Mutlu Pesahlar, Elza

Pesah  Sederi’nden önceki gece Elza ile kardeşi Miko tahta kaşıklarla ekmek kırıntıları aramaya koyuldular.  Büyükanne rafların tozunu alıyor, büyükbaba ise elinde yanan bir mum ve kırıntılar için ufak bir kutu tutuyordu.

Ertesi sabah Elza uyandığında kuşlar cıvıldıyordu.  Hava ilkbahar gibiydi.  Elza ile Miko Büyükbaba’ya hamets kutusunu yakması için yardım ettiler. 


 
Büyükanne seder yemeğini hazırlıyordu.  “Bimuelolar çok güzel oldu” dedi.  “Hafif ve kabarıklar.”  Miko fısıldadı, “Hatırlıyor musun geçen sene babamızın yaptıkları tenis topu gibiydi.”  Elza kıkırdadı ve yağın üzerinde yüzen bimuelolara baktı.
 

 

 

Aile ve arkadaşlar güneş batmadan geldi.  Suzi Teyze Elza’ya kocaman ıslak bir öpücük verdi, İzak Amca ise ona o kadar sıkı sarıldı ki kemikleri çatırdadı.

Seder zamanı Elza, kuzeni Beni’nin yanına oturdu.  Büyükbaba işlemeli örtüye sarılmış olan üç matsot’u aldı.


Ortadaki matsa’yı afikomin  için ortadan böldü, bir beze sardı ve kimse görmeden sakladı.  Nereye? diye düşündü Elza.  Ve neden?  Büyükbabadan gözlerini ayırmadığını sanıyordu. 
 

Sonra Dört Soru sorma zamanı geldi.  Elza en küçükleri olduğundan onun sorması gerekiyordu.  Haftalardır Miko ile çalışmıştı.  Elza masanın etrafındaki yüzlere baktı.  Anne gülümsedi ve Elza başladı.  “Neden bu gece bütün diğer gecelerden farklıdırş  Diğer bütün geceler ekmek veya matsa yeriz.  Bu gece neden yalnızca matsa yiyoruz?”  Baba da gülümsedi.  Miko ikinci soruyu sormasına biraz yardım etti.  Sonrakinde bir sözcüğü unutunca Sara fısıldadı.  Elza ve Beni son soruyu birlikte sordu.  Anne ve baba çok çok gurur duyuyordu.  Herkes On Bela’yı sonra da Dayenu şarkısını söyledi.

Büyükbaba Agada’yı okurken Rozi vaktin çoğunu masanın altında, teyzelerinin ve amcalarının bacakları arasında geçirdi.  Acı otlar ve haroset, sonra da yemek zamanı geldiğinde örtünün kenarından dışarıyı gözetledi.

Aile öylesine doymuştu ki kimse kıpırdayamıyordu, saklı matsa’yı aramak için koşuşturan Elza, Miko ve kuzenleri dışında.  Elza büyükbabanın koltuğunu altına baktı.  “Afikomin’i buldum!” diye bağırdı. 

Büyükbaba Elza’yı bir kenara çekti ve ona parlak bir gümüş para verdi.  Göz kırpınca Elza ona gülümsedi.  Sonra peygamber Eliyau Anavi  için bir kadeh şarap doldurdu ve boş bir iskemlenin önüne bıraktı. 

Elza ve Miko, Beni ve Sara ile oynadı.

Aniden ön kapı gürültü ile vuruldu.  Büyükanne kapıyı açtı.  Dışarısı çok karanlıktı.  “Eliyau’nun hayaleti mi?” diye sordu İzak Amca.  Elza titremeye başladı.  İzak Amca gülmeye koyuldu.  Sonra da Suzi Teyze.  Sonra anne, baba ve bütün kuzenler.  Bir paltonun altından büyükbaba çıktı.  Akrabalar kahkahalar attı.  Elza hiç gülmedi.  Uzun bir süre büyükbabanın yanına yaklaşamayacaktı.

Elza kendini biraz daha iyi hissedince büyükbaba yanına geldi.  “Tatlım, seni korkuttuğum için üzgünüm.  Bak, benim, büyükbaban.  Her zaman senin sevgili deden olacağım.  Her zaman.”  Elza’nın elini tuttu.  “Şimdi sana özel armağanını verebilir miyim?”  Elza başını salladı.

Büyükbaba ona bir öpücük verdi ve ona sarıldı.  Ayrıca ona, sadece kendisi için bir Agada kitabı da verdi.  Elza da büyükbabasına sarıldı.  “Mutlu Pesahlar Elza.”  “Mutlu Pesahlar büyükbaba.”  Büyükanne yanlarına geldi, o da Elza’ya sarıldı.  “Sana da büyükanne.”  Büyükannenin önlüğü hâlâ tavuk çorbası kokuyordu. 

Copyright © 2011 SEVIVON. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu sitede kullanılan tüm içerik ve görsellerin kullanım hakları Sevivon'a aittir.
İzinsiz kopyalanamaz ve kullanılamaz.