Bir cam temizleyicisi camları temizlemek için hazırlanırken, çalıştığı apartman dairesindeki çok değerli bir vazoyu istemeden kırıvermişti.

Daire sahibinin, vazonun değerine karşılık işçiden bir bedel tahsil etmesi gerekir miydiş Gerekirdi, ancak daire sahibi cam temizleyicisinden bu parayı talep etmedi. Vazonun bedelini, işçiye ödemesi gereken cam temizleme ücretinden düşmeye hakkı var mıydış Vardı, ama daire sahibi vazonun değerini cam temizleme ücretinden düşmedi. Daire sahibi, bu kararı verirken ve bu haklı talebinden vazgeçerken, Talmud'da yer alan çok benzer bir vakadan ilham alarak hareket etmişti:

Evinde çalışanlar Bar Hanan oğlu Rabbah'ya ait bir şarap şişesini dikkatsizlikleri yüzünden kırmışlardı. Şarabın bedelini ödemedikleri için de Rabbah, çalışanların paltolarına el koymuştu. Çalışanlar bu konudaki şikayetlerini Rav'a götürmüşlerdi.

Davayı inceledikten sonra Rav şöyle buyurmuştu:

"Paltolarını kendilerine iade et."
"Yasa öyle mi diyor" diye sormuş Rabbah.
"Evet. Zira şöyle yazılıdır: 'Bu nedenle sen iyilerin yolunda yürü'" (Mişle 2:20).
Rabbah çalışanlara paltolarını iade etmiş. Onlar Rav'a şikayet etmeye devam etmişler: "Biz fakir insanlarız. Bütün gün çalıştık, açız. Hiçbir şeyimiz yok."
Rav şöyle buyurmuş: "Git ve onlara paralarını ver."
"Yasa öyle mi diyor" diye sormuş Rabbah.
"Evet. Zira şöyle de yazılıdır: 'Doğruların izinden git.'" (Mişle 2:20).

Çalışanlar dikkatsiz bir şekilde davranmışlardı. Rabbah'ya verdikleri zararın karşılığında bir bedel ödemeleri gerekirdi. Ancak kötü niyetle hareket etmemişlerdi. Bu yüzden de Rav (daha da büyük bir haksızlığa yol açabileceği için), yasayı harfiyen izlememeyi tercih etmişti. Rav, Rabbah'ya yasal yoldan ziyade, ahlak yolunu önermişti. Yahudilikte buna "lifnim meşurat hadin", yani "kanunun yazılı metninin ötesinde hareket etmek" denir.

Yahudilik, günlük yaşamda cereyan edebilecek bu tür zarar-ziyan durumlarında, özellikle hali vakti yerinde olan kişilerin "lifnim meşurat hadin" prensibine göre hareket etmelerini ve daha muhtaç olan kişileri affetmelerini önerir.

Peki eğer Rav'lar bu tür bir vakada, kişinin hakkından vazgeçmesinin ahlak açısından doğru olduğunu kabul ediyorlarsa, neden bu davranışı "kanunun yazılı metninin ötesinde hareket etmek" şeklinde sunmayı tercih etmektedirler? Bu tür bir davranışı neden tamamiyle zorunlu kılmayı tercih etmemektedirler?

Anlaşıldığı kadariyle Yahudi yasaları, kişinin gerçekten sahip olduğu haklarından vazgeçmeyi mecburi bir standart haline getirme konusunda isteksizdir. Ancak gelenekler yasayı harfiyen uygulama konusunda ısrarlı olan kişilere (özellikle kendilerinden maddi açıdan daha zor durumda olanlarla olan ilişkileri açısından), şunu da hatırlatmaktadır: Eğer siz Tanrı'nın size merhametle, -kanun metnine tam olarak sadık kalmadan- davranmasını istiyorsanız, bilmelisiniz ki O, önce, sizin başkalarına karşı nasıl davrandığınıza bakacaktır. Rabbah'nın öğrettiği gibi: "Kimin günahı affedilir ki? [Kendine karşı işlenen] günahları affeden kişinin." (Talmud Bavli, Megilla 28a). Benzer bir mantıkla, Tanrı'nın merhametine kim layıktır ki? Kendinden daha az varlıklı olan ve bilmeden hata işlemiş olanlara karşı merhametli olan kişinin. ***