan ve yumuşak kalpli kim var? Gidip evine dönsün de kendi korkaklığıyla kardeşlerinin motivasyonunu düşürmesin' diyor ve herkes sahneden çıkıyor. Sadece iki kişi kalıyor ve bunlar Vilna'lı Gaon Rabi Eliyau ile bir başka büyük Tora otoritesi olan Rabi Arye Leib Akoen'in rolündeler. Rabi Eliyau'yu oynayan kişi, diğerine ‘Buyrun, saygıdeğer Rabi; ilk ateşi siz edin' diyor. Rabi Arye'yi oynayan ise ‘Yo yo... Lütfen... Önce siz' diye cevap veriyor. Onlar kendi aralarında savaşı kimin başlatacağını tartışırlarken perde iniyor ve tüm seyirciler alkışlayıp kahkaha atıyorlar... Tam bir rezalet!"

Rabi Yitshak Zeev bir süre düşündükten sonra öğrencilerine cevap verdi: "Eee? Bunun nesi kötü?"

Öğrencilerin ağzı şaşkınlıktan bir karış açılmıştı. Anlamaz ifadelerle Rabi Yitshak Zeev'e bakakaldılar. Rabi devam etti: "Anlaşılan oyunun yazarının tek sorunu, son sahneyi göstermemesi".

"Hangi son sahne?!"

"Rabi Eliyau ile Rabi Arye'nin savaşı kazandığı sahne tabii!"

Yahudi Ulusu'nun kuvveti, sayısal çoklukları ya da askeri gücünde değildir. Tora Yahudiler'den "Ulusların [sayıca] en küçüğü" olarak bahsetmektedir. Yahudiler'in gerçek kuvveti, dürüstlükleri ve "Savaşların Efendisi" olan Tanrı'ya olan sadakatleridir.

MAASE

 

Şa-Ba-T

 

Bir Rav, bir Şabat öğleden sonra yeşivanın öğrenim salonuna girer ve bazı öğrencilerin devarim betelim ile (avarelik ve boş şeylerle) meşgul olduklarını fark eder. Onların masalarına yaklaşarak şöyle der: `ŞaBaT sözcüğü Şin-Bet-Tav harfleriyle yazılır ve bu harflerle başlayan bazı ifadeler bize mesajlar verir: Örneğin: "Şina Beşabat Taanug", yani Şabat günü [Tora] öğrenmek, zevktir [ve Şabat gününden zevk alma mitsvasını yerine getirmenin bir yoludur]. Ayrıca "Şena Beşabat Taanug", yani Şabat günü uyumak zevktir. Öyleyse boş boş konuşacağınıza ya Tora öğrenin ya da öğrenemeyecek kadar yorgunsanız, uyku zevkine gidip, sonra da öğrenmek için gereken zindeliği kazanın."

Öğrencilerden bir tanesi Rav'a şöyle cevap verir: `Ama Şin-Bet-Tav harfleriyle başka bir ifade de üretilebilir: Örneğin "Siha Beşabat Taanug", yani Şabat günü sohbet etmek, zevktir!"  Rav öğrenciye hayal kırıklığı içinde bakar ve şöyle cevap verir: "Kral Şelomo şöyle diyor: `Akıllının yüreği sağındadır ve aptalın yüreği solundadır` (Koelet 10:2). Bu sözlerin kulağa geldiği anlamda kabul edilmesi mümkün olmadığına göre - zira akıllı kişilerin kalbi fiziksel olarak sağda olmadığına göre - bunun simgesel bir anlamı olmalı ve ben her zaman Şelomo'nun ne demek istediğini merak etmişimdir. Senin bu yorumun sayesinde bunun anlamını anlamış bulunuyorum." Öğrencinin sorgulayan bakışları arasında Rav devam eder:

"Biliyorsun Şin harfinde nokta sağ taraftadır. Ama bu noktayı sol tarafa oyduğumuz zaman o harf Sin adını alır ve Ş yerine S sesini verir. Şimdi Şabat sözcüğünü oluşturan üç harfin noktasız olarak yazıldığını düşünelim. Akıllı bir adam bunu gördüğünde noktayı sağ tarafa koyar ve o harfi Şin olarak görür. Dolayısıyla harfleri açarken de "Şina - Öğrenim" veya "Şena - Uyku" diye okur. Aptal biri ise noktayı sol tarafa koyar ve harfleri açarken onu "Siha - Sohbet" ile bağdaştırır."

Öğrenciler Rav'ın bu "ince" mesajını anlarlar ve hemen öğrenime koyulurlar.

ŞABAT ALAHALARINA GİRİŞ

[Rabi Daniel Schloss - www.pidyon.org]

Şabat alahalarıyla ilgili bu yazı dizisi Mişna'da (Şabat 7:2) listelenen 39 melahaya dair temel prensipleri, Rabinik yasaklamalarla birlikte ele alacaktır. Bu dizi Şabat kanunlarını orijinal kaynaklarından öğrenmenin yerini tutma amaçlı değildir. Amaç, Şabat'ın ayrıntılı kanunlarını anlamakta, hatırlamakta ve uygulamakta yardımcı olacak bir rehber sunmaktır. Şabat çok önemli bir konu olduğundan, burada yazılanlardan uygulamasal sonuçlara varılmamalı, çıkabilecek sorularda bir Rav'a başvurulmalıdır.

 

Şabat günü lekeleri çıkarma ve ıslak giysileri asmaya dair kurallar

 

Melaha 13: MELABEN - Ağartma (çamaşır yıkama)

 

Av Melaha: Yünü ağartma amacıyla yıkamak.

Teme Prensip: Materyalin bir parçası haline gelmiş istenmeyen bir maddeyi çıkarmak.

Toladalar: Toz almak, sıkarak suyu çıkarmak veya kirli materyale su uygulamak.

Pratik anlamda alaha materyalin türüne ve çıkarılmak istenen kirin tipine bağlıdır.

A. İki tür materyal vardır:

1.      Gözenekli olmayan materyal: örneğin cam, plastik veya lamine yüzeyler.

2.      Gözenekli ya da yarı gözenekli materyal: örneğin kumaş veya deri.

B. Dört farklı madde vardır:

1.      Emilmeyen - örneğin tüy, kıl veya deri.

Bunlar her türlü malzemeden elle çıkarılabilir. Tüyleri ve saçları çıkarmak için fırça kullanmak yasaktır (Uvda dehol / hafta içine özgü bir iş). Ancak bunun için sadece Şabat kullanılan bir fırça kullanılabilir (buna "Şabat fırçası" diyelim).

2. Emilen ve küçük - örneğin toz, pudra.

a. Bunlar plastik ve deri materyalden elle, bir bez parçası ile veya bir `Şabat fırçası` ile çıkarılabilir.

b. Su geçirmeyen bir yağmurluğun üzerindeki toz yalnızca biraz silkelenebilir.

c. Tora kanununa göre, toz sinmiş bir kumaşın tozu alınamaz, silkelenemez veya fırçalanamaz, çünkü toz (kısmen) kumaşa gömülmüştür. Ancak, hafifçe kumaşa üflemeye izin verilir, çünkü bu eylem sadece yüzeydeki tozu çıkaracaktır.

3. Emilebilen kuru lekeler:

a. Plastik yüzeyden: Herhangi bir şekilde çıkarılabilir; ancak yüzey kuvvetli bir şekilde ovulmamalıdır.

b. Deriden: Ovmaksızın suyla ıslatabilir veya su kullanmaksızın hafifçe ovulabilir.

c. Kumaştan: Üstteki katılaşmış kısmı çıkarabilir ama kumaşa nüfuz etmiş olan sıvının lekesi Şabat günü çıkarılamaz. Bu nedenle, lekeye su veya herhangi bir temizleyici madde uygulamak Hayav'dır (cezayı hak eder), çünkü bu lekeyi de temizleyecektir.

Öte yandan şu şartlar yerine gelirse, nüfuz etmiş lekenin bir kısmı çıkarılabilir:

1)   Bir değişiklikle çıkarılmalıdır - örneğin ters tarafından fiskeleyerek.

2)   Yine de biraz leke kalmalıdır.

4.      Emilebilen ve hâlâ nemli olan (şarap, meyve suyu, soda ve kirli su)

a.       Bu, camdan veya plastikten herhangi bir şekilde çıkarılabilir. Örneğin, kişi gözlüklerini önce su koyarak sonra silerek temizleyebilir.

b.      Su geçirmeyen bir yağmurluk hafifçe olma kaydıyla silkelenebilir.

c.       Sıvı, kumaştan bükerek, sıkarak veya sallayarak çıkarılamaz.

Sonuç olarak, kişi sırılsıklam bir kumaşı hareket ettiremez ve ona dokunamaz bile; çünkü o işlem esnasında suyun sıkılacağı kesindir.

Aynı şekilde, eğer su emilmemiş, ama parçacıklar arasında `asılı halde` duruyorsa da, bunu bükmek veya sıkmak yasaktır. Örneğin, sentetik bir diş fırçasının kılları arasında kalan suyu çıkarmak gibi.

ALİHOT OLAM

[Sefer Yalkut Yosef - Rabi Yitshak Yosef]

 

Ebeveynden Çekinme Kuralları

1. Ebeveynden çekinme kuralları dâhilinde bir evladın, ebeveyninin sözleriyle çelişmesi, onların sözlerini [örneğin "babamın/annemin sözleri mantıklı" diyerek] onaylaması yasaktır, zira bu, kendi fikrinin ebeveyninin fikrine göre daha belirleyici olduğu izlenimi vererek onları küçük düşürecektir.  Öte yandan eğer anne veya babası orada değilse, "babamın/annemin görüşü bence daha doğru" demesi doğrudur, zira bu onları onurlandırmak sınıfına girecektir. Eğer ebeveyni oradaysa bile, eğer onların sözünün doğruluğunu kanıtlayacak bir şeyler biliyorsa, bunu söyleyebilir - bu gerek Tora konusunda gerekse de başka konularda mümkündür, zira bu da ebeveynini onurlandırma sınıfına girecektir.

2. Eğer babası bir olayı anlatıyorsa, evladın "hayır öyle olmamıştı" veya "yanılıyorsun, şöyle olmuştu" demesi yasaktır. Bu gibi çelişme yasağı baba gibi anne için de geçerlidir.

3. Bir oğlun babasının sözlerine aykırı bir şey söyleme yasağı, sadece Tora dışındaki konular için geçerlidir. Böyle durumlarda oğlun kendisinin aykırı bir şey söylemesi veya aykırı söyleyen bir başkasının sözlerini aktarması yasaktır. Ancak Tora ve alaha konuları söz konusu olduğunda, oğul babasıyla görüş ayrılığı içinde olabilir veya babasıyla farklı görüşte olan birilerinin görüşünü benimseyebilir. Zira Tora hakikattir ve kimsenin hatırı için fikir değiştirilmez. Ancak tüm bunlar için, oğlun elinde, görüşünü destekleyecek sağlam kanıtlar ve dayanaklar olmalıdır. Ayrıca oğul kendisi, bir talmid haham olup alahanın kaynaklarına ve alaha belirleme kurallarına vakıf olmalı, aklına geldiği şekilde kanunu hafifletici veya ağırlaştırıcı şeyler söylüyor olmamalıdır. Ayrıca babasına aykırı bir görüş söylemeden önce konuyu derinlemesine ve itidalli bir şekilde incelemiş olmalıdır. O zaman babasının görüşünden farklı bir görüş belirtme hakkına sahip olur.

4. Aynısı, bir ravın görüşüne aykırı görüş öne süren bir öğrenci [ya da herhangi bir Yahudi] için de geçerlidir. Eğer kendisi bir talmid haham değilse, konuya vakıf değilse, mişna, gemara, alaha bilmiyorsa, sadece içinden geldiği şekilde "bu bana mantıklı gelmiyor" diyorsa, fikrinin hiçbir geçerliliği yoktur ve aksi görüş belirtmesi yasaktır.

Haftanın Sözü

[www.weeklydvar.com]

                                                                                                                       

Hayatınızı yaşamanın iki yolu vardır:

Ya hiçbir şey mucize değilmiş gibi, ya da her şey mucizeymiş gibi.

-- Albert Einstein

Haftanın Peraşası'nı, t e b e r r u d a b u l u n a r a k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 38 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.