DÖRT ASİL

Daniel Yeruşalayim düştüğünde doğmuştu ve İsraeloğulları yine sürgündeydi. Babil  Kralı Nebukadnezar şehri istila etti . İsrael’in bazı gençlerinin kalmasını emretti. Sadece sağlıklı, yakışıklı ve çok akıllı olanları seçti. Bu asil gençler kralın sarayında  yemek yiyip uyudular. Bu gençlere  kralın yolu ve dili öğretildi ve üç sene sonra kralın huzuruna getirildiler. Daniel de bu gençlerden biriydi. Üç genç  daha vardı ve adları Şadrak ,Meşak ve Abednego’ydu. Bu dört asil gençten  kral en çok Daniel’i beğendi. Daniel, kralın sarayındaki  baş hizmetkara kralın etini yemeyeceğini söylediğinde adam çok endişelendi.
 
‘’ Eğer kral senin yüzünü saraydaki diğer çocuklarınkinden daha solgun ve zayıf bulursa kızgınlığını benden çıkarır.’’ dedi Daniel’e.

‘’ Bize on gün ver. Sana , kralın eti olmadan solgun ve zayıf olmayacağımızı göstereceğiz. Sadece sebze yememize izin ver ve bu on gün için bize su ver.'’dedi dört genç. Evin baş hizmetkarı bunu kabul etti ve gençlere sebze ve su verdi. On gün sonra gençlerin  yüzü kralın etini yiyip ,şarabını içen çocuklarınkinden daha pembe ve şişmandı. Bundan sonra bir daha onları et yemeleri için zorlamadılar. Böylece Allah’ın ‘’ Kutsal olmayan yiyeceklerin yenmesini yasaklayan  kaşerut kanunu ‘’nu çiğnememiş oldular.

 

DANİEL KRALIN RÜYASINI ANLATIR

Daniel’in esaretinin ikinci yılında kral bir rüya gördü ve korkmuş bir şekilde uyandı ; fakat kalktığında rüyasını hatırlayamadı. Tüm bilge adamlarını ve astrologları çağırarak  rüyasını anlatmalarını ve anlamını çıkarmalarını istedi.‘’

Eğer ne gördüğünüzü bize söylerseniz sizin için yorumlayabiliriz. Fakat kimse gördüğünüz rüyanın ne olduğunu bilemez.’’ dediler.
  
Kral çok kızdı ve hepsinin öldürülmesini emretti. Bunu duyan Daniel kralı görmek istedi .’’ Bilge adamları ve astrologları öldürmeyin. Size rüyanızın ne ile ilgili olduğunu söyleyeceğim çünkü gökte sırları açığa çıkaran bir Allah var . Allah rüyanızı bana bildirdi ; böylelikle masum insanlar ölmeyecek; siz de Allah’ın hikmetini bileceksiniz. Büyük bir heykel gördünüz. Çok büyük ve korkunçtu. Kafası altından ,göğüsleri ve kolları gümüşten , beli ve kalçaları tunçtan, bacakları demirden fakat ayakları kildendi. Sonra bir taş kilden ayağı parçalara ayırdı ve dev heykel yere düştü. O kadar küçük parçalara ayrıldı ki bir rüzgar estiğinde savruluyordu. Fakat kil ayağı ezen taş büyük bir dağ haline geldi ve tüm toprağı kapladı ‘’ dedi Daniel. Daha sonrada krala rüyanın ne anlama geldiğini anlattı : ‘’ Siz güçlü ve şerefli bir kralsınız. Siz o , altın başsınız. Fakat sizden sonra sizin kadar iyi olmayan başka bir krallık olacak ; tunçtan üçüncü bir krallık olacak. Dördüncü krallık demir kadar güçlü olacak fakat parçalara bölünecek. Ve kilden ayağın parçalara ayrıldığını gördüğünüz gibi krallık da parçalara ayrılacak  ve sonra dünyadaki diğer milletlerle karışarak yok olacak. Bu olduğunda gökteki Allah sonsuza dek sürecek bir krallık kuracak. ‘’

Kral rüyasını anlattığı için Daniel’in önünde diz çöktü ve sonra onu büyük bir konuma getirdi.. Ona hediyeler ve ülkenin bir yerinin yönetimini ona  verdi. Diğer üç prensi – Şadrak,Meşak ve Abednego’yu  adaleti sağlayacak bilge kişiler yaptı.

 

ŞADRAK,MEŞAK VE ABEDNEGO

Babil Kralı’nın kırk beş metre uzunluğunda altın bir heykeli vardı. Kral bir ferman çıkararak  herkese herhangi bir müzik sesi duyduklarında bu altın heykelin önünde diz çökerek ona tapmalarını emretti. Bu emri yerine getirmeyen kişi , ateşi alevli olan bir fırının içine atılacaktı. Fakat Şadrak , Meşak ve Abednego bu emri yerine getirmeyince kralın huzuruna getirildiler.
 
Onlar için müzik çalındı fakat yine de dizlerinin üzerine çökerek bu sahte tanrıya tapmadılar. Bunun üzerine çok öfkelenen Kral fırının normalden yedi kat daha fazla ısıtılmasını emretti ve Şadrak , Meşak ve Abednego  kıyafetleri ile birlikte fırına atıldılar. Fakat Kral ateşe baktığında Şadrak; Meşak ve Abednego alevlerin içinde dördüncü bir kişiyle dans ediyorlardı.

‘’ Onlara hiç bir zarar gelmedi ! Allah’ın meleği onlarla birlikte ‘’ diye haykırdı Kral. Sonra üç genç  zarar görmemiş bir şekilde  fırından çıktılar. Ne saçlarının bir teli yanmıştı ; ne de üstlerinde ateş kokusu vardı ! Ve Kral bunun üzerine ‘’ Şadrak , Meşak ve Abednego’nun Allah’ı mübarek olsun çünkü başka tanrılara tapmadıkları için onları ölümden kurtardı.’’ dedi.

Kral üç genci  ödüllendirdi ve tekrar bir ferman çıkararak onların Allah’ının aleyhinde bir şey söylenmesini yasakladı.

 

KRALIN İKİNCİ RÜYASI

Kral ikinci bir rüya gördü . Ve yine o kadar kötüydü ki uyandığında hatırlayamadı ve Daniel’i çağırdı.
 
‘’ Dünyanın merkezinde bir ağaç gördünüz. O kadar uzundu ki gökıüzüne değiyordu ve yerıüzündeki tüm canlıları besleyecek kadar meyvesi vardı. Sonra gökten kutsal biri geldi ve       ‘’ Ağacı kesin. Dalları  koparın , yapraklarını yolun ve meyvesini saçın fakat ağacın kütüğünü ve kökünü bırakın. İnsan kalbi bir hayvan kalbine dönüşecek. ‘’ dedi. Oh kralım ! Rüyanız sizden nefret edenler ve düşmanlarınızla ilgili. Ağaç sizsiniz ; uzun ve güçlü ! Fakat düşmanlarınız krallığınızın büyük bir kısmını yok edecekler. Yine de kökler kalacak fakat tekrar güçlenene kadar belli bir süre hayvan gibi yaşayacaksınız. Böylece gökıüzünde yöneticinin siz değil , Allah olduğunu öğreneceksiniz.’’

Ve her şey  Daniel’in dediği gibi oldu.

 

DUVARDAKİ YAZI

Kral Nebukadnezar öldü ve oğlu Belşatzar kral olduğunda bin kişiye ziyafet verdi. Bet Amikdaş’a ait  tüm altın kapları alarak onlarla misafirlerine şarap ikram etti. Şarap içerlerken bir adam parmağı göründü ; hareket ederek duvara bir yazı yazdı. Kral o kadar korkmuştu ki bacakları titremeye başladı. Fakat yazılanı okuyamadı ve '‘ Bu yazıyı okuyup ne anlama geldiğini söyleyene erguvani  bir giysi ve boınuna altın bir kolıe vereceğim. Bu krallıktaki yönetimde de üçüncü kişi olacak.’’ dedi.
 
Kralın tüm bilge adamları geldi ancak elin yazdığını okuyamadılar. Sonra kraliçe krala Daniel’i hatırlattı ve kral Daniel’i getirtti. Daniel krala şunları söyledi: ‘’ Oh kralım ! Yüce Allah babanıza bir krallık , büyüklük ve şeref verdi ve tüm milletler onu takip etti. Fakat Allah’a karşı geldiğinde tüm bunlar elinden alındı ; ve insanların krallığı üzerinde yüce Allah’ın saltanat sürdüğünü öğrenene kadar hayvan gibi yaşadı. Şimdi sen , Nebukadnezar’ın oğlu, Allah’a karşı geldin. Kutsal kapları Bet Amikdaş’tan aldın ; onlarla şarap içtin ; altın,gümüş , tunç , demir , tahta ve taştan , görmeyen ,duymayan ve hiç bir bilgisi olmayan putlar yaptın. Ve hayatını elleri içinde bulunduran gerçek Allah’a hiç bir şey vermedin. Bunun için duvara şu yazıldı : Mene,mene,tekel , ufarsin.Ve bunların anlamı şudur :

Mene : Allah’ın emriyle krallığın sona erdi demek

Tekel : terazide tartıldın ve eksik bulundun demek

Ufarsin  : ise krallığın bölündü ve yarısı Medlere yarısı Perslere verildi demek. ‘’

Daniel’e erguvani giysiler verildi ; boınuna altın bir kolıe takıldı ve krallıktaki üçüncü hükümdar ilan edildi. Fakat aynı gece Kral Belşatzar  öldürüldü ve Medli Darius kral oldu.

 

DANİEL ASLAN İNİNDE

Kral Darius Daniel’den çok memnnundu. Onu yüz yirmi valilikten maydana gelen üç vezirden biri yaptı ve tüm valiler  onun onayını almak zorundaydı. Bu durum onları çok üzüyordu. Daniel’in bazı hatalarını bulmaya çalıştılar fakat bulamadılar. Kral Darius’a bir kanun sundular : Otuz gün boyunca kral dışında herhangi birinden ya da bir tanrıdan bir şey isteyen kişi aslanların inine atılacaktı. 
 
Kral Darius emri imzaladı. Daniel’in emirden haberi vardı ancak yine de günde üç kere evine gidiyor , Yeruşalayim yönüne bakan penceresini açıyor , diz çökerek Allah’a dua edip teşekkür ediyordu.

Valiler onu gördüler ve hemen krala gittiler : ‘’ Otuz gün boyunca sizin haricinizde birinden ya da herhangi bir tanrıdan bir şey isteyen kişinin aslan inine atılacağı emrini imzalamamış mıydınız?’’ diye sordular.

‘’ İmzaladım ‘’ dedi Kral.

‘’ Daniel size saygı duymuyor ; çünkü günde üç kere Allah’ına dua ediyor.’’ Dedi prensler. Kral bunu duyduğunda çok üzüldü ve Daniel’i kurtarma yolları düşündü. Valiler  tekrar geldiğinde, onlara Daniel’i aslanların çukuruna atmalarını söyledi. Sonra da Daniel’e ‘’ Allah seni kurtaracak. ‘’ dedi.

Kral sarayına gitti ; bütün gece oruç tuttu ve uyuyamadı. Ertesi sabah çok erkenden aslanların inine gitti. Daniel zarar görmemiş bir halde oradaydı. Kral çok rahatlamıştı.

‘’ Allah’ım bana zarar vermemeleri için aslanların ağzını kapatmak üzere meleklerini yolladı. ‘’ dedi Daniel.

Kral Daniel’in çukurdan çıkarılmasını emretti. Ve bundan sonra Kral Darius’un hükümdarlığı sırasında Daniel rahat bir şekilde yaşadı. 

 

YONA VE BALİNA

Allah’ın sözü Yona’ya geldi ve ona ‘’ Ninova’ya  git  ve oradaki şehrin insanlarının karşısında dur çünkü çöle gidiyorlar ‘’ dedi. Fakat Yona Allah’ın dediğini yapmadı ve Tarşiş’e gitmekte olan  bir gemi gördüğü Yafa’ya gitti ve biletini ödeyerek Tarşiş’e gitti.

Allah , denize büyük bir rüzgar yolladı ; fırtına çıktı. Bütün denizciler korktu ve tanrılarına dua ederek geminin yükünü azaltmak için gemiden eşyalarını attılar. Fakat bu fırtına esnasında Yona bir kenarda
 
uyuyordu. Geminin reisi Yona’ya geldi ve ‘’ Neden uyuyorsun? Allah’ına bize yardım etmesi için dua et. Yardım ederse belki ölmeyiz. ‘’ dedi.

Tüm denizciler toplandı. ‘’ Kura çekelim , böylece bu fırtınaya kimin sebep olduğunu öğreniriz.’’ dediler. Kura çektiler ve Yona çıktı .Yona’ya gelerek ‘’ Söyle bize. Nereden geliyorsun ve senin işin nedir? Ülken neresi ve senin insanların kimlerş’’diye sordular.

‘’ Ben İbrani’yim. Denizi ve karayı yaratan göklerin efendisi Allah’tan korkarım.’’ dedi.  Daha sonra Allah’ın kendisine söylediklerini ,kendisinin Allah’a karşı gelerek Tarşiş’e giden bu gemiye bindiğini anlattı. Adamlar korktu. ‘’ Allah’ın bize kızarak şiddetlendirdiği bu denizi sakinleştirmek için ne yapacağız?’’ diye sordular.

‘’ Beni alın ve denize atın. O zaman deniz sakinleşecektir çünkü bu fırtınaya benim sebep olduğumu biliyorum.’’ Dedi.Yine de adamlar Yona’yı tuttular.Kıyıya ulaşmak için kürek çektiler fakat yapamadılar çünkü deniz giderek daha da şiddetleniyordu; kimsenin ölmesini istemiyorlardı. Bu durumda  daha da korktular ve Yona’yı denize attılar. Bunu yapar yapmaz deniz sakinleşti ve adamlar Allah’a dua ettiler.

Allah Yona’yı yutmak için bir balina hazırladı ve Yona balinanın karnında üç gün kaldı.Yona balinanın karnından Allah’a dua etti. Allah onu duydu ve balinaya konuştu. Bunun üzerine balina Yona’yı karaya kustu.

Allah’ın sözü ikinci kere Yona’ye geldi ve ‘’ Büyük şehir Ninova’ya git ve sana söylediklerimi öğütle.’’ dedi.

Bu sefer Yona Ninova’ya  gitti. Oraya vardığında insanlara ilk söylediği şuydu : ‘’ Kırk gün sonra Ninova yıkılacak ‘’ Büyükten küçüğe herkes ona inandı ve çöle gitmekten vazgeçtiler.

Allah onların  yaptıklarını gördü , o yüzden onlara huzur verdi. Bu durum Yona’yı rahatsız etti ve Allah’a çok kızdı.’’ Senden kaçtığım zaman sana söylediğim bu değil mi? Merhametli bir Allah olduğunu biliyorum. Beni takip ettin. Bu yüzden , ey efendim , hayatımı al çünkü artık ölmem daha iyi.’’ dedi.

‘’ Böyle bir hakkın olduğunu mu düşünüyorsun? ‘’ dedi Allah. Yona cevap vermedi. Şehirden çıkarak şehrin doğusunda oturdu. Güneşten korunacağı küçük bir çardak yaptı ve şehre ne olacağını seyretmeye başladı. Allah  gölge olması için çardağın üzerini kaplayan dev bir bitkinin çıkmasını sağladı .Yona bu bitkinin çıkmasından çok memnun olmuştu. Fakat ertesi sabah bitkinin içine kurt girdi ve bitki kurudu ve öldü. Sonra Allah doğudan şiddetli bir rüzgar estirdi ve güneşi Yona’nın başına indirdi. Yona neredeyse bayılacaktı ve o zaman ölmeyi diledi. Allah Yona’ya ‘’ Hala kızmaya hakkın olduğunu mu düşünüyorsun? ‘’ dedi

‘’ Bir bitki bu kadar çabuk ölürken benim de ölene kadar kızmaya hakkım var.’’ dedi Yona.

Sonra Allah şöyle dedi : ‘’ Bakmadığın ya da büyütmediğin , bir gecede ortaya çıkan ve aynı anda ölen bir bitkiye acıyorsun. O zaman ben de yüz yirmi bin kişilik  büyük şehir Ninova’ya acıyıp kurtarmayayım mı?

Copyright © 2011 SEVIVON. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu sitede kullanılan tüm içerik ve görsellerin kullanım hakları Sevivon'a aittir.
İzinsiz kopyalanamaz ve kullanılamaz.