Yaradılışın dördüncü gününde Tanrı güneşi ve ayı yapmış.İkisi de aynı boyda ve eşit parlaklıktaymış.  İkisi de dünyayı aydınlatıyor ve ışınlarıyla onu ısıtıyormuş.  Güneş halinden memnunmuş ama ay mutsuzmuş.

“Neden güneşle ben aynı boydayız?” diye yakınmış ay  Tanrı’ya.  “Güneşi benden daha küçük ve daha az parlak yapsaydın daha iyi olurdu.  O zaman göklerin hakimi olurdum.”
 
Tanrı  hayal kırıklığına uğramış.  Yaradılışa yeni başlıyordu ve kavga ile kıskançlık belirmişti bile.

“Sana bir ders vereceğim” demiş Tanrı .  “Güneşle aynı boyda olmak istemiyorsun.  Öyle olsun.  Kendini küçült bakalım!”

Ve ay çok daha küçük olmuş.

Ay çok üzülmüş.  “Tanrım” diye ağlamış “bak bana.  Şimdi o kadar küçük ve güçsüzüm ki! Lütfen beni affet.  Şikayet etmem doğru değildi.  Güneşten büyük ve güçlü olmayı istemem doğru değildi.”

Tanrı ayın bağışlanma yalvarışlarını dinlemiş.  Ay için üzülüyormuş.  “Ay, alçak gönüllülükle özür diledin.  Her ay Yahudi ulusu gökıüzüne bakacak ve bayramlarını ne zaman kutlayacağını bilmek için seni seyredecek.  Yeni takvimleri sana göre ayarlanacak.  Her Roş Hodeş, Yahudi ulusu Bet Amikdaş’a özel bir bağış getirecek” diye söz vermiş

“Ayrıca ay, geceleri göklerin hakimi olacak.  Her gece ay göründüğünde bütün yıldızlar da görünecek.  Ve her sabah ay kaybolduğunda, yıldızlar da kaybolacak.”

Böylece gökıüzünde yine barış olmuş.

Copyright © 2011 SEVIVON. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu sitede kullanılan tüm içerik ve görsellerin kullanım hakları Sevivon'a aittir.
İzinsiz kopyalanamaz ve kullanılamaz.