Lütfen Peraşa Kâğıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

30 Ağustos

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

2008

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

6:40

7:51

-----

Yeruşalayim

6:31

7:42

Tel Aviv

6:55

7:54

29 Av

Tel Aviv

6:47

7:45

İstanbul

7:39

8:19

5768

İstanbul

7:28

8:08

E K E V

 Hatırlatmalar:

ü 31 Ağustos Pazar - 1 Eylül Pazartesi: Roş Hodeş Elul

ü 2 Eylül Salı: Neve Şalom Anma Günü

 

Bu HP  .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

 

Peraşa Özeti (Devarim 7:12-11:25)

[www.chabad.org]

 

Ekev ("Akabinde") peraşasında, Moşe, Bene-Yisrael'e veda konuşmasını yapmaya devam eder ve Tora'nın emirlerini (mitsvalar) yerine getirmelerinin "akabinde", ele geçirip yerleşmek üzere oldukları, Tanrı'nın Atalar'a vaat etmiş olduğu Ülke'de refah içinde yaşayacaklarına dair teminat verir.

Moşe, ayrıca, Altın Buzağı olayını, Korah'ın liderliğindeki isyanı, casusların günahını, Tanrı'nın Tavera adlı yerde halkı cezalandırışını, Masa ve Kivrot Ataava'da ("Tutku Mezarları") meydana gelen olayları hatırlatarak, onları, toplu olarak, ilk nesillerindeki hatalardan dolayı azarlar. "Tanrı'ya karşı isyankâr oldunuz" der onlara, "sizi tanıdığım günden beri." Ama Moşe, ayrıca Tanrı'nın günahları affettiğini ve Tanrı'nın yazdığı ve pişmanlıklarından sonra onlara verdiği ikinci On emir levhalarından da bahseder.

Moşe, Tanrı'nın onlar için gökten mucizevî yiyecek Man'ı yağdırdığını anımsatarak çölde geçen 40 yılın, halka, "insanın sadece ekmekle değil, Tanrı'nın ağzından çıkan sözlerle yaşadığını" öğrettiğini söyler. Moşe, girmek üzere oldukları toprakları, "süt ve bal diyarı", yedi ürünle (buğday ve arpa, üzüm bağları, incir, nar, zeytinyağı ve hurma) mübarek kılınmış bir ülke ve Tanrı'nın dünyadaki özel ilgi odağı olarak tanımlar. Ülke'nin eski sakinlerinin putlarını temizlemelerini ve kibirli olmayıp "bana bu zenginliği sağlayan benim kendi elimin gücü ve kudretidir" şeklinde düşüncelere kapılmamalarını emreder.

Peraşamızdaki anahtar bölüm, Şema'nın, ilk paragrafında verilmiş olan bazı temel mitsvaları tekrarlayan ve Tanrı'nın emirlerini yerine getirmenin ödüllerini ve bunları ihmal etmenin olumsuz sonuçlarını (kıtlık ve sürgün) açıklayan ikinci paragrafıdır. Bu ayrıca dua emrinin de kaynağıdır ve Maşiah zamanında ölülerin dirileceğine dair bir imayı da içerir.

 

DEVAR TORA

["Legacy" / Rabi Naftali Reich - www.torah.org]

 

Kolay İş Değil

 

Eski zamanlarda Romalılar içindeki daha aydın kesimin çoğu Yahudiliğin saflığı, maneviyatı ve gerçekliğinden büyülenmişlerdi, ama aralarında çok azı gerçekten din değiştirmişti. Tora'nın yükü, İlahî otoriteye boyun eğmek, Berit-Mila, Şabat ve bayramlara uymak, yemek kuralları, manevi saflık kurallarına uymak onlar için çok zordu. Günümüzde de, dini ortamda yetişme fırsatı bulamamış birçok Yahudi de dinî kurallara uymanın çekiciliğine kapılmakta; ama sadece sınırlı sayıda kişi kendini bu yükümlülüğün altına sokmaktadır. Şüphesiz Tora'ya uymak kolay iş değildir.

Buna rağmen, bu haftaki peraşada şaşırtıcı bir cümle okuruz. Tora'nın isteklerini özetlerken Moşe şöyle açıklar: "Ve şimdi Yisrael; Tanrın Aşem senden ne istiyor? Yalnızca, Tanrın Aşem'den çekinmeni! O'nun tüm yollarında yürümeni, O'nu sevmeni, Tanrın Aşem'e tüm kalbinle ve tüm canınla ibadet etmeni..." O halde Tanrı şimdiden bizden ne istemektedir? "Fazla değil," demektedir Moşe. "Sadece O'ndan korkmanızı, O'nun izinden gitmenizi, O'nu sevmenizi, tüm yüreğiniz ve ruhunuzla O'na hizmet etmenizi... Hepsi bu.

Hepsi bu mu? Bu o kadar kolay mıdır ki?!

Otoritelere göre, İbranice "Yira - Korku" sözcüğüyle, "Reiya - Görüş" arasında yakın bir ilişki vardır. Korkunun anahtarı görüştür. Eğer etrafımızdaki dünyada Tanrıyı görürsek, O'nun Varlığı'nı fark edersek, kaçınılmaz olarak O'nun yüceliğinin ve iyiliğinin getirdiği bir huşu duygusuna kapılırız. Moşe'nin bizden tek istediği şey gözlerimizi açmamız ve bakmamızdır. Gerisi kendinden hallolacaktır.

Ama bu açık görüşü nasıl geliştirebiliriz? Bizi Tanrı'dan ayıran o sır perdesinin içine nasıl sızabiliriz? Elbette bu da kolay iş değildir.

Hahamlarımız'a göre bu pasuk, her Yahudi'nin günde 100 beraha söyleme gerekliliğini de ima eder. Pasuk "Tanrı senden ne (Ma) istiyor?" demektedir ve buradaki "Ma - Ne" sözcüğü, farklı noktalanırsa "Mea - 100" şeklinde okunabilir: "Tanrı senden günde 100 beraha söylemeni istiyor." Bir Yahudi, bu dünyada tadını çıkardığı hiçbir şeyi sahipsizmiş gibi görmemelidir. Yediği her yiyecek için Tanrı'yı mübarek kılmalıdır. Yine, dünyadaki hiçbir şey alışkanlığın getirdiği umursamazlık seline kapılıp gitmemelidir. Örneğin bazı özel durumlarda Şeeheyanu berahası söylemek gerekir. Bunların içinde bazıları gerçekten de bize, bizi bu günlere getirdiği için Tanrı'ya şükranı içeren bu berahayı söylemek için ilham verir niteliktedir. Ama aslında en alışık olduğumuz şey bile Tanrı'yı takdiri gerektirir. Eğer güneş yirmi yılda bir doğsaydı, nefesimizi tutarak bu muhteşem görüntüyü seyretmek için güneş doğmadan kalkar Tanrı'yı bunun için mübarek kılardık. Ama güneş her gün doğmaktadır ve bizler bunu doğal karşılamayı öğrenmiş durumdayız.

Aynı şey gündelik hayatımızdaki sayısız mucize için geçerlidir. Eğer onlara bu kadar aşina olmasaydık, onları nefesimizi tutarak seyrederdik. Sıcak giysilere sarındığımız zaman neşelenirdik. Taze bir fincan kahvenin kokusundan ve tadından sarhoş olurduk. Bedenimizin atıklarını dışarı çıkarma ve kendini temizleme yeteneğine şaşıp kalırdık. Yine de bütün bunları doğal karşılamaktayız.

İşte günde 100 beraha konusu burada devreye girmektedir. Gündelik yaşamın her alanı berahalarla doludur. Bu şekilde yaptığımız her şey için Tanrı'nın bize bunu bahşetmiş olmasını takdir eder, var oluşun her ince ayrıntısında bulunan ilahî yardımı kabulleniriz. Bunu yaptığımız takdirde, içimizde Tanrı'ya yönelik sürekli bir huşu ve mucize duygusunu koruyabiliriz. Tanrı'nın bizden istediği şey, gözlerimizi açmamız ve O'nun yaratışının mucizelerini gerçekten görmemizdir; böylece bu görüş açıklığı sayesinde, Tanrı'nın muhteşemliği de algılanacaktır.

Ancak büyük bir bilgenin bir zamanlar vurguladığı gibi, gökyüzü yeryüzüne, kalbin akla yakınlığından daha yakındır. Beraha söyleme konusu da bir alışkanlık halini alabilir ve Tanrı'yı entelektüel düzeyde kabul edip, dudaklarımızla bunu günde 100 beraha ile bir papağan gibi dile getirmemiz, Tanrı'ya yönelik gerçek korku ve çekinme duygusunu tetiklemek için yeterli olmayacaktır. Bilgi kişiden ayrı hale getirilemez. Peygamber Yeşayau'nun sözleriyle, "gözlerimizi kaldırıp bütün bunları kimin yarattığını görmeliyiz." Dünyanın mucizelerine maddiyatçı bakış açımızın ötesine geçmeli ve onları, ruhumuzla bir parçası olduğumuz sonsuz bir maneviyatın ifadesi olarak görmeliyiz. Yaradan'ın her yerde olmasının farkındalığını yüreğimiz ve ruhumuzla algılamalı ve bu sayede kendimizi değiştirmeliyiz.

Meşhur Yunanlı bir filozofun öğrencileri onun canlı bir hayvandan kesilmiş bir eti yediğini görünce, tiksintileri filozofun yüzüne yansımıştı.

"Bir filozof böyle bir şeyi nasıl yapabilir?" diye sormuşlardı ona.

"Şu anda ben bir filozof değilim" şeklinde gelmişti cevap. "Ben şu anda sadece aç bir insanım. İleride karşılaştığımız zaman, bir kez daha filozof olurum!"

İnsanın entelektüel kavrayışı, onun benliğinin ve yaşamının bir parçası olmayıp, ondan ayrı bir kavram olarak devamlılığını sürdürürse, bunun hiçbir anlamı yoktur. Gerçek entelektüel insan, doğru olduğunu bildiği şeyi sadece teoride bırakmayıp yapan, yanlış olduğunu bildiği şeyden de kesin olarak uzak duran prensipli kişidir.

Tanrı hakkındaki farkındalığımızı kendi kimliğimizle bütünleştirdiğimiz zaman, hepimizde hayatlarımızı değiştirme kabiliyetinin mevcut olduğunu görürüz. Berahalarımız ve minnet ifadelerimiz böyle bir farkındalıkla ifade bulduğu zaman, Tanrı'nın bizden istediği bütün bu zor görünen şeylerin esasında çok daha kolay olduklarını görebiliriz.

 

İKİLEM

Bu kısımda bazı ikilemler ve sorular sunacağız. Bunları Şabat masasında ailece tartışma konusunun bir parçası yapabilirsiniz. Peraşa broşürünün sonunda bu soruya Yahudilik'in gözüyle verilebilecek bir cevabı bulabilirsiniz.

 

Bir arkadaşımın konuğu olarak bana ikram edilen çorbanın olağanüstü tatsız olduğunu fark ettiğim zaman şok oldum. Böyle bir durumda yapılacak en doğru şey nedir?

DEVAR TORA

[Rabi Eli Mansour - www.dailyhalacha.com]

 

Ekev peraşasında birçok insanın her gün yerine getirdiği önemli bir mitsva vardır. Bu da dua etme, yani Tefila mitsvasıdır. Peraşadaki pasukta şöyle yazılıdır: "Ulovdo Behol Levavhem - Tanrı'ya Tüm Kalbinizle İbadet Etmek Üzere". Talmud (Taanit kısmında) kişinin Tanrı'ya kalbiyle nasıl hizmet edebileceğini sorar ve cevabın dua olduğunu belirtir. Kalple yapılan ibadet duadır.

Yesod Beşoreş Aavoda adlı bir kitap, insanın dualarına engel teşkil eden bazı konuları ele alır. Konsantrasyon eksikliği Tefila'yı engelleyen bir şeydir; kişi konsantrasyon konusunda çok özen göstermelidir. Öte yandan, Tanrı korusun, öyle günahlar vardır ki, kişinin duasını alt-üst ederler ve Tefila'nın kabul edilmemesine neden olurlar.

Bu günahlardan bir tanesi hırsızlıktır. Kişi sinagogda oturup en yoğun şekilde konsantre olarak dua edebilir, ama eğer dürüst değilse ve hırsızlığa bulaşmışsa o zaman duaları kabul görmeyecektir.

Bahsi geçen günahlardan bir tanesi de kişinin işçilerine zamanında ödeme yapmamasıdır. Tora'da bunun bir günah olduğu belirtilmektedir. O halde doğrudan Tora'nın yasağı olan işçilere ücret ödememe günahı, aynı zamanda kişinin dualarının kabul görmemesine de neden olabilir.

Bunun yanı sıra, Tanrı korusun, kişi yün ve ketenin iç içe dokunmuş olduğu bir giysi (Şaatnez) giyerse, bu da duasının kabul görmemesine neden olur. Bu yüzden Alaha'da, özellikle büyük bayramlardan önce, kişinin giysilerini Şaatnez açısından kontrol ettirmesi gerektiğinden söz edilir. Öyle ya; Kipur gününde 25 saatinizi boşuna harcamak istemezsiniz!

Ama Zoar kitabı, muhtemelen hepimizin işlediği bir günahın daha duaların kabulünün önünde engel teşkil ettiği söylenmektedir. Bu da Laşon Ara günahıdır. Bu günah, başkaları hakkında doğru ve zararsız bile olsa olumsuz, olumlu bile olsa zarar verebilecek konuşmalar yapmaktır. Zoar şöyle yazar: Ağzını Laşon Ara ile kirleten kişinin ağzı Tefila için çalışamaz.

Laşon Ara günahının önüne geçme konusundaki çabalarıyla tanınan Hafets Hayim şöyle bir misal verir: Bir adam, akşam yemeği için arkadaşına misafir olur. Adama yedi çeşit yemek ikram edilir. Yedinci ikramdan sonra ev sahibi yemeğin nasıl olduğunu sorar. Adam yemeğin lezzetli olduğunu, ama her yemekten sonra ağzında kötü bir tat kaldığını söyler. Ev sahibi kulaklarına inanamaz. Mutfağı araştırdıktan sonra kötü tadın nedenini öğrenir: Yemekler kirli tabaklarda servis edilmiştir. Hafets Hayim şöyle der: Bir kişi ağzını Laşon Ara kullanmışsa, ağzı kirlenmiş olur ve aynı ağızla edeceği dua, ardında kötü bir tad bırakır. O halde kişi dua etmeden önce, sarf ettiği Laşon Ara nitelikli sözler için Tanrı'dan af dilemelidir. Bu, Tefila için iyi bir başlangıç ve hazırlık olacaktır.

Görüldüğü üzere, dualarımızın kabul görmesi için birçok ön koşul vardır. Ama bir kere bu dış sorunları çözdüğümüz ve Tefila'yı tüm yüreğimizle söylediğimiz zaman, Tanrı'ya şükür, Tanrı, bizim dualarımıza ve tüm Yisrael'in dualarına cevap verecektir. Amen.

 

MİTSVA / UYGULAMA / MAase

[Rabi Şemuel Holstein - www.komemiut.org]

 

Mitsva: Tora öğrenmek ve öğretmek Tora'nın "yap" şeklindeki emirleri arasındadır. Pasukta söylendiği gibi: "Tora'nın sözlerini çocuklarına öğretmelisin".

Uygulama: Her Yahudi, gündüz ve gece vakitlerinde Tora öğrenimi için sabit vakitler ayırmakla yükümlüdür. Pasukta söylendiği gibi: "Gündüz ve gece onun üstünde derin bir şekilde düşünmelisin". Bu yükümlülük, zengin veya fakir, bilge veya aptal, genç veya yaşlı, gençliğinde Tora öğrenmiş olsun ya da olmasın her Yahudi erkeği için bağlayıcıdır.

Kadınlar Tora öğreniminden muaftır. Ancak öğrenirse bundan Tanrı katında ödülü vardır. Öte yandan, uygulamada yükümlülüğü olan, örneğin Şabat, bayramlar, Kaşerut, aile saflığı ve mikve gibi konular söz konusu olduğunda, her Yahudi kadını bu konulardaki kanunları öğrenmekle yükümlüdür. Bunun yanında konusuna göre, Yahudi inancı, etik kuralları gibi konular da kadınların öğrenimsel yükümlülükleri dâhilindedir.

Tora öğrenimi mitsvaların tümüyle eşit ağırlığa sahiptir. Bu nedenle, eğer başka biri tarafından yapılabilecek bir mitsva söz konusuysa, kişi o mitsvayı yapmak üzere Tora öğrenimini bırakmamalıdır. Ama bir mitsva başka biri tarafından yapılamayacaksa veya tefilin, tefila gibi şahsını ilgilendiren bir mitsvaysa, o zaman öğrenim kesilir ve mitsva yerine getirilir.

Her Yahudi, oğluna Tora öğretmek veya bunu yapacak öğretmenler tutmakla yükümlüdür. Bu yükümlülük torunlarını da kapsar. Pasukta söylendiği gibi, "onları oğluna ve torununa bildirmelisin".

Öğrenim için en uygun yer Bet-Midraş'tır - yani Tora öğrenimine ayrılmış mekândır. Bir kişinin yaşadığı yerde böyle bir mekân yoksa sinagogda öğrenmelidir. Hahamlarımız bunun, öğrenilenlerin akılda tutulmasına yardımcı olduğunu belirtirler (Talmud Yeruşalmi - Berahot perek 5). Öğrenim gösterişli bir şekilde değil, tevazula yapılmalıdır.

Öte yandan Tora öğrenen bir kişi, sadece gözle okumayla yetinmemeli, sözcükleri ağzından çıkararak kulaklarına duyurmalıdır. Bu da öğrenilenleri akılda tutmayı kolaylaştıran şeylerden biridir.

Tora öğrenimini maddi açıdan desteklemek de son derece önemli ve büyük bir mitsvadır. Bu nedenle her kişinin, düzenli olarak Tora öğrenimi veren kurumları parasal olarak desteklemeyi üstlenmesi yakışık alan bir davranış olacaktır.

Maase: Talmud üzerine çok önemli açıklamalar yaptığı eseriyle ünlü haham Maarşa, Tora öğrenimi konusundaki dirayeti sayesinde bu düzeye ulaşmıştı. Maarşa bir nazirdi, dolayısıyla yaşamı boyunca saçlarını kesmemiş olduğundan saçları uzundu. Geceleyin Tora öğrenirken uyku bastırıp uyuya kalmamak için saçlarını tavana bağlardı ve yorgunluktan başı düştüğü zaman, saçları çekilir ve hemen kendine gelerek öğrenimine devam ederdi.

 

İKİLEME CEVAP

[Rabi Mendel Weinbach / gatewaysonline.com]

 

Bir keresinde Hafets Hayim bir başka hahamın evinde yemeğe davet edilmişti ve beklenmedik bir durumla karşı karşıya kalmıştı: Hizmetçi kız, ev sahibesinin, saygıdeğer misafirine şahsen yemek yapma arzusuyla çorbaya tuz attığından habersiz olarak, her zamanki gibi çorbaya tuz atmıştı. Yani çorbada iki kat tuz vardı.

Hafets Hayim hiç gözünü kırpmadan bütün çorbayı içti. Ev sahibi ise ilk kaşıktan sonra yüzünü buruşturmuştu. Misafir, Hafets Hayim, ev sahibinin elini yakaladı ve ondan çorbasını tek bir söz etmeden içmesini rica etti. Eğer ev sahibesi hizmetçi kızın hatasını yakalasaydı, muhtemelen onu azarlayacak ve bu da tatsız bir tartışmaya yol açacaktı. Hafets Hayim onun yerine, olayı sessizce çözmeyi ve ev sahibesine pişirmiş olduğu lezzetli çorba için iltifat etmeyi önerdi.

 

YAHUDİ EVİNİN TEMELLERİ

[Dini Uygulama Rehberi - Rabi Nisim Behar]

 

Elul Ayı

 

1.             Büyük yargı günü olan Roş Aşana'ya en az bir ay öncesinden hazırlanmaya başlamak görevimizdir. Bu yüzden Elul ayı boyunca daha çok Tsedaka vermeye, Teşuva yapmaya ve normalden daha fazla dua etmeye gayret gösterilmelidir.

2.             Roş Hodeş Elul'dan itibaren, bir arkadaşa mektup yazıldığı zaman, yeni yıl için ona şu dilek de eklenmelidir: "Yeni yılda uzun ve iyi hayat kitabına yazıl ve mühürlen".

3.             Elul ayında, Tefilin ve Mezuzalar pasul [geçersiz] olup olmadıkları konusunda kontol edilirler.

4.             Roş Aşana'dan üç gün önce Hazan ve Tokea [Şofar'ı çalan kişi] Tefilalar ve Tekiot [Şofar sesleri] konusunda hazırlanmalıdırlar.

5.             Şabat günü yapılması yasak olmayan işleri yapmak için bazı Muktse aletler dokunulup kullanılabilir. Örneğin, ceviz ya da başka bir yemişin kabuğunu kırmak için çekiç; dişlerin arasını temizlemek için iğne kullanılabilir.

Haftanın Sözü

[Talmud]

 

Tora'ya ekleme yapan, ondan eksiltmiş olur.

 

Haftanın Peraşası'nı, t  e  b  e  r  r  u  d  a     b  u  l  u  n  a  r  a  k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 538 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.