Hiç bir şey bana çocuklarımın başarıları kadar mutluluk veremez.

Judah Benaster

Bir çok çocuk, uykuya sımsıcak hikayelerle dalarlar. Ama bu benim için geçerli değildir. Uyku vakti geldiğinde, Büyükannem Bea, kendisinin, annesinin ve 5 kardeşinin nasıl Rus pogromlarından kaçtıklarını anlatırdı. Büyükannemin söylediğine göre, Ruslar, kasabaların içine dalar birçok Yahudiyi öldürürlermiş.

Ruslar, büyükannemlerin evine girdikleri zaman, büyük büyük annem " Kaçın çocuklar kaçın!" diye çığlık atmış. Büyükannem ve kız kardeşi kaçmışlar ve onları Yahudi olmayan komşuları soğuk, karanlık bir patates deposunda gizlemiş. İki günden fazla orada, farelerle birlikte kalmışlar. Bu arada, komşuları askerlere, hayatını riske atarak Yahudi çocukları hiçbir yerde görmediği söylemiş. Daha sonra, komşuları onları patates deposundan çıkartarak, askerlere onların kendi çocukları olduğunu söylemiş. Tabii ki yine, büyükannem ve kız kardeşinin yaşaması uğruna kendi hayatını büyük riske atmış. Zaman içine, aile yeniden birleşmiş ve benim büyük büyük annem Sara, altı çocuğuyla beraber Rusya'nın dışına bir yolculuğa başlamış. Saklanıp ilerlemekle geçen bu yolculuk iki seneden fazla sürmüş.

1910'un buz gibi, karanlık gecelerinden birinde, Sara ve altı çocuğu New York'taki Buffalo'ya ulaşmışlar. Hepsi de çok yorgun, aç ve susuzmuş. Kendilerini sıcak tutabilecek tek şey Sara'nın kışlık paltosuymuş. Durum böyle olunca, Sara paltosunu 6 parçaya bölüp çocuklarına vermiş. Böylece kendisi dışında herkes, birazcık da olsa ısınabilmiş.

Ester Mintz adında iyi kalpli bir kadın Sara'nın çektiklerini duymuş. Oradaki Yahudi cemaati yeni gelen göçmenlere destek oluyor, çeşitli yardımlar yapıyormuş. Ester bütün bir gece ayakta durup Sara'ya harika, siyah bir şal örmüş. Sara'ya bu şalı ve taze pişmiş yiyeceklerle dolu kocaman bir de sepet vermiş. Yemekler hemen yenip tükenmiş, şal da Sara'yı Amerika'da geçirdiği bu ilk soğuk kışta iyice korumuş. Sara, bu yabancının yaptığı büyük iyiliği asla unutmamış.

46 yıl sonra, Sara'nın Amerika'da doğan torunu Renee, büyükannesine nişanlandığını ve yakında evleneceğini haber vermiş. Renee'nin evleneceği kişinin adı, Yosef Mintz'miş. Sara, Yosef'in, yıllar önce aç ve fakir olarak Amerika'ya geldiğinde kendisine o şalı ören kadının torunu olduğunu çabucak anlamış. Sara bu şalı o zamandan beri saklıyormuş. Şalı, tavan arasından çıkartıp Renee'ye göstermiş. Şalı, yüreğinin üstünde tutarak Yidiş dilinde, torunu Reneee'ye bu evliliğin beshet olduğunu, yani taa Renee'nin doğumundan önce cennette tasarlandığını söylemiş. Şalın da bunun bir işareti olduğunu eklemiş.

Renee ve Yosef hala evliler- onlar benim annemle babam. Sara ile Ester yıllar önce öldüler ve ben onları hiç tanıyamadım. Rusya'dan nasıl kaçtıklarının hikayesini bana anlatan Büyükannem Bea, ben, kızım Jennifer'a hamile kaldığım zaman öldü. Öldüğü sırada, sembolik olarak, ama sanki bilinçsizce bir aile geleneğini sürdürdü: Bana, hiç göremeyeceği, torununun torunu sıcak kalsın diye bir battaniye ördü. Bugün, yanımda Jennifer'la bu hikayeyi yazıyorum. İlk olarak Jennifer için örülmüş battaniye, o zamandan bu yana küçük kızım Allison ve kız kardeşimin oğlu Steven'ı da soğuklardan korudu. Orijinal şal ne yazikki kaybolmuş da olsa, hikayesi ve yeni örülmüş battaniye bizim içimizi ısıtmaya ve bizleri geçmiş nesillerimizin acılarına, şefkatine, sevgilerine bağlı tutmaya devam ediyor.

Laurie Mintz.


**

Laurie Mintz, iyi bir anne, eş, çalışan bir psikolog ve ünversitede profesördür. Birçok akademik çalışma yayınlamıştır ve şu anda yaratıcı yazım üzerinde odaklanmıştır. Sevgili eşi Glenn ve kızları Allison ve Jennifer'la Missouri'de Colombia'da yaşamaktadır. Laurie, battaniyeyi, ailenin yeni doğan bireylerine vermeyi sürdürmekte, bunun onları geçmişlerine bağlı tutacağına inanmaktadır. Kendisine 573-882-4947 numaralı telefondan ya da This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. adresinden ulaşılabilir.